Allaha İnanmanın Sorumluluğu Turgay Ertem Sayı:
38 -
Kâdir-i Mutlak 8herşeye gücü yeten, takdir eden) Allah (cc) insanın hem inandıklarını, hem yaptıklarını, hem gizlediklerini bilir. Hem de yapmak istediklerini ve yapacaklarını önceden bilir ve takdir eder. Hiçbir şey ve hiçbir güç, O’nun kontrolünün ve tasarrufunun dışında değildir.
Allah (cc) insanın bütün özelliklerini, ihtiyaçlarını, değerlerini, zaaflarını en iyi bilen, onu yaratan, ona bu genetik yapıyı veren ve ona hayat verendir.
Mikelanj’ın Musa heykelini yapıp bitirdikten sonra, onun gerçek Musa olduğunu hayal ederek: “Kalk ya Musa!” diye bağırmış olduğu rivayet edilir. Yani Musa’yı mermeri kazıyarak ortaya çıkardığını düşünen bu ünlü heykeltraş ona hayat vereni bir an için unutmuş ve taşın canlanacağını zannetmişti. Üstelik heykelin yaratıcısı olarak ondan bir takım görevler bekliyordu.
Cenab-ı Hak yarattığı bütün mahlûkata bir takım görevler yüklemiş ve her şey, insana dünyanın güzelliklerini, nimetlerini hatırlatmak ve sunmak için seferber olmuştur. Dikkat ederseniz dünyadaki bütün canlılar insana hizmet etmektedir. Toprağı işleyen, tohumu taşıyan küçük canlılar, türlü türlü meyve ve sebze veren bitkiler, arının balı, ineğin koyunun sütü, eti, ağaçlar kuşlar hep insan için yaratılmıştır. İnsan kendisine bunca nimeti ikram eden, kerîm olan Allah’ı tanımak ve ona şükran ifadesini yerine getirmek durumundadır. Aksine hareket etmek ne büyük nankörlüktür!
Allah insanı en güzel bir biçimde yaratmış, ona bazı sorumluluklar ve görevler yüklemiş, en başta kendisini bilmemizi ve ilâh olarak tanımamızı istemiştir (Lâ ilâhe illallah).
Bu noktada Allah’ı ilâh olarak kabul eden kişiye “mümin”, Allah’a teslim olan kişiye de “Müslüman” denir. Allah’tan başka güçleri, başka sebepleri de ilâh olarak tanıyanlara “müşrik” (Allah’a şirk=ortak kabul eden) denir. Müşrikler Allah’ın varlığını kabul etmekle birlikte putları veya başka şeyleri de Allah’ın ortağı gibi görürler. Mesela aklını, nefsini öne çıkararak: “asrın icaplarına göre…, bindörtyüz sene önceki kurallar halâ geçerli olur mu?” gibi lâflarla Allah’ın rızasının dışında yol ararlar. Bir de inanmadığı halde inanıyormuş gibi görünenler vardır, ki asıl tehlike onlardan gelir. “Ben de müslümanım ama din başka dünya işleri başka” diyerek dini sadece ibadet etmekten (namaz, oruç gibi) ve cenaze namazının kılınmasından ibaret bir çerçeveye oturtmaya çalışırlar. Bu tipler İslâm dünyasına çok büyük zararlar vermişler ve İslâm dünyasının parçalanmasına sebep olmuşlardır.
Oysa ki Allah, İslâm dinini hem dünyada huzur ve saadeti sağlamak üzere bir hayat nizamı olarak peygamberleri vasıtasıyla göndermiş (tebliğ etmiş), hem de inanan, İslâmî ölçüler içinde yaşayanların, Hakk’ı ve sabrı tavsiye edenlerin hüsrana uğramayacaklarını ilân etmiştir. (asr suresi)
Kim Allah’ın indirdikleri ile hükmetmezse onlar kâfirlerin, veya zalimlerin, veya fâsıkların (günah işlemekte ısrar eden) ta kendileridir. (Maide suresi 44, 45, 47)
Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır.. Allah’ın her şeye gücü yeter (Al-i İmran 189)
Rabbimiz! Bize peygamberin vasıtası ile vaat ettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsva etme; şüphesiz sen vaadinden caymazsın (amin). (Ali İmran 194)
|