Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2981 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Sadırdan satıra
Yavuz Sert

  Sayı: 95 -

Tasavvufun kâl ilmi değil, hâl ilmi olduğunu gösteren çok güzel bir söz vardır: “Tasavvuf satırdan okunmaz, sadırdan okunur.”

Âmennâ ve saddaknâ… Bu yüzden tasavvuf eserleri arasında hâl tercümeleri önemli bir yer tutar. Bir yandan da sadırdan okuyanları bulmak, onları anlamak için satırdan da okumak gerekir. İrfan için ilim lâzımdır. İlim olmadan irfan olur ancak bu istisnaî bir durumdur, Allah lutfederse olur. İstisnalar kaideleri güçlendirir.

“Soru ilmin yarısıdır” buyurmuş Efendimiz. Bir konuyla ilgili sorularımız varsa ve o sorulara yanıt ararsak, konuyu daha kolay öğrenebiliriz. Tasavvuf konusunda da aklımıza birçok soru gelebilir: Tasavvuf nedir, Asr-ı Saadet’te var mıdır, mürşid, mürid, dergah, asitane nedir, postişin kimdir, nefis mertebeleri nelerdir? Liste uzar gider.

Bu sorulara yanıt bulabileceğimiz birçok kaynak mevcut. Tasavvufun kurumsallaşmaya başladığı hicri ikinci yüzyıldan itibaren bu tür eserler kaleme alınmış. Kuşeyrî’nin Risalesini, Kelabazî’nin Ta’arruf’unu bu tür klâsik eserlere örnek olarak verebiliriz. Bu konularda ehil olan okurlarımız aracısız bu eserlerden faydalanabilirler ancak bendeniz gibi konuya uzak  olanlar için yine bu kaynak eserlerden faydalanarak hazırlanmış olan günümüz münevverlerinin yazdığı eserler de var.

Bu yazımızda tasavvuf ile ilgili son dönemde yazılmış iki eserden bahsetmek istiyorum sizlere. İlki Prof. Dr. Mustafa Kara Hocamızın kaleme aldığı “Dervişin Hayatı Sufinin Kelâmı” adlı eser. Diğeri de, ülkemizde tasavvuf deyince akla ilk gelen ancak kendisi ile ilgili sadece ezber bilgilere sahip olduğumuz Hz. Mevlânâ hakkında ezberleri bozan bir eser: “Bir Muhammedî Aşık: Hz. Mevlânâ”. Bu eserin yazarı da, Muhterem Tuğrul İnançer Hocamız. 

Dervişin Hayatı Sufinin Kelâmı

Günümüzde tasavvuf ilmi deyince akla gelen birkaç isim var. Prof. Dr. Mustafa Kara Hocamız bu isimlerin başında geliyor. Bendeniz hocamızın hem kitaplarını hem de sohbetini seviyorum. Sohbetleri bir teenni içinde ilerliyor, huzur veriyor. Kitaplarını okurken satırları sesinden duyar gibi okuyunca kitap daha bir keyifle okunuyor.

Başta söyleyeyim ki, “Dervişin Hayatı Sufinin Kelâmı” kitabı kolay bir kitap değil. Bir kere yaklaşık 680 sayfa, üstelik boyutu da normal kitap boyutundan biraz daha büyük. Bunun sebebi kitapta tasavvuf ile ilgili birçok konu ve kişinin ele alınmış olması. Zaten eser bir kerede kaleme alınmış bir eser değil, hocamızın farklı zaman ve yerlerde yayınladığı akademik makalelerin bir araya getirilmesi ile ortaya çıkmış.

Okurlarımızın kitabın ne kadar kapsamlı olduğunu daha iyi anlaması için içeriğinden bahsedelim. Eser tasavvuf ve tarikat kavramlarının açıklanması ile başlıyor. Tasavvuf, tarikat nedir sorularına verilen cevaplarla başlayan bölüm tarihte çok sayıda müntesibi olan Bedeviyye, Melâmetiyye, Eşrefiyye ve Şazeliyye tarikatlarının anlatıldığı bölüm ile devam ediyor. Kara, özellikle Melâmetiyye üzerinde çok durmuş, bu yolla ilgili birçok bilgiyi bu bölümde ve kitabın ilerleyen bölümlerinde okuyabilirsiniz.

Kitabın İkinci bölümünde tasavvuf tarihinde tartışılmış önemli meseleler ele alınmış. İbni Teymiye’nin İbni Arabî Hazretlerine ve vahdet-i vücuda bakışı, sufilere yapılan tenkidler ile başlayan bölüm İnsân-ı Kâmil ile ilgili yazılar ile devam ediyor.

