Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2488 kez okundu.     2 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Durun kalabalıklar
Ekrem Yılmaz

  Sayı: 82 - Ekim / Aralık 2014

...

Durun Kalabalıklar kitabını okudum. Ali ERDAL hocamın hiç bir yazı ve kitabından daha evvel almadığım bir derecede haz aldım. Yani hepsinin fevkindeydi... Sanki yazar bu kitabı yazmak için yaratılmış, dedim. Bunu söyleme ihtiyacı hissettim. Hani herkesin bir “varlık hikmeti” vardır ve bir ömür herkes o kendi var ediliş hikmetini arar ya... Kimi bulur kimi bulamaz, ve kimse bulup bulmadığından da emin olamaz, işte onun hakkında dışından benim söyleyebileceğim budur. Âdeta bunu yazmak için yaratılmış. Tabi Üstadı anlamak için yaratılmış önce... Ama biz bu eseri okumamış olsak bundan haberdar edilmemiş olacaktık.

Üstad Necip Fazıl da sağ olsa ve bu eseri görse idi ve bilse idi ki kesin bir şekilde; dünyada onu başka kimse anlamamış, artık gam çekmezdi. Bu eseri görünce bunu düşünürdü demek geliyor içimden. Bu adam beni bu kadar derin anlamış ve anlatmış, varsın gerisi anlamasın! Anlamasa da olur, diyebilirdi diye düşünüyorum.

Hocamın kitaplarını ve bütün yazılarını okumuşumdur. Bu akıcılık ve rahatlık hiç bir eserinde bu kadar hissedilmiyor. Hatta yazılarındaki o titizliği duygularını ele vermemesini hep eleştirmişimdir. Zira sohbetlerini de dinlemiş biri olarak, hep o akıcılığın ve kolay söylemenin yazılarında olmayışını kendine ifade ederdim.

*

Fakat bu eser öyle tabi ve kolay söylenivermiş ki, başarılması zor bir seviye. Tıpkı Yunus’un şiirleri gibi ve Üstadın misafirlerine gösterdiği tavır ve sindirdiği rahatlık gibi... Hani anlatıyor ya Ali bey ona misafirlikteki rahatlığı ve insanların onun yanında ne kadar kolay ve rahat kendileri olabildiklerini... Aynen öyle bir rahatlık ve Yunus şiiri kolaylığında söylenmiş ve öyle sindirilen bir anlatım olmuş. Bir dehayı bu kadar derinden anlayan ve bu kadar rahat ve derin anlatan bir ikinci talebe örneği var mıdır bilemem dünyada ve yazın hayatında?. Herhalde yoktur ve Üstad adına ne kadar saadet duyduğumu anlatamam. Ve kendi adıma tabi... Zira onu hep böyle anlatmak ve anlaştırmak istemişimdir ta derinimde... Mutlaka ruhu haberdar edilmiştir bu bağlılık ve aşktan. Biz de hem Üstadı seven ve hem o hocamızdan onu tanımış ve dinlemiş olarak yine onun adına bu saadet duygumuzu iletmeyi ve tattırdığı hazdan haberdar etmeyi bir vazife ve vazifeden de öte bir borç ve mecburiyet olarak gördük.

Aynı rahatlık ve akıcılığa Ali hocamın sohbetlerinde aşına idik. Daha evvel basılan ve piyasaya çıkan eser ve yazılarında hep resmî ve ilmî; didaktik bir dil bulduğumu ifade etmiştim.

Meğer bu Mevlevîlik ile Nakşîliğin tarifindeki farkı anlaştıran ince sır misali bir örtü imiş. Şöyle ki:

Hani bir mutasavvuf mütehassısı olan Essyyid Abdülhakim Arvasî hazretlerinin dersin hocasının ricasıyla mümeyyiz olarak katıldığı bir imtihanda talebeye sorulan; tarikatler arasındaki farika nedir? Sorusuna çocuk cevap veriyor:

–Harika ve keramette kadirîlik; aşk ve muhabbette mevlevîlik; züht ve takvada Nakşîlik...

–Sen bunlardan birini tercih mevkiinde kalsan hangisini seçerdin?

–Mevlevîliği seçerdim,

Diyor ve hoca niçin deyince:

Aşk ve muhabbete her şey dahildir, hocam!

Diye karşılık veriyor. Ve bunun üzerine Abdülhakim Efendi Hazretleri

–Aferin!

Diyorlar. İmtihan bitiyor ve hoca:

–Ama efendim, talebe hocasının tarikatı olan Mevlevîliği seçti, siz de Nakşî olduğunuz halde, aferinle takdir buyurdunuz, sebebini sorabilir miyim?

İşte o zaman Efendi hazretleri şu mukabelede bulunuyorlar:

–Çocuk doğru söyledi. Aşk ve muhabbete her şey dahildir. Şu var ki, Nakşîlerin züht ve tavası, bu aşk ve muhabbeti örtmek için perdedir. Çocuk doğruyu söyledi. Züht ve takva ile örtülü aşk ve muhabbeti ayırt edebilecek kadar derinlere inemezdi.

