Geceyi ıstırap geçe Muhammed İsa Öztürk Sayı:
87 - Ocak / Mart 2016
I. Geceye ıstırap kala
Âşıklar öldükçe, örtüsü eskir masumiyetin
Öyle sessiz ve divane
Bir de ekşiyen siması var dünyanın
Öldükçe bir çocuk
Bilmem mi yetim hayatını;
Yakan nehrin iniltisi gibi
Canı acıyarak
Ah ben!
Ben, acısı sağalmayacak lâflarla büyüdüm
Kıskanırım ırmakları
Akabilsem derinden çığlık çığlığa
Seyretsem gökyüzünü
Bir okyanus genişliğinde
Tembellik hafiftir azizim!
Kolay götürür uçurumlara
Savurur en ağır çukurlara
Yol almak zor
Dehrin saçlarını okşamadan
II. Geceyi ıstırap geçe
Ve gece; en ağır imbatlarla
Boğazında kalır umutlarımın
İyi geceler diliyor zaman
Yetimin kursağında kalan sözcüklere
Gece, saat aşkı haykırış geçiyor
Biçiyor taşa özenen duygularımı her kelime
Korkunç dehlizlerini öptüm
Çilesi bitmemiş sözcüklerin
Her harf, devrim olur dudaklarıma
Gece, saat aşkı ıstırap geçiyor
Kafasına sıkasım var acılarımın
Her kül, bir vedaydı dallarımdan
Eylül’ün busesiyle yaprak döker sancılarım
Huzurun pak sütünü emmek için
Gece, saat aşkı müjde geçiyor
Örümcek ağına girmiş gibi gözyaşlarım
Küflü ve kırık bir kayık gibi yanaklarımda
Bir dehrin destanını işler gibi
Yanışımı örüyor ayet âyet hayallerime
Gece saat aşkı o geçiyor
Gece saat aşkı ben geçiyorum
Gece saat aşkı uykusuzluk geçiyor
|