İhtiyaç Ekrem Esad Atan Sayı:
95 -
Yine yapamadıklarımla fakat yapmak istediklerimle dolu bir güne merhaba…
Böyle günler uyandığınızda içinizi kaplayan derin bir boşlukla başlar, ardından bu boşluğu bir şeyler ile doldurma ihtiyacı doğar. Peki ya nasıl? Evet, şimdi bunun düşüncesi de başlar.
İçimde tarifini ve reçetesini benim de bilemediğim duygularım var. Bu duygularım yemek yemek, su içmek gibi en doğal ihtiyaçlarımdandır aslında. Hattâ yediğimin içtiğimin tadını tuzunu belirler bu duygularım. Bu kadar önemli bir ihtiyacın karşılanamaması bütün dengeleri alt üst eder işte...
Bu sadece benimle alâkalı bir durum değil. Kiminle konuşsam hiçbir şeyin tadının kalmadığını söylüyor. Büyüklerimiz eskiden her şeyin daha güzel olduğunu söylerler, çocukluk hikâyelerini, insan ilişkilerini özlemle anlatırlar. Bu konu ile ilgili bir sürü geçmiş zaman cümlesi kurabilirim fakat zaten hepiniz çokça duymuş ve ezberlemişsinizdir. Özetle tüm bu cümleler eskiden güzel duygular vardı ile biter. Şimdi ise çok yakın bir tarih bile çabucak eskiyip özlenecek hale geliveriyor. Her şey çok çabuk tüketilip hiçbir şeyin değeri kalmıyor…
Nerede sevilebilecek bir şey bulunsa orada işin rengini değiştiren, tadını kaçırtan kısaca kolayca tiksinmemizi sağlayacak insanlar fazlasıyla bulunuyor. (Gülü seven dikenine katlanır demeyiniz lütfen, dikenlerden gül görünmez olmuş!) Bu insanlar umursanmayacak türden değiller her yerde ve hep etkinler maalesef… Çok sevdiğiniz bir işletmeyi düşünün, sevdiğiniz ve keyif aldığınız bir işletme. Bir gün o işletme el değiştirirse oranın ruhu da değişir ve sizin sevdiğiniz yer olmaktan çıkar. Oraya başka bir ruh yüklenmiştir artık. Tıpkı onun gibi Dünya el değiştirmiş, ruhu değişmiştir… Aranan, özlenen duyguların bir kıymeti kalmayıp kolayca unutulmuş. Kendince başka değerler bulmuş bu yeni Dünya. Belki bir gün sizinle de karşılaşıp bu durum hakkında sinirlenip üzülürüz! Başka ne yapabiliriz ki? Zaten herkes öyle yapmıyor mu?
Aman, hep şikâyet, hep şikâyet… Nereye kadar? Bilemiyorum nereye kadar. Bunun cevabını bilen varsa lütfen bana da söylesin. Hayatî sorunlar şikâyet değil ihtiyaçtır, çözüme kavuşmalıdır. Bu, kan kaybeden bir yaralının durumuna benzer. Kan kaybedilirken önce tampon yapıp kan akımı durdurulmalı sonuç olarak yara kapatılmalıdır. En neticesinde iyileşmeyi hızlandırmak ve sağlıklı kılmak için uygun ilâçlar kullanılabilir. Yara açıkken sonuç odaklı ilâçların tartışılmasının bir önemi yoktur. Hele kan kaybı devam ederken tedavi adı altında başka sorunlarla uğraşmak tedavi değil ölüme davetiyedir… Maalesef bizim hayatlarımız işte böyledir. Günü kurtarmak için yaşayıp bir günü daha bitirmek yaşamak değildir! Özetle nerede o eski bayramlar, ah o eski günler falan filân…
|