Battal Gâzi Hakan Karahan Sayı:
100 -
 Bu cemiyetin kahramanlık hayali Battal Gâzi’de
Bu cemiyetin önemli şahsiyetlerini kaleme aldığımız yazılarımıza bu sayıda cemiyetimizin kahramanlık hayalinin aranması gereken Battal Gâzi ile devam ediyoruz.
Bir halk kahramanı olarak hayatı menkıbelere, şiirlere, romanlara, filmlere konu olan Battal Gâzi Emevîler döneminde yaşamış olup Anadolu’da Bizans’a karşı yapılan mücadelelerde ön plana çıkmıştır.
Gerçek adı “Abdullah” olup kahramanlığı dolayısıyla kendisine lâkap olarak “Battal” denilmiştir. Kelime anlamı olarak “Battal”, en ve boyca alışılmış olandan büyük anlamına da gelir. Battal Gâzi, lakâbının hakkını verir gibi iri yapılı ve uzun boyludur. Heybetiyle düşmana korku verir.
Battal Gâzi Destanı, Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki mücadeleleri konu edinir. Bir tarafta Bizans kayseri, diğer tarafta İslâm dünyasının halifesi vardır. Kayser, sık sık ordu hazırlayıp Malatya üzerine sefer düzenler. Kayserin arkasında her defasında çok güçlü bir ordu vardır. Ancak Battal Gâzi önderliğindeki İslâm ordusuna her defasında yenilirler.
Battal Gâzi’nin kahramanlığı ve cesareti Orta Asya’dan Endülüs’e kadar geniş Müslüman coğrafyaya yayılmıştır. Battal Gâzi, kahraman, cesur ve hünerli bir silahşördür. At koşturmada, gürz ve kılıç kullanmada çok ustadır. Silahşörlükte yenemediği hiç kimse yoktur. Mücadeleye tek başına girmekten çekinmez. “Allah’a sığınırım, hiç kimseden yardım beklemem.” diyerek tek başına düşman şehirlerine akınlar düzenler. Ordulara saldırır. Yiğitliğini düşmanları bile takdir eder.
Battal Gâzi, aynı zamanda âlim bir kişiydi. Küçük yaşta Kur’ân’ı ezberlemişti. Kendi ifadesiyle “gece gündüz din yolunda savaşan” biridir.
Halk inanışına göre Battal Gâzi’nin atı olan “Aşkar”ın olağanüstü nitelikleri vardır. Aşkar’ın ölümsüz olduğuna inanılırdı. Aşkar öyle bir attır ki, su üzerinde yürür, gerektiğinde kanatlanıp uçar.
Bu maceralardan biri Battalnâme’de şöyle anlatılır: “Battal Gâzi, Hindistan’a ak fili getirmeye giderken, bir deniz kenarına vardı. Çaresizlik içinde idi. Atından inip abdest aldı ve namaz kıldı. Sonra da uyudu. Biraz sonra at sesine uyandı. Hızır Aleyhisselâm beyaz atıyla çıkıp geldi ve Battal’a “Tiz Div-zâde Aşkar’a bin” dedi. Battal, atına bindi. Hızır’ın dediğine uyarak gözlerini yumup Aşkar’a bir kamçı vurdu. Gözlerini açtığında kendini denizin öbür yakasında buldu.”
At yaratıldığından beri... İnsanlığın Ufku’nun (sav) diliyle övülmüş: “Zafer atların alınlarına nakşedilmiştir.”...
Battal Gâzi, atı Aşkar ile birlikte fetholunacağı müjdelenen kutlu belde İstanbul’a tek başına fethe kalkıyor. Hadisteki müjdeye öyle inanıyor ki tek başına bile müjdenin gerçekleşmesini mümkün görüyor. Böyle cesur ve gözükara bir yiğit.
Bizans kralı, İstanbul’daki Müslümanlara ağır zulümler etmektedir. Katliam haberleri o dönem halifenin bulunduğu Bağdat’a ulaşır. 170 bin kişilik ordu ile İstanbul kuşatılır fakat fethedilemez. Ancak Battal Gâzi pes etmez. Keşiş kılığına girip tek başına Bizans’a sızar. Battal Gâzi uzun süre İstanbul’da kalır ve Müslümanlara zulmedenleri saklandıkları yerde olsa dahi bulur ve onların cezasını verir.
Battal Gâzi’nin türbesi, külliye şeklinde Eskişehir’in SeyitGâzi ilçesinde bulunur. Külliye içindeki türbede bulunan Battal Gâzi’nin sandukası, kişiliğine ve büyüklüğüne atfen 5,5 metre uzunluğundadır.
Bu cemiyetin kahramanlık hayalini ifade eden Battal Gâzi, Anadolu’nun Türk-İslam kimliği kazanmasında önemli rol oynarken, halk ile bütünleşmesi sayesinde de Anadolu insanının gönlünde taht kurmuş, kahramanlık hikâyeleri asırlardır anlatılagelmiştir.


|