*

Bu menkıbeyi hatırlamama sebep olan bu eseri okuyunca hocamın diğer eserlerindeki örtülü aşk ve heyecanı farketmeyişimi farketmem oldu. Meğer o kuru dil zannettiğim örtü, aşkının setr edilişi, Nakşilikteki aşkı örten züht ve takva mesabesinde imiş. Anlamamışım. Ayrıca Kardelen’deki son bir kaç yazısına da değişik isimlerde yazdığım yorumlarda da belirttim ki, bu kitabı okumadan evvel, artık hocam aşk ve heyecanını izhar etmiştir ve bunu görmek ve ifade etmekle saadet duymaktayım.

*

Velhasıl eser sadece bir dehayı hak ettiği şekilde veya hak ettiğine en yakın şekilde anlama ve anlatma denemesi değil, bir çok konuya getirdiği açıklık ve izahlar ile de ön plana çıkıyor ek olarak, meseleyi kavramak için de zaten lüzumlu olan izahlar bunlar, lakin kendileri de bir buluş ve yeni tespitler aynı zamanda... Meselâ beni en çok etkileyen yeri, Üstadı ve şiirini ele almadan evvel mücerret olarak şiir hakkındaki görüşlerini yazarken; şiirin ve şairin kim ve ne olduğu hakkındaki görüşlerini okumak olmuştur. Ne kadar yeni şey duydum ve okudum orada: Şiirin ne olduğu ve şairin kim olduğu hakkında... Tarihimizden de örnekler vererek: Misâl, “şairin bir mısra’ı ile büyük şair olduğunun anlaşılacağı” ifadesi veya “büyük şairin bir kötü, bir de en iyi şiirinin olamayacağı” ifade ve buluşları gibi... Zulmün şiirinin olmayacağını daha önce duymuştum kendisinden, fakat tartışan guruplardan şiir söyleyen taraf, haklı taraftır demesi ne kadar hazine bulmuşa çeviriyor insanı... Ve verilen misaller: Mücevher odasına birini sokmak ve yalnız bir şey almasına müsaade ederken gözünün diğerlerinde kalacağına vurgu yapması... Ne müthiş bir bölümdü o kısım! Sadece o bölümü bile kendi poetikası olurken de Üstadı başka hiç bir yerde bulunamayacak olan izahlara kavuşturmuş.

*

Sonuç olarak diyebileceğim şudur ki:

Üstadıma aşıktım, bu eser perçinledi ve izahını getirdi; hocamın sohbetlerinden hep haz almış ve keşke bitmese demişimdir o esnada içimden, burada bu eserle de o akıcılığı ve hazzı bize tattırmış ve bunu yazı ile de yapabileceğini ispat etmiş oldu. Kendisine böyle bir eser kaleme aldığı için bu millet adına teşekkürlerimi sunarım efendim. Hem de haddim olmadan, o bana sevdirdiği Üstadım Necip Fazıl adına bile teşekkür etmek istiyorum: Onu böyle anlayıp, bize böyle seviyesine zor ulaşılır bir eserle anlatabildiği için.

Minnettarız. Ecrini vermek elimizden gelmez Hak Tealâdan dileriz.

Allah razı olsun, kalemine daha nice eserler yazmak nasip olsun inşaalah... Nasılsa o cevheri bulan benzerlerini de yontar diyor ya kendisi, o kumaş zaten kendisinde mevcut. Cebimizde kaybettiğimiz o güneş bulunmuştur, hamdolsun, bunun haberini almış olduk ve o durun! dediği kalabalıklara mal oluş müjdesini de!..

Allah yolunu daim açık etsin. (Amin)

 


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : ekrem yılmaz    10.11.2014
Yorum : Sağolun, Yavuz bey kardeşim, teşekkür ederim yorum ve dileğiniz için... ekrem




Ekleyen : yavuz    10.11.2014
Yorum : Halis duygularla yazılmış güzel ve farklı bir değerlendirme olmuş. Elinize sağlık.





 
Mektup... - Sayı 119
Bitti kelimelerim... - Sayı 119
Kazandım vallahi!... - Sayı 119
Kalem-kılıç... - Sayı 118
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Kalem, İlahi Kelam’ın yazılmasına ve yayılmasına, yani insanın iki dünyasının da saadetle olmasına vasıta oluyor.
Kalem, insanın iki dünyasını da mahveden bâtıl fikirlerin yazılmasına ve yayılmasına alet edilebiliyor…
Kalemle kazığın şekil olarak birbirine benzemesini bir inceliğe işaret olarak göremez misiniz?
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Tas tarak
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13199515
 Bugün : 4446
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 606382
 Bugün : 67
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 134
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim