Güz geldi kuşlar da gidiyor Remzi Kokargül Sayı:
87 - Ocak / Mart 2016
Hava yağmurlu… Sonbahar geliyor... Bugünlerde uzun uzun yağan yağmurlar var burada. Cuma günü muhteşem bir sağanak izledim balkondan. Dağları taşları yıkadı geçti.
Yağmur şiddetli rüzgârla birlikte neredeyse zemine paralel yağıyordu. Buna ne diyorlardı bizim köyde bilmiyorum. Özel bir ismi vardı sanırım. Köyde olsam sorardım. Yağışın birçok adını biliyor ablam, anam… Ben çok az biliyorum bu konuları, yazık. Tabiata yabancılığın, uzaklığın cezası olmalı. Yağmur yağarken bir çeşit sekine iniyor sanki ben öyle hissediyorum. Kalbime de inse...
Güz gelince rüzgârda serin serin esmeye başladı yine... Sezai Karakoç'un "Bahar dediğin de ne" diye başlayan bir şiiri vardı. “Şapka uçuran rüzgâr” diye tanımlıyordu bir yerinde baharı. Bugün sabahtan, hattâ geceden beri o rüzgâr var burada. Şapka uçuran, belki şemsiye çeviren...
Yapraklar sararmaya, günler kısalmaya başladı... Yaz ılık bir meltem gibi esip geçiverdi işte... Artık akşamları üstümüzü örtüyoruz. Tatlı tatlı ürperiyoruz sonbahar yağmurlarında. Evet, sonbahar geliyor... Göçmen kuşlar da yakında göç etmeye başlayacak.
Akşam ezanları erkenden okunurken… Güneşli günlerin tadına doymamış, sarı yeşil yaprakları muazzam bir pastel cümbüşüne dönmüş ağaçların altına oturulup sonbaharın asude müziği dinlenir. Güz meyveleri koparılır dallarından. Alıçlar, çitlembikler, palamutlar, yabani kestaneler... Pelitlerin, palamutların, cevizlerin peşinden koşan kargalara bakıp gülümsenir. Sarı–yeşil yapraklardan bir döşek yapılıp üstüne uzanılır ve doyasıya göğe bakılır. Bulutların yelesine tutunup bilinmedik zamanlara doğru seyahate çıkılır.
Bende gökyüzüne dalıp gidiyorum. Yavaş yavaş endamla süzülen bulutlar… Bir de kuşlar var. En son onlar gözüme çarpıyor. Kuşlar saçak altlarına dizilmiş. Sonra kalabalık bir kuş sürüsü gökyüzünde... Hani kuş cıvıltıları olmayınca sonbaharın da tadı çıkmıyor. Kırlangıçlara el sallamayınca güzün geldiğini anlamıyoruz.
Meselâ kuşların bulunmadığı bir tabiat… Nasıl olur hiç düşündünüz mü? Çiçek, kuş ve yağmur... Üçü bir araya gelince bayram olur. Rabbimizin kuşlara verdiği çeşitliliği bir tarafa bırakalım. Onların çıkardığı seslerden etkilenmeyen olabilir mi?
Kuşlar bile anlamış olmalı bu mevsimi. Öyle ya, artık eve dönmek zamanı… Çünkü, kış geliyor. Sonbahar gidiyor, kuşlar gidiyor. Göçmen kuşların çoğu kümeler hâlinde bir yerden ötekine göçerler. Binlerce kilometre süren bu yolculuklarında hiçbir zaman yollarını şaşırmazlar. Onların bu yol bulma kabiliyeti sadece beraber oldukları müddetçe devam etmektedir.
Malatya belediyesi serçe, saka, kırlangıç gibi korunmaya muhtaç minik kuşlar için barınaklar bile yapmış. Barınak dediysem, bunlar derme çatma kuş yuvaları değil elbet. Caddelerin en çok güneş alan ve soğuk kış rüzgârlarına kapalı cephelerine ve yüksekçe yerlere yapmış bunları. Bu sayede kuşlar, kışın şiddetli soğuğundan korunmuş bir yuvaya sahip olacaktır.
Eğer yolunuz Malatya' ya düşerse cadde ve sokaklarında ağaçlara asılı duran o güzelim kuş sarayları, sizi selâmlayacaktır. Belki de birkaç minik serçe de vardır içlerinde.
Evet, sonbahar geliyor... Uzak dağ başlarının rüzgârları, ıssız ormanlar, nerede olduğunu dahi bilmediğimiz yaylaların dumanı çağırıyor bizi kendine.
Dışarısı soğuk olmalı. Rüzgâr esiyor, ağaçlar bir sağa bir sola yatıyor. Sizde pencerenizin kenarına konan serçeleri dikkatle izleyin serçeler kanadını açar, tüylerini kabartır, başını tüylerinin arasına sokar. Çok üşüyorum, soğuktan donacağım, demek ister. Buna hangi yürek dayanır.
Gel serçeciğim, canım cicim. Sana bir kış yetecek kadar yem, başını sokacak kışlık bir kafes vereyim, demek istemez misiniz.
|