|
Vesâyet savaşları Mustafa Makas Sayı:
126 -
 Allah Teâlâ’ya hamd, Resulüne salat ve bu yolda gidenlere selâm olsun.
Bekri Mustafa’yı bilirsiniz, bizimkisi de biraz ona benziyor, malum memleketimizde basın yayın kurumlarını işgal eden çeyrek yazarçizer takımından ülkemizin gerçek meseleleriyle alâkâlı bir yazı görmek imkânsız. Kimi dalkavukluk peşinde, mahşerde başına saçılacak toprağı artırıyor, kimi atadan dededen milletin kodlarına düşman, kimileri de ilkokul birinci sınıf hayat bilgisi tavsiyelerinden ileri gidemiyor. Konumuz vesayet savaşları, bu meseleye ABD, Çin, NATO, İsrail, Avrupa, Ortadoğu, petrol, dinler, nesepler, vs. çerçevelerinden ele alacak kıymetli ağabeylerimiz, ablalarımız olacaktır. Ben kendi penceremden, eğitimci olmam hasebiyle hassas olduğum, evlatlarımızın milletimizin geleceği açısından bir iki söz etmek istiyorum.
Kâinatın iftihar tablosu Efendimiz aleyhisselâmın Tebük seferinden dönerken hadisi şeriflerinde; “küçük cihat bitti, şimdi büyük cihada gidiyoruz” buyurdukları; yani maddî/fizikî savaş bitti, şimdi her birey kendi nefsiyle büyük savaşını verecek, kulluğunu gösterecek mealindeki hadisi şerifi devlet tüzelinde düşünecek olursak; zihnimde beliren, devletlerin “küçük savaşları” harp sahası, toprak kazanma kaybetme, yerine göre teslim olma daha kötüsü sömürge olma vs geliyor. Peki devletlerin “büyük savaşı” ne olabilir? Bana öyle geliyor ki devletlerin büyük savaşı, vatandaşı olan tüm insanların can ve mal güvenliği başta olmak üzere, o toplumu oluşturan sosyal ve kültürel tüm kodlarını muhafaza etmek derim. Yani o milleti “o millet” yapan değerlerin tümü.
Bunu ülke olarak başarabiliyor muyuz, örneklerle görelim.
Çocuklarımız; sosyal medya ve video platformlarındaki cibilliyetsiz bir takım şaklabanlar tarafından esir alınmış durumda, sürekli olarak onları izliyor, her türlü melaneti onlardan görüyor ve öğreniyorlar. Madde kullanımı, küfür, suça sürüklenme, hadsizlik, terbiyesizlik, hattâ cinsiyetsizlik vs. gibi melanetlerin pençesinde anne babaların kontrolünün de yeterli olmadığı bir garabetin içindeyiz. Devletimiz bu soysuzlarla mücadele etmeli, gerektiği yerde bu soysuzların kalemini kırmalı, piyasadan silip süpürmelidir. Milletin geleceği olan milyonlarca insanımız için birkaç soysuzun yok edilmesi elzemdir! Günah değil sevaptır ve devletin bizzat görevidir. Mecelledeki altın kuralı hatırlayalım; ”def-i mefasid celb-i menafiden evladır” yani kötülüğü ortadan kaldırmak iyiliğin gelmesinden öncedir. Aslında bu medya, teknoloji ve iletişim gücünü iyiye kullanmayı becerebilsek seyyiatın hasenata dönmesi gibi işleri tersine çevirebiliriz.
Gençlerimiz; işsizliğin pençesinde maalesef. Lise diplomasından farkı kalmayan üniversite diplomalarının zaman ve nesil kaybına yol açtığını fark etmekte geç bile kaldık. Kızlarımız kasiyer, erkeklerimiz kefen koltukta diplomalı kuryelik yapmak için okuyor âdeta. Taşı toprağı altın olan coğrafyamızın her bölgesinde üretime dayalı irili ufaklı fabrikalar açılmalıdır, söz gelimi toplu iğne Çin’den geliyorsa bir şehrimizde bunu üretecek fabrika açılır ve kalem kalem tespit edilen her ürünü kendimiz üretir gençlerimize ekmek kapısı açmış oluruz. Kafelerde akşamlayan milyonlarca gencimizi hayata bağlar aile olmasını destekleriz, aksi halde ahlâken çöküş, evlilik dışı ilişkiler, sarhoşluk berduşluk, kumarbazlık, madrabazlık, çeteleşme gibi durumların önüne geçmek imkânsız. Çin’in milyarı aşan insanına istihdam oluşturması önümüzde emsaldir, galaksiyi keşfetmeye gerek yok, betonu dökelim fakat sadece fabrika yaparken.
Orta yaş insanımız; hayali bir ev ve araba almak hedefinden ibaret nesil. Kredi, borç, borsa, coin, kumar, para hırsı gibi boğazına kadar dünyevîleşmiş, çoluk çocuğuyla güzel anılar biriktirmesi onları vatana millete hayırlı evlatlar olarak yetiştirmesi ve kendi manevî dünyasında sonsuzluğu kazanmak için istikametini bulması gerekirken, çamura saplanmış insanlarımız. Devletin burada büyük hataları oldu. İnsanlığa atılmış en büyük kazık olan yüksek apartman, tıka basa şehirler, doğadan ağaçtan yeşilden çiçekten böcekten koparılan, nefes almak için kilometrelerce yol gitmesi gereken insanlarımız. Bu süreç konut sektörünü ur haline getirdi, şehirlerimiz toplumun ruh ve sinir sistemini bozdu. Artık mahallesinde arabasını park edebilmek için komşularıyla kavga etmek zorunda kalan bir milletiz. Buna ne gerek vardı, ABD ve İngiltere’de insanların yüzde doksanı müstakil evlerde yaşıyor, her tarafı bahçe olan, çocukların bahçelerinde koştuğu, deprem olsa bile başına en fazla avizenin düşeceği, üstelik ahşaptan, ucuz ulaşılabilir konutlar. Bu konut sisteminde bekâ meselemiz olan çocuk sayısı kendinden çözülecekti, doğal insan psikolojisi, büyük evde bahçede çocuk olması gerekir! Bu kafa yapısından hemen dönsek bile bir asır sürer. Hebâ olan ömürler. Tv ekranları patlamış kanalizasyon gibi her tarafa pisliğini saçıyor, öğleden sonra programları her millette olabilecek kötü olayları mal bulmuş mağribi gibi sürekli olarak milletin gözüne sokmakta, aslında burada bizzat milletimizin tamamına hakaret var, siz böyle bir milletsiniz algısı, toplumu kendi insanından iğrendirecek hale getirme sinsi planı. Haber kanallarında olumlu tek bir olay gösterilmiyor, 81 ilin tamamı Teksas olmuş gibi yayınlar. Dizilerde aldatma, hile hurda, cinayet, ırka dile dine kadar uzanan habis senaryolar ve reklâm için şahsiyetini, milletini, devletini satan kökü Anadolu olmayan soysuz birtakım oyuncular. Tamamı terbiye edilmeli, tarih ve ahlâk süzgecinden geçmeyen hiçbir program tek saniye yayınlanmamalı. Sosyal medyada millî manevî değerlerimize hakaret eden, milletimizin kültürel kodlarına insan zenginliğine dil uzatanlar bir daha ağzını açamayacak hale getirilmelidir.
Her şehrin valisinden belediye başkanına tüm daire amirleri acil eylem planlarıyla, evvela içme suyu problemini çözmelidir, milletine baraj suyunu reva görüp Allah’ın lütfettiği kaynak suları şişeleyip ihraç etme garabeti derhal son bulmalıdır. Yine her belediye sokak hayvanlarına milyonluk barınaklar yapacağına tüm gücünü yerli tohum, fide, fidan üretmeye ve bunları şehrin muhtelif yerlerine ve bağ bahçe sahiplerine dağıtmalıdır. Şehirlerde ilçelerde uygun lokasyonlarda soğuk hava depoları yapılmalı ürünler (çiftçilerin, üreticilerin vs) buralarda muhafaza edilmeli, savaş gibi durumlarda insanların korunacağı sığınaklara dönüştürülmelidir. Kendine yeten şehirler oluşturmalı, 3-5 şehirde üretim yapıp ülkeye gıda dağıtmanın maliyeti ve stratejik açıdan tehlikesi yadsınamaz. Çalışan kadınlara çocukları anasınıfına başlayana kadar maaşları aynen verilmeli, sezaryen doğum tamamen yasaklanmalı (acil durumlar hariç), kadınlarımıza anneliğin ve ev hanımlığının kariyerden daha kıymetli olduğu gerçeği anlatılmalı, teşvik edilmelidir. Teşhircilik, (açıklık değil) çıplaklık, zina, kumar tamamen yasaklanmalıdır. Her türlü suç için kısas getirilmelidir, vicdanen de olması gereken budur.
Biraz düşününce meseleler yazmayla bitecek gibi değil, daha sayamadığımız yüzlerce soruna binlerce cevap bulmak mümkün fakat yazımız yayımlanmaya değer görülse bile alanımız kısıtlı olduğu için bitirmek zorundayım.
Allah’ın rahmeti bereketi üzerinize olsun.
|