İbn Arabî Hazretlerinin Füsusu’l Hikemi ile birlikte, tasavvufun en temel klâsik eserlerinden biri olan El-Hikmetü’l Atâiyye kitabı ve kitabın müellifi İbn Ataullah el-İskenderî’nin mensubu olduğu Şâzelîyye yolu hakkında yazılarla başlayan üçüncü bölüm “Kitaplar-Kaynaklar” ismini taşıyor. Bu bölümdeki diğer yazılar, tasavvuf ıstılahına dair ilk kaynaklar ve son devirde yazılmış “Hak Dini Kur’ân Dili” isimli Elmalılı Hamdi Yazır merhumun tefsirinde tasavvuf kültürünün etkisi hakkında...

Dördüncü ve beşinci bölümde ise hem uzak tarihte hem de Cumhuriyet döneminde yaşamış tanınmış dervişler hakkında bilgiler mevcut. Özellikle yakın tarihle ilgili kısım benim ilgimi çekti. Bu bölümde Hasan Ali Yücel, Anna Marie Schimmel, Neyzen Tevfik, Saadettin Nüzhet Ergun gibi isimlerin tasavvufla olan ilişkileri, bu zevâtın yazdığı tasavvuf ile ilgili eserler ve özellikle şiirler, naatlarla birlikte ele alınmış.

Mustafa Kara Hocamızın kitabı tasavvufla ilgili birçok konu ve kişiyi içeriyor. Kitabın büyük kısmının akademik makalelerden oluşması küçük de olsa rahatsızlık veriyor ancak tasavvuf ile ilgili çok fazla konuya tek bir eserde ulaşmak güzel. Kitabın bazı bölümlerinde tasavvufa yapılan tenkidler de ele alınmış. Kendisinin de tasavvufa yakınlığı mâlum olan hocamızın bu konulardaki tarafsız tutumu bendenizin dikkatini çekti. Belki bunda yukarıda bahsettiğimiz gibi kitabın büyük çoğunlukla akademik makalelerden oluşması etkili olmuş olabilir. 

Bir Muhammedî Aşık: Hz. Mevlânâ

İrfan ocağı tekkelerin 1925’de kapatılması sonrasında ne hikmetse açık olarak âyin yapabilen tek bir tarikat vardır: Mevleviyye. Âyin-i şerifin açık olması bir yana, her yıl 17 Aralık’ta, yani Hz. Pîr’in sevgiliye kavuşmasının miladi yıldönümünde devlet erkanının katılımı ile Konya’da âyin-i şerif yapılır.

Mevlevî âyin-i şerifi çok estetik bir ayindir. Ancak diğer yolların âyinleri yasak olduğu için onların ne kadar estetik olduğunu bilmiyoruz, bu yüzden bu karşılaştırma hatalı olabilir.

Mevlevî âyin-i şerifi devlet desteği ile serbest olduğu gibi, yine devlet desteği ile isimleri öne çıkan 3 büyük isim vardır: İlki dediğimiz gibi Hz. Mevlânâ, diğeri Yunus Emre Hazretleri, bir diğeri de Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri. Halbuki tasavvuf tarihi daha birçok büyük insan-ı kâmili barındırır ancak ne hikmetse sadece bu isimler öne çıkartılır. Neyse, konumuz bu değil.

Hz. Mevlânâ ismi her ne kadar ön planda olsa da aslında toplum olarak Hz. Pîr’i gerçek mânâda tanımıyoruz. Kendileri hakkında bilinenler hep ezber bilgiler. Bu ezberlerden öne çıkanlardan bir tanesi Hz. Şems ezberi diğeri de “gel ne olursan gel” ezberi. Hz. Mevlânâ, Hz. Şems’den önce de “Hz. Mevlânâ” idi, üstelik gel ne olursan gel sözü de Hz. Pîr’e ait değildir. Bunun gibi Hz. Mevlânâ hakkında yanlış bilinen ve bilinmeyen o kadar çok konu var ki…

Sizlere bahsedeceğim ikinci kitap işte bu yanlış bildiklerimizi ve bilmediklerimizi bize öğretecek bir kitap. Muhterem Ömer Tuğrul İnançer’in sohbetlerinden derlenen “Hz. Mevlânâ - Bir Muhammedî Âşık” kitabı.

