Kadın ve şair Pınar Vardar Sayı:
83 - Ocak / Mart 2015
“SIRF SAÇI İÇİN SEVERDİM BU KIZI” DEDİ ŞAİR
Kadın bir resim gösterdi şaire;“Sırf saçı için severdim bu kızı” dedi şair.
Kadın, amber kokulu bir mektup gönderdi şairin vadilerine Hüthütle. İpek kuşu, kıvrık gagasındaki mektubu şairin avuçlarına bıraktı. Ak boynu yaralıydı. Şairin bal gözlerindeki mihraba baktı ve düştü avuç büklümlerine. Gecenin siyahından çıkan o mis kokulu, ebruli, ince yaprağı açtı şair. “Sırf münakkaş kanatlarımdaki sahralar için sever miydin beni?” yazmıştı kadın. Şair, Hüthüt’ün alacalı kanatlarını kapadı, taraklı tepeliğini okşadı ince parmaklarıyla, pembe sırtını öptü. Bir çukur kazdı tepelerin en tepesine. Toprağa hediye verircesine yerleştirdi, örttü üstünü. Kadın duymasa da “Itır kokular bağışlayan sabâ rüzgârların için severdim seni” dedi.
“Koca dağın şairine bu sular yetmez, kendini benim pınarlarıma bırakmalısın” dedi kadın. “Gel gönlümüzü yıkayacağız derin sularda… Upuzun reyyan kavislerimden geç. Gelincik tarlalarıma, ışık huzmelerime dal. Özümün gül sularından iç kanana, gül sularını kokla. Şair gözlerini kapadı. Çektiği tek nefesle, kadının gül kokusu tüm damarlarına yayıldı.
“İçini serinleten, gül yüreğimin nefhaları için sever miydin beni?” dedi kadın. Şair, hevesli figürler çizdi kadının ırmaklarında. Nevbaharlarından geçti. Sonra seyrana daldı tomur tomur güllerinden. Dokundu ardından tek tek eteklerindeki tüm şükufelerine. “Sırf nehirlerinde esen mevsimlerin için severdim seni” dedi.
Kadın: “Okyanusun ortasına gözyaşı damlası olarak düştüğümden beri yitip gidiyorum sonsuzluğa. Her damlada köpük olup çığlık çığlığa sesleniyorum sana, duymuyor musun beni?” dedi. Şair “Okyanus da ürkermiş bazen kendi uğultusundan” deyip, büktü boynunu. Daldı gözleri ıssız maviliklere. Kadın, kırdı gözlerinin camını, soğuk damlaları silkeledi teninden. “Sırf şu hırçın okyanusa karışan tanelerim için sever miydin beni?” dedi. Şair, yürek yırtan çığlıklarına dayanamayıp, dik yamaçlarına çarpıp çarpıp bıraktığı parçacıklarına, tekrar tekrar sarıldı kadının. Tuzlu sularında yürüdü, köpüklerini avuçlayıp, yaralarına bastı. Etinde akışan acıya aldırmadı. “Tüm yitik hazinelerin için severdim seni” dedi.
Kadın ağlıyordu. “Anlat bana gül goncası” dedi şair, “Anlat!”. Kadın anlatamadı, lâkin susamadı da. Daha çok hıçkırıklara boğuldu. Yürek makamına çoktan ulaşmıştı. Yaprak hafifliğinde titreyen sesiyle “Şu güllerimin arasındaki gülgün sularım için sever miydin beni?” dedi. Hilâl gerdanından ekşimikleri süzüldü. Yuvarlanırken geçtiği her yeri ala boyayan alevden katrelerdi onlar. Şair damla damla inen kalp tanelerini yudumlayarak iç geçirdi. “Ah!” dedi “Ah!” ... “İnsan sadece yürek makamından ağlar.” “Sırf gönül sözünün gözlerindeki nakışların için severdim seni” dedi.
