Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1789 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

(Üç Nok-ta)nın muhasebesi
Sinan Ayhan

  Sayı: 100 -

(Üç Nokta) için 100. Sayı yazısı, bir yüzleşmenin adı olsun...

Oldum olası sınırları, bitişleri sevmedim; keza haddimi aşmaktan da ölesiye korktum, o sebeple zaten yıllarca önce, köşemin adını “üç nokta” koydum; hadler içinde sonsuz kıymetler ölçüsü... (Üç Nokta), işte bunun adıdır; yani benim gözümde hadler edebi içinde, sonsuzca yazmanın yeri...

(Üç Nokta)'yı, soyut kavramları tefekkür ede ede, insanın somut fikriyatına ne kadar uzak olurlarsa olsun onlar, zoru kolay ve sade söylemeye çalışarak, soyut kavram düzeneğini dünyamızın bir parçası haline getirmek bakımından elverişli bir mecra olarak gördüm hep ve bu uğurda aslolanın bilgi sahibi olmaktan öte üslup sahibi, rey sahibi olmak olduğunu (Üç Nokta)'daki yazma çabamdan öğrendim... Gerçek yazar, bilgi yüküyle giden değil, üslûp sahibi olandır çünkü ve zaten üslûp da, sonsuzu elinizde tutabileceğiniz yegâne araç...

100. sayı vesilesiyle eskiye baktığım vakit, ki o zamanlar kâğıt kalem devriydi, notlarımı karıştırdığımda, bir deftere şöyle not düştüğümü gördüm (sene 1991):

●“Gerçek yazar, noktayı sınır ölçüsünün sembolü olarak kullanan değil; onu zincirden kurtararak sonsuzluğa ulaştırırken vurgulayan kişidir...” Bir açıdan (Üç Nokta)'nın açıklaması gibi olmuş... Sonsuzla kapışmayan hiç bir fikir, fikir değil...

●Sene '90; taslaklardan, “Görüyor muyum? Yoksa hepsi hayal mi? Değilse her şeyi kalıplaştırmak ihtiyacı neden... Çizgilerin, noktalarla örülü cisimlerin çözümünden beynimize ulaşması neden... Somutluk neden? Demek ki tam göremiyorum. Görmediklerimiz ve göremediklerimiz...”

●Bir bakma seciyesi... “Duvara bakmak...” Sene '93... Günlüklerden... “Anlamı; sonsuzda ilerleme... Hayal ve rüya değil. Baştan aşağı his ve ilham. Anlık hislerin gözlerinin önüne getirdiği tabloyu anlatmak bu...” Fizikî görmeyi, fikrî ve kalbî görmeye getirmeye çalışan bir hamle...

●Sene yine '93, bir “biricik dostumun” mektubundan... “Karşımda bir duvar... Ve orada, sonsuzlukta yatan milyonlarca his. Sendeki tablo bende başka yerde. Ama yok değil, var. Sen o anda görüyorsun, ben başka bir zamanda. Ama hepimiz duvara bakıyoruz.” Ha duvara, ha bir kâğıda bakmak... Duvardaki resim de, yazıdaki resim de aynı...

●Sene '90, duvar gazetesi Kardelen, (Üç Nokta), ilk sayı yazısı, Kuşbakışı -I-: “Bugün cumartesi. Özgürlüğü tattığım tek gün. Fikirlerimin yansıttığı bendeki beni anlayabildiğim nadir anlardan biri daha geçip gidiyor...”

●Sene '90, Kardelen duvar gazetesi dönemi, (Üç Nokta), ikinci sayı yazısı, Kuşbakışı -II-: “Otobüste (ben) olan bir adam. Saçları kırlıkların esiri olmuş bir ihtiyarcık. Yorgun, bıkkın ve bitkin. Güya kaçtığını, uzaklaştığını sanıyor dertlerinden.”

●Sene '90, sayı 3, büyük sayfa gazete şeklinde çıktığımız sayı, o sayının (Üç Nokta) yazısı, Kuşbakışı -III-: “Ne evdeyim, ne otobüste, ne de başka bir yerde... Dünyadayım... Ama hangi dünyada? Kendi yaşadığım dünyada mı, şu üstünde yaşadığımız dünyada mı, yoksa bilinmeyen bir dünyada mı?”

Bütün bu sorular, kavramlar üzere olmanın, kelimeler arasında dolaşan ilhamın ve resimlerin, yazma şevkinin, tefekkür cehdi ve çilesinin bir tek sebebi vardı; “dâvâ adamı olmak”... Allah yolunda olmak, Allah yolunda savaşmak, has anlamda fikir sahibi olmak, fikir yoluyla zuhur, fikir yoluyla cihad, kalemle cihad... Ortaokul ve lise sıralarında içimizi kabartan mesele sadece buydu; cüssemiz ne kadarsa...

O sebeple, siyaset tercih edilmedi... Çünkü idealin ve belki soyutluğun tek dikiş tutmadığı yer siyaset... İdealin gerçek olmasını engelleyen azılı günlük hayat geni... Keyfiyete düşman, kemiyete sempatizan... Bizim karakterimize, mizacımıza uygun olmayan... Ama dâvâ, ortada dâvâ lafazanlığı yapanların mı harcı; yoksa büyük, küçük bizatihi dâvâ yolunda fikir çilesi çeken, mücerretçi kafaların mı işi...

O günlerin ruhuna uygun olarak eski defterlere düştüğüm notlardan birinde şöyle demişim (sene '91): “...problem, mutlak değer içine alınabilirse ancak artı olur...” Yani bir problemi, olumsuz meseleyi çözmek için onu mutlak değerli bir fonksiyon şeklinde yazabilmek lâzım, o fonksiyon bulunabilirse problem de, mesele de çözülmüş olur...

Mutlak değer fonksiyonu... Her problemi olumluya çeken fonksiyon... İdeali, hayatta devreye sokan, yaşanabilir kılan fonksiyon...

İşte size kavramsal anlamda bir işin mutlak değer örneği, kul olmaya, mümin olmaya çalışmak; kul olmak, mümin olmak zaten dâvâ adamı olmayı içeren bir şey ve tabiî kibirden, riyadan da uzak olmaya çalışmak demek, işin güzel tarafı da bu...

30'lu, 40'lı yıllarda Üstad Necip Fazıl ile yapılan bir mülâkatta Üstad şu mânâda şeyler söylüyor; “...ülkemizde yazarlar arasında fikrini, sanatını ortaya koymuş yazar, şair belki var; ama onların büyük bir eksiği var; fikirlerinin mimarisini yeryüzünde kurmuş değil hiçbiri, bu konuda bir cesaretleri de yok, bir anlayışları da... Bu iş kelle koltukta bir iş, tehlikeli bir iş... Bütün tehlikesine rağmen bu işi hayata, madde plânına dökmeyi düşünüyorum...” Üstad'ı mülâkattan belli bir süre sonra Büyük Doğu kurucusu olarak görüyoruz... “Şiir iklimini örmek”teki aksiyonun içinde... Somut olarak, bu işin mutlak değerli aksiyon tarafı da bu...

Aksiyon... Aksiyonsuz fikir olmaz, aksiyonsuz fikir havada kalır... İşte bu sebeple bütün soyut ifadelerimizin hikmetlerden ve en başta hakikatten hiza alarak, meydan yerine döküldüğü yer Kardelen oldu, neredeyse 30 yıldır en baştaki idealinden de hiç vazgeçmedi; Kardelen'de yazmak, Kardelen'i yaşamak ise işte, bizim için idealden vazgeçmeden yürümenin adı oldu...

Bize lütfettiği sayılar boyu yol ve yoldaki nimetler için Allah'a sonsuz şükürler ve sonsuz, sayısız hamd; hamd ve övgü yalnız Allah'a...


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Kalem, O Kalemdir... - Sayı 114
Oluşmuş ve Oluşmamış Âzâl... - Sayı 114
Hakikatin Önsezisinden Ye... - Sayı 113
Liyakatin Kökleri ve Köke... - Sayı 112
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Günümüzde kitaba nazaran paraya rağbeti; mide gurultusunu beyin sancısı zannederek, Tanzimat’tan bu yana, hiçbir şeyin çilesini çekmeden, her şeyi, Avrupa’dan monte eden(alan) yazarlarımıza borçluyuz.
Borcumuzu ödemesek de olur.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14593402
 Bugün : 3943
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631104
 Bugün : 750
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim