Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2523 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Ortadoğuya bir projeksiyon
Av. Mustafa Büyükgüner

  Sayı: 84 - Nisan / Haziran 2015

Ak Parti iktidarı ile birlikte dış politikada daha atak ve cüretkâr bir tavır içerisine giren Türkiye, zaman zaman elde ettiği başarılar ile isminden söz ettirse de, özellikle Ortadoğu’daki temellerini etnik ayrışmaların, inanç farklılıklarının ve otokratik yönetimlerin oluşturduğu karmaşık ilişkiler yüzünden, ürettiği siyasette sık sık duvara tosluyor ve gerek içerideki muhalif kesimden gerekse uluslararası kamuoyundan çok çok eleştiri alıyor.

Kanuni’nin Fransa Devlet Başkanını “… Sen ki Fransa vilayetinin valisisin…” diye küçük gördüğü mektubun yazıldığı 16. yüzyıldan bu yana kademe kademe hariciye politikamızın değersizleştiği ve etki alanını yitirdiği, en son 19. yüzyıldan sonra da devletimizin kendisini batı toplumu önünde küçük ve zavallı gördüğü ve hiçbir politika üretmediği bir geleneğin sihirli bir değnek değmişçesine bir günde ters yüz olması beklenmemeli…

Eleştirirken, devletin dış politika üretme azmine de mani olunmaması gerektiği kanaatindeyim. Bir bebeğin yürümeye başlayana kadar defalarca düşmesi, vaz geçmesi, yeniden emeklemesi gibi; süreç içerisinde, gelenekleri bin yıllık Müslüman Türk tarihine dayanan devletimizin, dış politikada daha başarılı ve aktif olacağını tahmin etmek zor değil…

Ancak bazı meselelerin de bir an önce çözüme kavuşturulması, dış politikamızın manevra kabiliyetinin arttırılması ve uluslararası camiada Türkiye’nin tesirinin arttırılması da elzem…

Bunun için kemikleşmiş sorunlara pratik çözümler bulmak, meseleleri zaman bakımından sıraya koyma da gerekli… Gerek konjonktürün zorlamasıyla, gerekse kökü tarihe dayalı hukukumuz sebebiyle; Türkiye, istese de istemese de Ortadoğu’daki mücadelelerin, düşük yoğunluklu savaşın ve diplomatik çekişmenin bir parçasıdır. Bu sebeple coğrafyayı iyi tanımalı ve kimlerle rakip olduğumuzu iyi tahlil etmeliyiz.

Uydudan alınan bir görüntü gibi önce kendi sınırımızdan başlayarak coğrafyanın tamamını bu gözle izlediğimizde demek istediğimiz daha net anlaşılır.

Güneydoğu sınırlarımızda 30 yılı aşkın bir süredir devam eden ve adını bile koyamadığımız bir ihtilaf var. Bu ihtilafın tarafları etnik Kürt toplumu ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak gözüküyor. Sebebinde devletin zaman içerisinde bazı ayrımcı politikalar uygulaması ve Güneydoğu’da yaşayan halka karşı vatandaşlık hukukuna sığmayacak eylemler olduğu düşünülerek özellikle Ak Parti iktidarlarında bu yönde büyük çabalar sarf edildi. Buna rağmen terör örgütünün çözüme ayak dirediği görülüyor. Kuzey Irak ve Kandil hattında terör örgütüne çeşitli batılı devletlerin destek verdiği sürekli konuşulsa da, bu işin arkasında asıl İran’ın bulunduğu da bir sır değil. İran’ın kendi ülkesine karşı küçücük bir hareketi bile idamla cezalandırdığı bu örgütün üyeleri, İran’a karşı kayıtsız ve şartsız silahlı mücadeleyi bırakmışken, ülkemizde bin bir bahane üreterek nazlanmaları başka nasıl izah edilebilir.

Bölgede güçlenen Türkiye’nin zayıf karnı olarak gözüken bu terör örgütü, Ortadoğu’daki en büyük rakiplerimizden biri olan İran tarafından bu sebeple çokça kullanılmakta. Örgüt’ün Irak’ın kuzeyindeki gücü de İran’ın Suriye politikalarında bir hamle taşı görevi gütmekte.

İzlediğimiz alanı biraz genişlettiğimizde, yine güney sınırımızda başını Suriye’nin çektiği bir iç savaşın yaşandığını görmekteyiz. Kendi ülkesini savunmanın yolunun kader birliği yaptığı coğrafyaları savunmaktan geçtiğinin farkında olan İran, Suriye’deki rejimin düşmemesi için her türlü imkanını seferber ederek, adeta buradaki iç savaşın bir tarafı olmuş durumda. Gerek uluslararası camianın da desteklediği Özgür Suriye Ordusu’yla gerekse IŞİD’le İran askeri birliklerinin ve komutanlarının mücadele ettiği artık herkesin bildiği bir gerçek. İran’dan başlayarak Irak, Suriye ve Lübnan’ı da içine alan bir coğrafyanın kendi hâkimiyetleri altında olduğu artık İranlı devlet adamları ve üst düzey askeri yetkililer tarafından bile rahatlıkla söylenebilmekte. Bu coğrafyada İran’ın başarılı olması ile bizim Sünni Arap ülkeleri ile irtibatımızın kesileceği ve güneyde doğrudan doğruya İran ile başa baş kalacağımız unutulmamalı.

Bakış açımızı biraz daha yukarıya aldığımızda bu sefer de içerisinde Mısır, Somali ve Yemen’in de bulunduğu coğrafyada yine bir takım çatışmaların bulunduğunu; bu çatışmaların bir tarafında Suudi Arabistan’ın diğer tarafında ise İran’ın olduğu ve özellikle Yemen’in de İran’ın egemenlik sahası içerisine girdiğini görürüz.

Batı devletleri ile nükleer santralleri ve nükleer silah yapımı konusunda bir mutabakat imzalayan İran’ın aynı tarihler içerisinde neredeyse Ortadoğu’nun tamamında etkisini arttırması, bir taraftan Türkiye’yi çevrelerken diğer taraftan da kutlu beldelere ev sahipliği yapması hasebiyle Sünni Müslümanların merkezi olarak kabul edilen Suudi Arabistan’ı çevrelemesi ve bu iki büyük bölgesel gücün arasını açma siyaseti gütmesi yakın gelecekte Ortadoğu’da yaşanacak bütün çatışmaların İran eksenli olacağını da göstermiyor mu?

Madem ki büyük politika güdeceğiz, öncelikle hinterlandığımızdaki ve etki alanımız içerisinde bulunan ülkelerle ilgili bu gelişmeleri iyi okumalı ve ona göre millî bir politika geliştirmeliyiz.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Necip Fazıl’ı anlatmak... - Sayı 120
Ehl-i kubur ... - Sayı 118
Heybemden... - Sayı 118
Heybemden... - Sayı 117
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Öğretmen ve öğrenciye “okul sigortası” hakkı verilmiş. Pek yerinde, artık disiplinsizlik yüzünden okutmak da, okumak da “risk unsuru” taşır oldu. 
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14592439
 Bugün : 2980
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630998
 Bugün : 644
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim