Fatmalar ve diğerleri Fatma Pekşen Sayı:
97 -
–Fatma! Sen neden dans etmiyorsun?
–Ben dans etmeyi bilmem küçükhanım.
–Ha ha ha ha!..
–Hi hi hi hi!..
–!!!! (mor, kırmızı, sarı; her renk mevcut)
Birinci ses alaycı, küçümser, baskın.
İkinci ses ise mahcup, küskün ve ezik.
Tahmin edeceğiniz gibi genç gence eğlenilen bir mekân burası. Birinci sesin ve ona gülüşerek eşlik edenlerin ellerinde birer ayaklı bardak bulunmakta. İkinci sesin elinde ise bir tepsi mevcut. Boşları topluyor, yenileri getiriyor. İkramlar ve şatafat gırla gidiyor.
–Fatma! Yeni yıla nerede gireceksin? Uludağ nasıl sence?
–Ben kayak bilmem küçükhanım. Ailemin yanına köye giderim belki.
Yeni bir kahkaha seli. Akabinde alkışlar. “Hangi tatil köyü acaba?” türünden bir iki şımarık ses…
Dolan eller, boşalan tepsiler. Dolan gözler, boşalan değerler.
Yani, uzun lâfın kısası Fatmalar ve diğerleri.
Hani hepiniz biliyorsunuz da, bir kere daha bilesiniz istedim.
Bir kere bu mekânlarda esas kızın adı asla Fatma olmaz. Esas kız dediğin, baskın tavırlıdır, her şeyi çok iyi bilir. Karşısındakini küçümser ve ezer. Adı zaten modaya uygundur, çağdaştır. Nil’dir, Melis’tir, Arya’dır, Lila’dır… Giyimi, kuşamı, arkadaşları ile bir bütündür. Dünya kendi etrafında döner.
Fatma ise hep yutkunur, başı önündedir. Sesi az çıkar. Bir gaf yapacağının endişesi içindedir. Alaylara zaten ezelden alışıktır. Yazılmamış kanun hükmündedir bu kabulleniş.
Esas kız yöneticidir, buyurgandır, emir vermeyi sever. Mutluluğu için en yakınındakileri bile yakmaktan çekinmez.
Fatma ise hep dinler. Emirleri yerine getirmeye çalışır. Birilerinin mutluluğunu kendinden önde tutar. Evlenmeyi, aile olmayı hayal eder. Uçuk kaçık hedefleri olmaz. Onun kapısına asla Alp’ler, Berk’ler, Bora’lar uğramaz. Ali’den Ahmet’ten, Hasan’dan gayrisini düşünemez.
Fabrikalar esas kız ve esas oğlan için çalışır. Onların dişlerini beyazlatacak ürünler üretir, onların rahat edeceği konforda arabalar piyasaya çıkarır, onların oturması için geniş ve aydınlık evler tasarlar. Onlar için çift şeritli yollar, onlar için dev gemilerde seyahatler, onlar için en ileri teknolojiler icat eder. Moda dünyası, kozmetik piyasası onları mutlu etmek için çabalar.
Damak tadından, renklerden, seslerden zerrece anlamayan, fikri ve arzusu olmayan Fatma’nın hissesine, basma perdeye bakıp bakıp mutlu olmak düşer. Bir iki yakın arkadaşı varsa da –ya Emine’dir, ya Ayşe’dir, ya da Kezban’dır bu– hepsi de kendi gibi kaba saba, görgüsüz takımındandır. Eğlenmeyi bilmez, gülünç halleriyle ancak ki eğlendirmeye yararlar.
En güzel fırçayı esas kız tutar, en güzel tabloyu o yapar. En güzel ses, en şahane beste ona aittir. Yurt dışına eğitime o gönderilir. Ülkesinin geleceğinde onun fikrî yapısına rağbet edilir, düşünceleri dinlenir, dillenir; dillendirilir.
Fatma, esas kızın ardını toplamak için doğmuştur. Esas kızın daima dik durması için onun boynunun bükük, sırtının kambur olması icap eder.
Hâsılı ilk Fatma ne zaman doğmuştur bilinmez ama mevsimler mevsimlere ulanmayı sürdürdüğü müddetçe, hatun tayfası, Fatma’lar ve diğerleri olarak yaşamayı sürdüreceklerdir. Bilmem yanılıyor muyum?
|