Kıymetli hocamız daha kitabın ismi ile kafalara vurmaya başlıyor: Bir Muhammedî Aşık… Hz. Mevlânâ’yı diline dolayanlardan bir kısmı onun Efendimiz’e ne kadar bağlı olduğunu görmüyorlar. Hz. Pîr keramet göstermiş ve o zamandan bu günleri görmüş olacak ki bakın ne demiş:

“Men bende-i Kur'ânem eğer can dârem

Men hâk-i reh-i Muhammed Muhtârem

Eger nakl kuned cuz iyn kes ez güftârem

Bîzârem ez o, ve zi an suhan bîzârem”

Günümüz Türkçesi ile:

“Ben can taşıdıkça Kur’ân’ın kulu, kölesiyim.

Ben seçilmiş Muhammed’in yolunun tozu toprağıyım.

Şayet biri benden, bundan başka, buna ters bir söz aktarırsa

Ben o kimseden de, o sözden de şikâyetçiyim.”

Hz. Mevlânâ, bugün Afganistan sınırları içinde yer alan Belh şehrinde dünyaya teşrif etmiştir. Belh o zamanlarda Türkistan bölgesine dahil bir yer, hem ticaret, hem de bir ilim merkezi… Hz. Pîr’in muhterem valideleri, Belh emiri Rükneddîn’in kızı Mümine Hatun, muhterem pederleri de büyük bir âlim olan Hatîb Hüseyin Efendi’nin oğlu, birçok âlimin rüyada Efendimiz’den aldıkları emir ile kendisine “Sultân’ül Ulema” dedikleri, Bahâeddin Veled hazretleri… Bu iki muhteremin evliliklerinden milâdi tarih ile 30 Eylül 1207’de Muhammed Celâleddîn doğmuştur.

Büyüklerimiz, Hz. Mevlânâ’yı tam olarak tanımadığımız gibi etrafını da tanımadığımızı, Hz. Mevlânâ’yı doğru tanımak için onu yetiştirenleri de tanımak gerektiğini söylüyorlar. Hz. Pîr’in Peder-i Âlileri Sultân’ül Ulema Bahâeddin Veled hazretleri, Necmeddîn-i Kübra hazretlerinin pîri olduğu Kübreviyye tarikatında şeyhtir. Babası, Hz. Mevlânâ’nın ilk mürşididir, yani Hz. Mevlânâ o sıralarda bir Kübrevî dervişidir. Sultân’ül Ulema’nın irtihalinden sonra hilafet, halifesi Burhâneddîn-i Muhakkîk-i Tirmizî hazretlerine geçmiş, o sıralarda Kayseri’de bulunan Tirmizî hazretleri Konya’ya gelmiş ve Hz. Mevlânâ’nın irşadı ile meşgul olmuştur. Belli bir zaman sonra da, Hz. Mevlânâ’ya hilafet vermiş yani “artık sen de adam yetiştirebilirsin” demiştir.

Buradan da anlıyoruz ki, sanki Hz. Şems’den önce Hz. Mevlânâ, Mevlânâ değilmiş gibi bir hava estirmek bu son derece yanlıştır. Hz. Mevlânâ, Hz. Şems’den önce seyr-i sülûkunu tamamlamış bir İnsan-ı Kâmil’dir. Hattâ şu sözü çok şey anlatır: “Babam beş sene daha yaşasaydı, Şems’e ihtiyacım kalmazdı.”

Hz. Mevlânâ hakkında yanlış bildiklerimiz ve bilmediklerimiz bunlarla sınırlı değil, Zât-ı Âlilerinin bir Hanefî fâkihi olduğunu da, mide rahatsızlığı çektiği için kaplıcaya sık sık gittiğini de, çoğu mide hastası gibi aslında asabî bir zat olduğunu da, resmedildiğinin aksine zayıf bir bedeni olduğunu da bilmiyoruz. 

“Bir Muhammedî Âşık Hz. Mevlânâ” kitabı yukarıda özetlediğimiz bilgileri ve çok daha fazlasını içeren, Hz. Pîr’i yakından tanımak için çok önemli bir kaynak.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Gazze biz ne öğretti?... - Sayı 119
Bir tufanın ardından: Fil... - Sayı 119
Adalet Mülkün Temelidir... - Sayı 112
Bir bürokrat şârih: Abidi... - Sayı 106
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Kim demiş okumuyoruz diye?
*Sevmediklerimizin, televizyon ekranlarında ve gazete sayfalarında canına okuyoruz!
*Trafik kazalarında ölenler ve PKK canilerinin katlettikleri için rahmet okuyoruz!
*Törenlerde nutuk okuyoruz!
*Kim ne derse desin, bildiğimizi okuyoruz.
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14591404
 Bugün : 1945
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630738
 Bugün : 384
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim