Çocuk biraz da Fatma Pekşen Sayı:
82 - Ekim / Aralık 2014
Çocuk biraz da ağaç demek değil midir? Gölgesinde sallanılan, dallarına tırmanılan, ilk yürek çarpıntısının baş harfi gövdesine kazınılan sırdaş, arkadaş, yoldaş değil midir?
Tepe dallarına dolanmış uçurtma ipleri ile mücadele de ağaçla yapılır, kovuğuna kaçan mahallenin yegâne futbol topu da. Bıyıkların terlemeye başladığı demlerde komşu hacıanneye, bakkal hacıbabaya gösterilmemeye çalışılan sigaranın da saklandığı yer orasıdır.
Ağaç olmazsa olmazdır, lüzumludur; doğarken beşiğimiz, ölürken tabutumuzdur. Hayat boyunca da karatahtamız, kurşunkalemimiz, masamız, sandalyemiz, sandıkçemizdir. Ama illâ da çocuğumuza arkadaştır. Çocukluğumuza arkadaştır.
Genç kızlarımız oğullarımız fidan gibidir. Ağzının içine baktıran aksakallarımız koca çınardır. Geleceğimizin teminatı bebekler filizdir. İri kıyım bir tanıdığımız çam yarması gibidir. Eş dost, akrabalarla bir araya gelindiğinde “ağaç dalıyla gürler”
Bazen insana güvenme ölür, ağaca güvenme çürür diye nasihat edilse de, bastığımız dalı kessek de, tuttuğumuz dal elimizde kalsa da onsuz olunamaz.
Şöyle bir düşünüyorum da edebiyatımızda ağaç unsurunun olmadığı roman, hikâye, şiir yok gibidir. Tuvallerin olmazsa olmazı, türkülerin şarkıların ana kaynağıdır.
Söğüdün dalları narindir narin, zeytin dalı çıkmaya gelmez, yine yeşerdi fındık dalları, akasyalar açarken, adanın yeşil çamları, leylâkların altında, gül ağacı değilem her gelene eğilem diyenine kadar düzinelerce türkünün şarkının ilham kaynağıdır.
Ağaç ağaç dedim ama sizin de dikkatinizi çekti mi bilmem? Okul bahçelerinde artık ağaçları göremez olduk. “Bu bahçenin düzenlenmesi filâncaya aittir” ibarelerini okuyoruz okul duvarlarına çakılı tabelâlarda. Var olsunlar bu düzenlemeleri yapanlar. Lâkin bu bahçeleri düzenleyenlerin içine biraz da ağaç sevgisi katılsa fena olmayacak diye düşünüyorum.
|