Bir türkü tutturmuştu kadın. “Keşke burada olsaydın, yanımda, burnumda tütüyorsun” dedi. Şair “Yeni bir şiire başladım” dedi. Kadın, kırmızı yemenisini gönderdi şiirler dokuyan ozana. Bir köşesine bahar işledi, bir köşesine yaz. Bir köşesine güz işledi, bir köşesine kış. “Benimle süsler misin mısralarını? Her mısranda sever misin beni de?” dedi. Şair, aldı kırmızı yemeniyi eline, sildi gözlerindeki nemi sessizce. Tek tek oyaları sevdi. Sümbülünü kokladı, lâlesine sürdü yüzünü. Kırmızısından geçti, yeşilinden... Dalından geçti, yaprağından… “Huşuyla türküleri oyalara işleyen kalbin için severdim seni” dedi.
“Gel, Binbir Gece Masalları’ndan geçelim seninle” dedi kadın. Önce çekinerek, sonra koşar adım geldi şair. Unuttu her şeyi bu yollardan geçerken. Yüreği kanatlanıyordu. Işık, renk, çiçek, ses… Gür çağlayanları vardı kadının. Sihirli bahçelerinde yediveren gülleri vardı. Pembe bir gül kopardı dalından, öptü ve şaire uzattı. “Sırf bu yitik gülüm için sever misin beni? ” dedi. Şair pembe gülü aldı, usulca öptü ve koydu kırk kat bohçasına. Sonra sihirli bahçelerinde dolaştı kadının. Bir elma kopardı Havva’dan kalan, dişledi. Tadını damaklarında, sonra ta yüreğinde hissetti. “Sırf bu tatlı suların için severdim seni” dedi.
Mahmure çizgileri vardı kadının. Bir lâlenin açış biçimi gibi dudakları. İçi dolu iki çukur kadehi, usulca sızan kan yaşları vardı. “Sırf şu ıstırap dolu hayallerimin dolduğu gamzelerim için sever miydin beni? ” dedi kadın. Şair, ala boyanmış gümrah zülüflerini öptü önce kadının. Gözlerinde çağlayan şelâleleri avuçladı. Süzülen çiy tanelerini topladı yüreğinin sarnıcına yudum yudum. “Sırf gelincik kokulu elem dudakların için severdim seni” dedi.
Kırmızı kadifesini sürüyerek, bir bâde gelincik şerbetiyle çıkageldi kadın. Uzattı şaire. “Selâm sana güz yaprağım. Has bahçelerimi, saraylarımı, köşklerimi sana açtım” dedi. Şair, tüm sevdalarını giyindi, yüreğinden akan nehri, tam ortasına yerleştirdi Hasbahçe’nin. Her kapıya kırmızı bir gül bıraktı. Gelincik kokulu ağzından öptü kadının. Daha kadın sormadan sorusunu, “Sırf sinendeki lâlezarların için severdim seni” dedi.
Şairi gün batımına çağırdı kadın. Saçlarını saldı ve örttü üşüyen omzuna. Yüzerek geçti şairin denizlerini. Melek kanadındaki bir yıldız tanesi kadar mutluydu. Kumdan yastıklar yaptı. “Şu dalgalarla ıslanan düşlerim için sever miydin beni? ” dedi. Ay ışıdı gökte, gece ışıdı. Kumdan yastıklara uzanıp sere serpe, kapadılar gözlerini. Yıldızları saydılar düşlerinde, her birine bir isim koydular kendilerince. Deniz dibi cinlerinin şarkılarını dinlediler. “Sırf deniz dibinde çırpınan kanatların için severdim seni” dedi şair.
“Benim şehrim sensin” dedi kadın. Sokaklarım, ağaçlarım, kuşlarım sensin. Senin karanlık şehirlerinin kuytu köşelerinde bir tutam huzur, bir tutam sevinç var, biliyorum. Güneş doğarken gülümseyen gözlerimle, boz dağlarına tutundum senin. Can yeri kızıllıklarına tutundum. “Sırf şu önünde kısalan gölgem için sever miydin beni? ” dedi kadın. Şair, yorgun şehrinin enkazından kalktı. Her gün düştüğü dağın yamacından düştü son kez. Ve yine, her gün tırmandığı bin metrelik çukuru tırmandı. Yavaşça kadına yaklaştı. Bir eliyle aya uzandı, bir eliyle kadına. Parmağıyla can yerinin kızıllıklarından kadının dudaklarına sürdü. Kadın sustu. Gökyüzündeki bulutlar dağıldı. Ay altın rengini gösterdi ikisine de. “Sırf üzerime düşen gölgen için severdim seni” dedi şair ve gitti…
|