Devlet Mustafa Makas Sayı:
118 -
Bismillahirrahmanirrahim
Bizi yoktan var eden, varlıkta tutan, kendi varlığından haberdar eden, rızıklandıran, sevgi ve muhabbet kapılarını açık tutan, yüce zatını tanımamız için sevgili Peygamberini gönderen Allah’a sayısız hamdü senalar olsun. Risalet penah Efendimiz’e alî’ne ve ashabına en güzel salatlar olsun. Devlet işte budur; gerisi laf kalabalığından ibaret. İlânı görünce Anadolunun bilmem neresinde yaşayan bir müminin duygularını paylaşmak istedim.
Bugün cemiyet, millet, toplum, ulus anlamında dünyada bir devletten bahsetmek mümkün değildir, çünkü içtimaî anlamda bir devletten bahsedebilmek için o cemiyetin ortak hedefleri, ülküsü, kültürü geleneği ahlâkî kuralları mukaddes değerleri bir amaç uğruna ortak ruh kökünden beslenerek bir arada yaşama şevkini fert ve cemiyet olarak ortaya koyması gerekir. Bu hale nasıl gelindiği malûm ve uzun hikâye olmakla beraber özetle; çok eskilerde kendi peygamberinin kanını döken, İsevîliği bozan, İslâm’da ilk fitneyi çıkararak münafıklığı da kimseye kaptırmayan lanetli kavmin, İslâm tarafından tepelendikten sonra asırlarca diyardan diyara sürülüp türlü çilelerle kıtalarda tutunmaya çalıştıktan sonra Avrupa ve Amerika’da sermaye güçlerini eline alarak, her türlü gizli teşkilatçılık ve genlerindeki bozgunculukla devlet kademelerinde ur gibi büyüyerek, bulunduğu ülkenin öz evlâdı gibi görünüp tüm yönetim kademelerini ele geçirmeye başlayıp üstüne bir de bilimde sanatta fikirde her topluma zehrini zerk edip cihan harpleri çıkararak insanın yaşam pınarı dinî değerleri sulandırarak, ahlâkî temelleri sarsarak beynelmilel imparatorluğunu kurdular. Ticaretten siyasete sanattan madenciliğe gıdadan tarıma her türlü beşerî ve siyasî cemiyet faaliyetleri elinde olan Yahudi, kanındaki bozgunculuğun ve tahmin edilemeyecek kadar büyük gücünün sayesinde tüm insanlığın kendilerine köle olarak yaratıldığı sapık inançlarını yaşama ve milletlere tatbik etme zeminini buluyorlar. Üstadımızın dediği gibi nerede bir birlik görse onu yok etmeğe memur ebedî bozguncu tipi. İş o noktalara geldi ki bütün içtimaî birlikleri bozmalarına rağmen, toplumu bir arada tutacak insanca yaşayacak hiçbir tutar dalın kalmadığı bu zeminden bile yetinmeyip erkek-kadın kavramına saldırmaya, bilmem kaçıncı cinsiyeti insanlığa kabul ettirmeye çalışıyorlar ve başarı emareleri görünmeye başladı bile. Süper güç devletleri bile tasmalı köpek gibi istedikleri şer politikalara mecbur bırakabiliyorlar.
Dolayısıyla dünyanın her coğrafyasındaki insanları ruhsuzlaştırma, kültürsüzleştirme, köleleştirme, özünden ve bağlı olduğu tarihî değerlerden koparma işini başardılar, midesini doldurma ve tenasül uzvunu tatminden başka hedefi olmayan şahsiyetsiz sürüler oluşturdular.
Sosyal medyanın ve internetin de sahibi olan bozguncular, tek tip insan ikiden fazla cinsiyet dayatmasıyla aynı filmleri aynı videoları aynı haberleri propaganda ediyor ve tasmalı köpekleri konumundaki yöneticileri de bu yangına benzin dökmekten geri kalmıyorlar.
Bu işin sonunda kültürel anlamda yok olan insanlık, köpeklerin kedilerin bile sahip olduğu çoğalma, neslini devam ettirme temel hakkından kendi isteğiyle el çektirilecek ve ebedî bozguncu tip nüfusu azalan insanlığı daha kolay kontrol edecektir.
Bir yaprağın düşmesinin bile iznine bağlı olduğu yüce Rabbimiz bunlara ne zaman dur diyecek yahut muradı ilâhî nedir hayırlı olan nedir müstehak olan nedir bilemiyoruz.
Yukarıda her ne kadar olumsuz bir tablo çizdiysem de ve bana göre eksiği var fazlası yok bir hali yaşıyor olsak da ve hattâ iş bu raddeye gelince marazın insan gayretiyle şifasını mümkün görmesem de; devlet kelimesini duyunca aklıma gelen başka duygular aslında.
Hayata İslâm penceresinden bakan, peygamberlerin yolundan başka yol tanımayan, Hz.Ebubekir efendimizden gelen altun silsilenin âşığı, tespihin son tanesi Abdulhakim Arvasî hzlerini mürşid bilen, Üstadımız Necip Fazıl’ı fikir babası olarak kabul eden bir mümin için devlet ne ola ki? İslâm’ın en mütekâmil devleti olan Osmanlı ecdadımızın en haşmetli devirlerinde yaşayıp söz gelimi “hâşâ” sahabeye düşman olan bir sapıklığın içinde olsaydık devletten bahsedilir miydi? Yahut bugün dünyanın en marjinal ülkesinde yaşayıp, hayatı müflisane geçmiş bir insanın İslâm’la şereflenerek son nefesini vermesi devletsizlik midir? Evet işte benim için devlet bu mânâda talih ve talihsizlik anlamlarını temsil ediyor. Hakikat ile küfür. Hak ile batıl. Sonsuzluk kervanının peşinde gezen topal köpek olabilmek dileği ile Rabbim bu devlet ile şereflendirsin ve bu hâl ile son nefesimizi alsın. Ahh o ne devlet olurdu…
“Allah best, baki heves.”
Yazdıklarımın anlaşılabilmesi için en azından Üstadımızın “Yahudilik-dönmelik-masonluk” eserinin okunması gerekir. Ülkemizin başına her ne geldiyse yine onun anlaşılması da bu eserle beraber Necip Fazıl külliyatının okunmasıyla anlaşılabilir. Ne idik, neyi kaybettik ve bugün ne haldeyiz, bu hazin tabloyu anlamak için asrın dehasına müracaat. Kamil anlamda devletin ne olduğunu tüm şubeleriyle görmek isteyen varsa yine Üstadımızın İdeolocya Örgüsüne baksın. Her şeyin en doğrusunu ALLAH bilir.
“Yıkılan sarayımdan tek bir nakış kalmadı;
Dışa mıhlandı gözler içe bakış kalmadı.”
|