Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2814 kez okundu.     4 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Küheylânın bestesi
Remzi Kokargül

  Sayı: 85 - Temmuz / Eylül 2015

Fırat nehrinin kuzey yamaçlarında; kar fırtınalarının birinin bitip, birinin başladığı bir dağ var. Adını çok duyduğum ve en sevdiğim dağ. Aradım, didik didik etmiştim bütün haritayı. Mavilerde yüzmüş, yeşillerde koşmuş, kahverengilerde yürümüştüm. Büyük bir kısmı kahverengiye boyanmıştı.

Yaz sıcaklarında kendimizi kollarına bıraktığımız, koynunda tatlı düşler gördüğümüz…

Gönüllere huzur salan manzarası, rengârenk tepeleri, baygın korulukları, çağıltılarla akıp giden çayları dalga dalga köpürür ve yıldızlarla selâmlaşırdı… Güneşten gelen ışık dalgalarını bir ninni gibi algılar ve beşik gibi sallanırdı...

Mevsim yine, kış gibi kıştı. Her yer bembeyaz karla kaplı hava çok soğuk. Dağın başında bulutlar dizili salkım salkım, kar bulutları ipil ipil çiselemeye başladı. Ah! O karlar, o müthiş fırtınalar neydi öyle. Üzerinden esen hırçın rüzgârlardan kendisine dökülmüş soğuklarla buza tutulmuştu. Çıldırmış soğuk rüzgârlar dağın yüzünde patlar, üzerindeki beyaz elbisesini şişirir ışıl ışıl parlıyordu onca sisin, dumanın içinde. Bu tablo, günbatımı, hattâ gecenin çökmesi gibi bir durumdu. Gümüş kuşlar, altın üveyikler birden kayboldu. Bir çöl sessizliği, bir sahra yakıcılığı, bir Tih kavuruculuğu her tarafı sardı ve kuruttu.

Çok geçmeden bir gürültü koptu. Her yer sarsılıyordu. Aman Allah’ım neler oluyordu. Penceremden izledim beyaz bir küheylân; Martı gibi yükseldi yükseldi kondu dağa, Öyle bir küheylân ki şahlanışında yer gök inledi. Yeleleri al aldı. Rengi kızıl şafakları hatırlatıyordu. Parlaktı bedeni; tıpkı bir üveyik gibi koşmuyordu âdetâ uçuyordu. Dağın başı bir anne eliyle okşanmış kızgın bir çocuğun sükûnetine kavuşmuştu. Uğultunun sakinleşmeye başlamasıyla birden sahne değişti ve ışığa kapanmış siyah bulutlar gökten çekilir oldu. Güneş sanki bütün göklerin, bütün bir yeryüzünün sıcaklığı ve sevgisiyle dağa odaklanmıştı.

Küheylân, dağda mıydı, havada mıydı; yıldızlarda mı, yoksa yerde miydi, belli değildi.

Sanki bulutların da ötesinden geliyordu. Yeleleri rüzgârla dalgalanıp, nasıl da sakin sakin süzülüyordu.  Ne kadar da ince saf ve güzeldi. Yıldızlar dökülüyordu gökyüzünden. Sanki pamuktan daha beyazdı. Yok yok! İnan onlardan bile daha güzeldi.

Benim sevgili küheylânım Rabbim seni ne de güzel övmüş böyle. Ah bir bilsen...

“Harıl harıl koşanlara, (nallarıyla) çakarak kıvılcım saçanlara, (ansızın) sabah baskını yapanlara, orada tozu dumana katanlara orada bir topluluğun tâ ortasına girenlere and olsun”... (Âdiyat 1-2-3-4-5)

Artık her yerden bahar çiçekleri tebessüm etmeye durmuştu. Her köşe bucakta tamburlar, sazlar diriliş sedasını yaymaya başladı her yöne. Sazı vuran iyi vurmuş, akort edip kuran iyi kurmuş... İnlemiş dört bir bucak bu nağmeden... Ve Küheylân bestesi çağıl çağıl çağlamış dünyanın dört bir yönünden... Kor gibi dağ nedense şimdi daha da kırmızılaştı. Fakat bu kızarmış bir gül ve şafak rengiydi. Şimdi alevden yeleleri havada kıvılcımlar saçarak savrulan bu simge varlık bulutlara değen başıyla bir ümit âbidesi gibi ruhlara coşkunluk veriyordu.

Milletimiz tarih boyunca ata bir kutsal varlık gözüyle bakmıştır. Efsane ve destanlarımızda at, gökten inmiş kanatlı bir varlık olarak tasvir edilmiş, çoğu kez yaptıkları bakımından kahramanla eşdeğerde görülmüştür. Bu duygu ve düşünce ortaklığı Y. Kemal’in mısralarına şöyle yansır:

Bir gün doludizgin boşanan atlarımızla

Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla

Bugün cennette gülleri açmış görürüz de

Hâlâ o kızıl hatıra titrer gözümüzde.

Derler ki. Herkesin harcı değildir onunla dostluğa girmek. Dostluğundan emin olmadığı, huyunu suyunu bilmediği birine yüz vermez o; fakat tanıdı, sevdi mi insanı, inandı mı dostluğuna, yüz metreden, halleşmeye can atar. Adı ne olursa olsun, boylusu boslusu, alımlısı; bastıbacağı, çelimsizi, hepsinin sevilecek bir yanı, kulak verilecek bir öyküsü vardır.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : Fatih Özbudak    26.08.2015
Yorum : "Polyushka Polye" bu muhteşem fon eşliğinde öyle güzel gitti ki eseriniz. Selam ve kalbi sevgimle yüreğinize.




Ekleyen : yağmur olgaçay    25.08.2015
Yorum : Düş gibi bir yazı. Hayal gücünüzün ve kelime hazinenizin zenginliğine hayran kalmamak imkansız. Kutlarım Remzi Bey değerli yürek emeğinizi. Selam ve sevgilerimle.




Ekleyen : Adem Ergin    24.08.2015
Yorum : Kutlarım Remzi bey yetkin kaleminizi.




Ekleyen : Eşref Demir    20.08.2015
Yorum : Ahh be usta. Soluk soluğa okudum.Her yönüyle muhteşimdi. Hayranım inanın kaleminizin yetisine sayın hocam.Yine mükemmel akıcılığıyla,, bambaşka dünyaların kapılarını ardına kadar açıp buyur ettiniz. Teşekkür ederim





 
Çoban çeşmesi... - Sayı 122
Bir Şehrin Gözyaşları... - Sayı 116
Kayısı Çiçeklerinin Düğün... - Sayı 89
Işığı yanan evler... - Sayı 88
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Cinayet, hırsızlık, fuhuş, içki, kumar ve uyuşturucu karışımından ibaret düzeni ambalajlayıp medeniyetin ta kendisi diye yutturmak isteyen “tek dişi kalmış canavar”a karşı hani, “iman dolu göğsümüz” vardı?
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Tevhid yoksa huzur da yok
İranın neye ihtiyacı var?
Gülerek günah işleyen ağlayarak cehennem


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14509507
 Bugün : 441
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 629111
 Bugün : 22
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 168
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim