Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1974 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Görselde kalan batılılaşma
Hasan Tülüceoğlu

  Sayı: 84 - Nisan / Haziran 2015

Savaş meydanlarında yenilgileri tatmaya başladığımızda asırlardır üstün olduğumuz Batıya karşı eksiye doğru bir gidişimizin söz konusu olduğunu sezmeye başladık. Meydanlarda karşımızda dayanamayan Avrupalılara artık biz dayanamaz olmuştuk. İyi de neden böyle olmaya başlamıştı? Akil devlet yöneticileri bu gerçeği düşünüp araştırmaya başlamışlardı. Elbette bunun en makul yolu Batıyı bizzat gidip yerinde tanımaktı.

Bu amaçla bu görevi en iyi yapabilecek kişi hassas incelemeler sonucu en doğru olarak tespit edilecekti. Yirmisekiz Çelebi Mehmet bir devlet maiyetiyle Avrupa’ya Osmanlı devlet tarihinde ilk defa elçi olarak gönderilecekti. Yirmisekiz Çelebi Mehmet kırk kişilik maiyetiyle Fransa’ya üst düzey elçi olarak gönderilmiştir. Deniz yoluyla başlayan bu yolculuk karayoluyla dönüşle yaklaşık bir yıl sürmüştür.

Yirmisekiz Çelebi Mehmet, Fransa’da gördüklerini objektif olarak ayrıntılarıyla ‘sefaretname’ adıyla kaleme almıştır. Bugünkü anlamda ilk elçilik görevini yerine getiren elçimizin bu ziyareti tarihimizde bir ilk ve kaleme aldığı ‘sefaretnamesi’ oldukça önemlidir. Burada Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi hatırlansa da Evliya Çelebi anlatılarında abartı ve mübalağaya girmiştir.

Salgın hastalıktan dolayı karantina uygulamasından, bu sebeple yetkililerle uzun süre görüşemediklerinden, onların bundan dolayı kendilerine karşı kibarca özür dilemelerinden yolculuk anlatılırken bahsedilir. Bunu Osmanlı bildiği halde karantina üzerinde durulur ve karşı tarafın topyekün bu uygulamaya verdikleri önem dikkatlere sunulur.

Kadınların sosyal hayatta yer almalarına ve her kesimden insanın kadınlara kibarlığında ötesinde saygılı davrandığına vurgu yapılır.  Kadınların grup grup onları görmek için ziyarete gelmelerinden ve Fransa’nın bir çeşit ‘kadın cenneti’ olduğundan bahsedilir.

Yapılan kanallarla gemi yolculuğundan, açılan tünellerden bunların yapılış ve işleyişinden deniz taşımacılığına sağladığı kolaylıklardan övgüyle bahsedilir. İlk defa gözlemledikleri  med-cezir özenle anlatılıp Bordo kalesi, kalenin düzen, nizam ve güzelliği ile bahçesinde yetiştirilen lale ve benzeri çiçeklerden söz edilir.

Ziyaret ettikleri şehirlerde yetkililerin onları karşılamaları ve halkın sıcak ilgilerinden özellikle bayanların onlara olan aşırı ilgi ve hayranlıklarından; Sen nehri ve kıyısında kurulan saraylar ve bahçelerden, birbirine geçmiş ağaçlar ve ağaçlı yollardan hayranlıkla bahsedilir.

At ve at arabalarının güzelliğinden Paris’teki evlerin düzen ve intizamından düzenli sokaklarından bahsedilip Kral’la görüşme anlatılır. Kralın karşısında saygınlıklarını koruyup aynı şekilde Kral’a gerekli saygıyı gösterdiklerinden, elçilik görevi gereği mesaj ve mektupları resmi anlamda sunduklarından, kralla çıkılan av partisi ve ormanın düzenlenmiş olmasından bahsedilir.

Hastane ziyareti, doktorların teçhizatı ile eczane ve burada billur şişelerde bulunan ilaçlar ve ilaç imalatından, farklı kalite ekmek üreten fırından, yemekhane ve düzenli kurulan sofra ve yemek yapmada kullanılan aletler ve düzenliliğinden dem vurulur.

Sarayların görüntü ve ihtişamından, saray bahçelerinin harika güzellik ve intizamından, en çok yetiştirilen çiçeklerden, birde kaleleri savunma amacıyla hemen tüm kalelerin yapılmış maketlerinden bahsedilir. İlk defa izledikleri operadan ve devamında Kral adına Kral’la birlikte bulundukları operanın güzelliğinden, havuzlar ve ilk defa gördükleri fıskiyeler anlatılır.

Versay sarayından önce havuzlarla donatılmış, fıskiyeleri fışkıran, simetrik ağaçlarla süslenmiş saray bahçesi anlatılır. Diğer saraylar ve sarayların iç güzelliği hatta intizamlı ve süslü yapılmış ahırlarda itinayla anlatılır. Tıp öğrencileri için kurulan ameliyathane, hayvan kadavralarından oluşan uygulama odası ve her çeşit ilacın bulunduğu eczahaneden, kilim atölyeleri ve kurulan tezgahlardan, Sen nehrinin güzelliğinden ve üzerine yapılan oldukça çok köprüden, Paris sokaklarının düzen ve intizamından bahsedilir.

Özelikle Fransız kadınların iftar ve teravih merakları ve onları hayranlıkla seyretmeleri anlatılırken,  gittikleri rasathane ve buradaki alet ve cihazlar ile bunlarla yapılan ölçümlerden, dış görüntüsü ayrıntıyla tarif edilen dürbün ve bununla Ay ve Venüs’ü seyretmelerinden bahisle İstanbul’a ulaşılıncaya kadar karayoluyla dönüş anlatımıyla sefaretname sona erer.

Yirmisekiz Çelebi Mehmet, Osmanlı güç, asalet ve saygınlığını bu seyahatinde Fransa devlet adamları, üst düzey yetkilileri ve Kral’a karşı korur. Yani henüz Batı kompleksine girmediğimiz günlerdir. Bu bakış, anlatılarına da yansımış ve bina ve bahçe güzellikleri dışında çokta fazla hayranlığa girmemiştir.

Ancak Yirmisekiz Çelebi Mehmet,  gördüklerinin nasıllığının ardına pek düşmemiş yani işin künhüne vakıf olmak gayretinde pek olmamıştır. Rasathane, ameliyathane, eczahane, kanallar, havuzlar, fıskiyeler, saraylar nasıl, ne şekilde yapılmış; bu ayrıntılara inmez. Gördüklerini ve güzellikleri anlatır.

Yirmisekiz Çelebi Mehmet’in bir yıllık elçiliği sonrası dönemde, savaşlarda yenilgiler devam edince askeri tedbirlerle batılılaşma başlar. Batıdan getirilen öğreticiler devamında kurulan batı tarzı askeri okullar ve daha sonrasında batıya gönderilen öğrenciler askeri alanda başlayan batılılaşma idi. İlk batılılaşma uygulamalarımız bu alanda da görselin pekte ilerisine gidemedik.

Dönüşte padişaha sunduğu ‘sefaretname’de anlatılan saray,  bağ ve bahçelerin, Osmanlı devlet yetkililerince aslında kötü birer taklitleri İstanbul’da yapılmaya başlanır. Bu seyahat sonrası Osmanlı devlet erkanının değerlendirdiği en mantıklı yatırım matbaa olmuştur. Matbaanın yanı sıra kurulan kütüphaneler ve batılı bazı eserlerin ilk defa Türkçeye tercümesi doğru yapılan işlerdi. Rasathane, uygulamalı ameliyathane ve zengin Fransız eczanesi asıl dikkat çekmesi ve çözülmesi gerekenlerdi.

Maalesef gösteriş  ruhumuz, görsele vurgunluğumuz, bu ilk batılılaşma hareketlerinde daha işin başında görsele takmıştı bizi. Ve hepte bu minval üzere sürdü gitti. Halada devam ediyor. 


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
İslâmcıların kültürelsizl... - Sayı 89
Batılılaşmada mündemiç di... - Sayı 88
Babel'de doğuya bakış... - Sayı 87
Âmâk-ı hayal ve Osmanlı s... - Sayı 86
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Kalem, İlahi Kelam’ın yazılmasına ve yayılmasına, yani insanın iki dünyasının da saadetle olmasına vasıta oluyor.
Kalem, insanın iki dünyasını da mahveden bâtıl fikirlerin yazılmasına ve yayılmasına alet edilebiliyor…
Kalemle kazığın şekil olarak birbirine benzemesini bir inceliğe işaret olarak göremez misiniz?
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14592554
 Bugün : 3095
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631016
 Bugün : 662
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim