Bir farkla, bir fazla Altan Atan Sayı:
101 -
Bir bütün kendini oluşturanların toplamına eşit değil, bir fazladır.
Bütün olmak ve ona sahip olmak tutkusu da sadece insana hastır. Hattâ bu (dâvâ) sürekli ve kasten yanlış yorumlanan bir görevdir; insanın en önemli ve tek işi, varoluşun nedenidir. Bunun sırrı da ‘bir’ olmaktır.
O bir nedir?
Aynı olmak sanılabilir ancak değildir. Bölümler, parçalar, taraflar vardır ve herkes kendinin doğru olduğunu sanarak birlik için diğerini çağırır. Ancak her durumda değişmek zorunda olduğu, ödün vermek zorunda olduğu duygusu alışkanlıklarına ağır gelir ve değişmek istemez. Anlamak bile istemeyebilir ve haliyle ortaya bir öteki çıkar. Bu süreç ancak karşılıklı iyi niyetle ilerlerse ‘bir’ yerde buluşulabilir yoksa sonuç anlaşmazlıktır. Sonrası olan kötülükleri tarih yazmış ve yazmaktadır.
Her şey zıddı ile kaimdir deyişi bütünlüğü ifade eder: her şey zıddı ile tamam olur. Ancak o zaman Hak yerini bulur, yoksa eksiktir. Kaymakam, vali ve asıl olan; vekâletten asalete olan sıratı müstakim yolculuğudur bu.
İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız sözü bütünlüğün, bir olmanın bir ifadesidir.
Kıldan ince kılıçtan keskin sırat köprüsünden geçerken zıtlaşmayacaksın, ötekileşmeyecek ve ötekileştirmeyeceksin. Etraftaki her şey sahtedir ve asıl olan yöndür. Bu cehennemden bir anda geçivermek için birliğe yönelerek O’na ulaşmalısın. Hakikaten başka çare yok.
Hal böyle iken, birlik çağrısı genellikle zor durumda kalanlarca yapılır. Güçlü olan kamuoyunu dikkate alarak birlik istese de ağırdan alıp lütfettiğini sanarak bana gelmelisiniz der. Aslında ezip geçmek yok etmek ister çünkü yönsüz ve eksiktir. Sonuçta tek gözlü bir canavar olarak savaşıp gücü yeterse iri bir eksik olacaktır. Oysa savaş generaller için onur, zenginler için para, fakirler için sefalettir demiş George Orwell.
Hz. Mevlânâ’da; canlar testiler içindeki suya benzer. Testi kırılır canlar bir olur der. Canın doğası birdir zaten her şeyi kapsar, kaynaşması gerekmez zira kaynaşma daha alt seviyede yani testi seviyesinde olur. Çatlaması, kırılması gereken testilerdir. İçerdeki can suyu böylelikle dışa çıkar ve anlaşmalar sevmeler sevilmeler başlar. Benzerlikler, menfaatler, yakınlıklar bir sevgi getirir getirmesine ama birliğin sevgisi başkadır çünkü o bir bütündür. Onda sen ben değil biz vardır. Can sızdıran kırık kalpler hakikaten ne güzeldir çünkü güzel anlamlı ve kalıcı olan candır.
Mesele bir bütün olabilmektir ve o da parçalar-taraflar üstü bir olaydır.
Dünya bir açıdan giderek karışmakta bir açıdan da giderek netleşmektedir. Bu dâvâ uğruna meydana çıkmış bütün oluşumların din kökenli olduğunu artık daha iyi görebiliyoruz. Bu iş dinsiz de olabilir diyenler donsuz gezebilenlerdir. İslamiyet bütüne hitap eden ve bütüne götüren tek dindir. Özü de bu bir fazla olan birlik meselesidir. Sahtesi buradan ayırt edilebilir.
Dünya sofrasında Doğu Batı meselesi gibi artık anlamını yitiren yutucu-ötekici kavramlar bütüncü olduğunu ilân ve iddia eden küreselciliğe rakip görünüyor. Yeni bir şey olduğu sanılan günün küreselciliğine bakınca köklerinin insanlık tarihinde olduğunu anlamak artık zor değil.
Biz nerdeyiz?
Kendimizde olmalıyız cancağızım…
|