Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3974 kez okundu.     3 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Adam Gibi Adam olmak ve ?d?l
Mücahit Koca

  Sayı: 51 - Ocak / Mart 2006

Adam gibi adam olmanın basamaklarında yükselmek sanıldığı gibi kolay değildir. Bu yola girmek; bu yolda hayırlı bir sonuca ulaşmak millete mâl olup olmamakla belli olur. Tabiî burada akla ilk gelen soru; “Millete mâl olma” olacaktı. Millete karşı olanı yahut millete mâl olanı nasıl anlayacaktık?

Burada da günümüzün bizi esir ettiği bakış açıları işe karışacak; ünlü olma, hep bir yerlerde görünme, masamıza gelme, ekranımıza çıkma, elimizi tutma, dahası istediğimizde her şeyi kendisine haykıracağımız birini arayacağız. Ama Rabbanilerin, Gazalilerin, Mevlânaların, Yunusların, Şeyh Edebalilerin, Emir Sultanların bakışı olan medeniyet bakışıyla bakarsak yabancılaşmamamıza sebep olan standartların değil; bize ait olan dinin, imanın, kültürün, sanatın veya insanlığı kucaklayan sımsıcak bir ruhun gerekli olduğunu göreceğiz. Eğer bir millet büyüğüne verilen ödüller bu ruhu yansıtıyorsa; “Tamam, bu adam gibi adam olan, biri diyeceğiz.”

Yakın tarihimizde milletten ve devletten iki ödül alan oldu: Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç… İki ödül de bu milletin dinî hayat, tarih, siyaset, kültür ve sanatında iz bırakanların en başında gelenlerdendi. Benim “Ateşte Gül Dansı” kitabımda etraflıca anlatmaya çalıştığım gibi onlar; Şeyh Galip’ten Yenişehirli Avni Beye, Muallim Naci’den Mehmet Akif’e, Necip Fazıl’dan Sezai Karakoç’a kadar gelen bir kutlu mu kutlu yolun kol başlarıydı. İşin asıl önemli tarafı kurulu düzenin yasaklı saydığı ve dışladığı bir düşüncenin kahramanlarıydı. Onlar her türlü yokluk ve yoksulluğa rağmen millet, medeniyet ve devlet yolunda olmanın basamaklarında yıldızlara giden yolu açtılar. Kahramanlar, onlardı. Aralarında kimler gelip geçmedi, onlardan süt emen…

Ödül almadan söz ettik ama bunun kolay olmadığını da söylemeliyim. Bakın Üstad Necip Fazıl Beye 25. Mayıs 1980 günü ona “Yaşayan en büyük şairimiz” (Sultanü’ş şüarâ) manevî tacının takılışı töreninin amacını Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Ahmet Kabaklı nasıl anlatıyor: “İşte Türk Edebiyatı Vakfı ilgilileri, sanat âlemimizi kurutan bu değerler anarşisinin, tahribât ve katliamına daha fazla razı olamadıklarından, hiç olmazsa çok açık ve en büyük bir hakkı, onu yıllardan beri eşsiz gücü ile hak etmiş bir şaire teslim etmeye karar verirler.”

Onlar, yaşayan en büyük şairi seçmekle gelenekteki amacı kolluyorlardı. Sözü her şeyin üstünde tutan milletimiz, yaşayan en büyük adamını seçerek; “Orada burada rastgele karşımıza çıkıveren millet ve medeniyetimize zıt ve hattâ düşman birinin önünü kesmek ve “Herkes sırasını ve derecesini bilsin”, demek istiyorlardı. Doğru da yapıyorlardı. Bunu Üstad Necip Fazıl Beyde “Türk Edebiyatı Vakfı” başlatmıştı. Bugün devletin bir kurumu olan “Kültür Bakanlığı” Üstadın en yetkin öğrencisine onur ödülü vererek milletin değerlerine ve kahramanlarına sahip çıkmaya başladığını bize gösterdi. Dün Üstad’ın töreninde Kültür Bakanı Türk Edebiyatı Vakfı’nın “Sultanü’ş şüarâ” tacını vermek için kürsüye çıkarken, bugün Bakan Atilla Koç, bizzat Kültür Bakanlığı’nın hazırlattığı; “Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” tacını Sezai Karakoç’a takmak için oraya çıkıyordu.

Ben, üstad ve ustalarımdan bir şeyi çok iyi dinledim: “Millet düştüğü yerden ayağa kalkacaktı.” İki yüzyıllık bir geçmişi var düşüşümüzün.. Elbet ayağa kalkışımızın da bir zamanı olacaktır. Bu ayağa kalkışın tarihini Türkiye’nin demokrasi tarihi ile başlatanlar çoğunluktadır. Buradan bakarsak görürüz ki; bu elli yıllık zaman diliminde az yol alınmamıştı. Hoş, insanımızdaki çözülmeyi görmezden gelecek değilim. Ancak bunun geçici bir durum olduğunu ben de birçok aydın gibi görebiliyorum. Sizler nasıl göremezsiniz?

İki büyük kahramanımıza verilen ödüller bile bizim nereden nereye geldiğimizin göstergesi.. Burada bir şeyi daha yazmalıyım. Verilen her iki ödül de bütün bir kültür, sanat çevresinin onayladığı; sağ ve sol bütün kesimlerin de ittifakla kabul ettiği ödüllerdir. Hem, tek bir ideolojinin ve cemaatın verdiği ödülle adam gibi adam olunduğu nerede görülmüş!


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : Mustafa Ak?it    15.04.2007
Yorum : Güzel yazmışsınızda arkadaşım aramızda öyle şairler ve yazarlar vark ödül alması yüzdeyüz derken bazı hizipleşmeler yüzünde adı geçmiyor .Mesela sizin Asımın Nesli neden yüzde yüz ödüle layıkken almadı .Hiç sorgulamadınız mı?




Ekleyen : Ahsen Yyldyz    04.04.2007
Yorum : İki büyük kahramanımıza verilen ödülle kültür ve sanat çevremizde mutluluklar yaşandı.Ayrıca Sezai Beyin ödülü bağışlaması bana Mehmet Akifi hatırlattı.Ateşte Gül Dansında yazdığınız gibi zincrin son halkası tamamlandı mı ?




Ekleyen : Melih K???KAYVAZ    
Yorum : Fikirlerinize katılıyorum ve çok değer veriyorum. Ödül konusunda çok güzel tespitler yapmışsınız. En kısa zamanda kitabınıza ulaşmak istiyorum. Teşekkür ederim.





 
Mistik dağcılık hikâyesi... - Sayı 77
Mistik bir dağcılık hikây... - Sayı 76
Mistik bir dağcılık hikây... - Sayı 75
Mistik bir dağcılık hikây... - Sayı 74
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


*Eskiden Allah için verilen selam, artık “rüşvet deyü” veriliyor.
*İnsanlığın ölçüsü olan selamlaşmak, kaybolalı beri, çevrede insan görmek zorlaştı.
Kardelen-Gazete: Sayı 3, 1989
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14593902
 Bugün : 4443
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631144
 Bugün : 790
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim