Mezarımı Taştan Oyun Altan Atan Sayı:
112 -
Uzun zamandır berbat bir durumun içindeyiz. Öyle ya da böyle yönlendiğimiz/yönlendirildiğimiz bu durumun etkilerini ve sonuçlarını yaşıyoruz. Beğenilen, istenen veya şikâyet edilerek karşı çıkılan Batı taklitçiliği sürecimizde gizli, önemli ve kalıcı kötü bir karakter edindik: Taklitçi olmak. Bu karakterden kurtulup öze ulaşamıyor/zorlanıyoruz. Üstelik yabancı ve düşmanca geliyor!
İlk ağızdan çıkan sözün son ağızdan da aynen olduğu gibi çıktığı kaç kulaktan kulağa oyunu vardır ki? Böyle liyakatli ve sonuçta başarılı bir zincir ancak Allah’ın koruması altındaki Allah’ın ipidir. Bu korunma nasıl sağlanmıştır, ona nasıl erişilmiştir? Bizim hikâyemiz nedir? Aslen bunun karşılığı her insanın içine yüklenmiştir. İnsan bu doğrulukta dünyaya gelir. Sonradan unutur, mesaj bozulur vesaire ve doğallık kaybolur. Sözümüz dosdoğru bir geri dönüşe engel olanlara dikkat çekmektir. Meselemiz ise duyduklarımızı bildiklerimizi doğrulukla nasıl işleyeceğimizdir. Yazdıklarımın ilk muhatabı ve öğrencisi olarak sevmeyi bilip bilmemeye, öğrenip öğrenmemeye ve isteyip istememeye de dikkat çekiyorum.
Taklitçilik kendini kullanmamak, çalıştırmamaktır. Oysa hedef doğru olsa bile sonuç olduğu yerde sayarak geri kalmak olmamalıdır. Evet, çoğu değişim ve gelişme taklitle başlar ama öyle devam edemez.
Örnek almak, rol-model meselesi, taklitçilik kavramına farklı ve belki de hedefimize göre daha uygun bir anlam getirebiliyor olsa da bunun da bir noktada görevini bırakarak daha üst bir görevi gerçekleştirmesi gerekir. O halde görev nedir? Bu insanın temel sorunudur.
Heyhat! Hiç bir şey göründüğü gibi değil!
Düşünen ve buna devam eden insan için görev bellidir. Ancak taklit halinde kalan insan için artık düşünmek bitmiştir. Düşünmenin bittiği bir olumlu nokta vardır ki o da artık gerçekleştirme-liyakat sürecidir. Eğer bu aşamaya geçemiyorsa lâyık olduğu yerde kalır. Oysa hayat bitmemiştir ki düşünmek bitsin, yaşamak bitsin…
Önce taklit et öğren ama sonra kendini bul. Kendini gerçeklemeye çalış. Allahın sana verdiklerini bilirsen sonra onları ortaya çıkarmaya başlarsın/başlamalısın. Senin adresin kendindir. Tekâmül denir buna. Zuhur etmek, yansıma, açığa çıkarmak denir. Bir şeye haddinden fazla kızanlar ya da sevenler, kendini unutur ve farkında olmadan ona dönüşürler ya da ondaki ana etkeni gerçekleştirirler. Liyakat da budur. Herkes lâyık olduğu durumu yaşar-yapar. Bu süreçler çeşitli kıvamlar içerir. Bilimsel olmak demek de her türlü etkeni göz önüne alarak düşünmek, denemek, çalışmak ve böylece yaşamak demek. Meselâ olumsuzlukları, kötülükleri de bir ölçü ile (gerektiğinde) dile getirerek hesaba katmak gerek. Onlar sadece dışarda değildir hatta belki de fazlasıyla sende mevcuttur. Onların varlığı ve etkilerini hesaba katmazsan sonuçların hep yanlış çıkar. Kötülük olmazsa olmaz bir şeydir. En iyi kötüyü yaratarak oyununa dâhil eden muhteşem hayat oyununun sahibi Allah’tır. Görevini lâyıkıyla yapanlar hayat sahnesinde başarı üstüne başarı kazanırken sen ne haldesin?
Onlar değişip duran hayatın içinde sürekli değişip gelişirlerken sen en iyi taklitçi olmakta ısrar ediyorsun.
Bilesin ve unutmayasın ki; sen taklit edip durdukça ne yapmak ve ne olmak istersen ya da sana ne hedef verilirse ona ulaşamayacaksın. Çünkü onlar sana ait olmayabilir. Genel formüllerle kendini icat edemezsin. Ayrıca lâyık olanlar hep senden ilerde olacak, hep önünü kesecek, hep aldatacak; sen de hep aldanacak, hep geç kalacak hep hayıflanacak ağlayıp sızlayacaksın. Boş yerlere seslenip duracak, boş işler yapmaya devam edeceksin. Meğerki bu haline de güya Allah’tan bir sebep bulduysan üstüne bir de örtü arayacaksın korunmak için.
Taklitçiliğin koruması olan muhafazakârlık eğer bir de nostalji ile buluşursa ideal mezar tamamlanır. Bu mezarlar zamanla birer türbe olur. İstedikleri insan tiplerini yetiştirmek için güçlü kuralları, bağları ve gelenekleri vardır. İnsanı özünden ayrı, yalnız çaresiz bırakıp kendine bağlı kılmak isteyen usta oyuncuların modeli, hakiki olanın niyet-ahlâk farkıyla bir kopyası sayılır. Oyunu ve sana verilen rolü iyi anlamak ve iyi oynamak gerekir. Sen nesin ve neredesin?
Sonuç olarak: Bu üç kavram birbiri ile çok iyi anlaşır, iyi dost olurlar. Kalıcı taklitçilik ve arkadaşlarının aptallık, ahmaklık gibi sonuçlarının kaynağı tamamen ahlâkî bir sorundur. Allah Rahmandır, her yarattığını unutmaz kollar korur, yardım eder ancak bile isteye saçmalıklara devam edenleri de kendi halinde bırakır. Nasıl görünürlerse görünsünler, kendilerini ne kadar iyi hissederlerse hissetsinler bu mânevî ölümdür. Bu potansiyel her birimizde yeterli derecede vardır. Karşıtı da fazlasıyla vardır ve seçim yapmak ve uymak senin en temel sorunundur. Mezarıma taş koymayın, üstünü örtmeyin, toprağa karışayım, faydam devam etsin demiş Âşık Veysel.
Denmedi demeyesin!
|