Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1079 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Parkta bir bayram sabahı
Fatma Pekşen

  Sayı: 106 -

–Eyi ki geldik; gurbet yerde zordur bayram etmek. Bir de acılılar ki... dedi, orta yaşlı, kırmızı suratlı tombul adam.

–He ya, dedi ufak tefek karısı yeşil atkısının gerisinden. Her zaman tohtura gelecek değiliz ya; emmimin ilk bayramı, yürekleri yanıktır. Acılı olur yas bayramları... Ben anamınkini hatırlıyom da iki lokma bir şey yiyememiştim. Eyi ki eş dost vardı da ferahlandırdılar. Yoksa anam upuzun uzanmıştı yeniden gözümün önüne.

–Az daha yürürsek varırız, dedi adam, yabancısı olmadığı şehre göz atarken.

Büyük şehirlerde de arefe günleri memleketteki gibi şamatalı geçiyordu demek ki. Âdetâ bütün şehir sokaktaydı. Yerlere değen poşetler, kucaklar dolusu paketlerle trafiğe uymaya çalışan gençli ihtiyarlı, kadınlı erkekli insanlar topluluğu yürümüyor, akıyordu sanki. Hıncahınç dolu dükkânlar, iğne atsan yere düşmeyecek şekilde tıkıştırılmış minibüs ve otobüslerle yarış yapar gibiydi. Öyle görünüyordu ki yarın daha kalabalık olacaktı yollar...

Hafif olan yokuşu tırmandıktan sonra, lüks bir semtte oturan emmioğlunun apartmanını görünce, adam rahat bir nefes aldı:

–Bir de derler ki böyük şehirlerde bayram seyran, gelenek görenek unutulmuş hepten. Aha sen de gördün gözünle. Aynı bizim oralar gibi canlı değil miydi dört yan? Sevindim vallaha.

Daha önce birçok kereler geldikleri evin merdivenlerini tırmanırken karısı soluk soluğa laf yetiştirdi:

–Ben de sevindim. Eyi ki geldik acılarını paylaşmaya; ama gelmeseydik de birileri yalnız bırakmazlardı bizimkileri. Bayram yemeği, tatlı yapıp getiren bile olurdu herhalde. 

Zili iki kez üst üste çalıp beklemeye başladılar. Allah Allah, bütün aile nereye kaybolmuştu ki ezan önü? “Kim o?” diyen, kapıyı açan yoktu? Doğru ya! Bugün arefe günü değil miydi? İkindi zamanı emminin yattığı kabristana gitmişlerdir mutlaka! Hay Allah, niye hesap edememişlerdi ki bunu?

Zararı yok, bilmedikleri yer değildi ya neticede; şuracığa kıvrılıp otururlardı. Nasıl olsa biraz sonra yüzleri gözleri kızarmış olarak gelir, kendilerini kapı önünde oturur görünce de nasıl sevinirlerdi. Gelenek olduğu üzere bir ağlama faslı yaptıktan sonra her şey normale dönerdi.

Kapının gıcırtısıyla, çömelmeye niyetlenen ikili, ister istemez irkildiler. Evin genç kızı soğuk bir ifadeyle:

–Siz miydiniz zili çalan dedi.

–He ya, dedi adam. Yas bayramında sizi gurbet ellerde yalnız bırakmak istemedik. Yengenle yollara düştük, acınızı paylaşak istedik, dedi, biraz da şişinerek.

Yol giysilerini çıkarıp, vestiyere asarken, genç kızın burun kıvırdığını ikisi de fark etmediler.

Yarım saati aşkın bir süre salonda tek başlarına oturduktan sonra, evin hanımı kapıda görünüp, yarım ağızla “Hoş geldiniz” dedikten sonra kayboldu. Vakit akşam yemeği zamanı olduğu halde, ne, “Aç mısınız?” diye soran vardı, ne de iki lokma bir şeyler hazırlayıp getiren.

Tatlılık olsun diye memleketten getirdiği bir çerçeve balla, bir kavanoz kaymak, dayadıkları yerde, vestiyerde öylece duruyordu. Yutkundu adam.

Bayram telâşı, yas, insanları bunaltıyor olacaktı. Az evvel zili çalıp gelen emmioğlu da içeride kaba sesle konuştuğu halde, yanlarına uğramamıştı daha. Yarım saat kadar sonra, emmioğlu sırtında deri montuyla kapıda göründü:

–Hoş geldiniz ağabey; iyi ettiniz de geldiniz. Lâkin bugünü nereden buldunuz? Biz de gidiyorduk, çıkmak üzereydik.

–Nereye, dedi beriki.

–Güneyde bir otel de yer ayırttırdım. Tatili orada geçireceğiz de.

–Emmim... Yas bayramı... Diye bir şeyler geveledi misafir adam.

–Boş ver ağabey modası geçmiş şeyleri. Bizimkiler haber verince, ben size Saray Oteli’nde yer ayarladım. İki sokak aşağıda, kolayca bulursunuz. Konforludur. Canınız istediğince kalırsınız. Yeme içme, otel parası bana ait, gelince öderim dedi, umursamazca.

–Bizim yiyecek yatacak paramız var, şükürler olsun emmioğlu dedi, misafir olan. Biz sizi şey sandık da geldik dedi yüzü kızarırken,

“Adam sandık, yaslı sandık” diyemedi, karısının yanında. Onca yolu tepip geldiğine bozulmuştu.

“Eyvallah” deyip az evvel çıkardıkları üstlerini giyerlerken, hazırlanmış bekleyen evin sahibesiyle çocukların yüzüne bakmadı bile! Gözünün önüne bidon bidon yağlar, petek petek ballar dizilmişti.

Ertesi gün parkın banklarından birine oturup, kutudaki sütlerini kamışla içip, simitlerini ısırmaya çalışan iki gariban için sabah bir başka şekilde oluyordu. İnsanlar, özel arabaları ile şehri terk edip, bilmem nerelere tatile çıkarken, güneş kocaman sıcak elleriyle, tıpkı emmisi gibi orta yaşlı adamın kırçıl saçlarını okşuyordu...

 


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Pehlivan dayının elmaları... - Sayı 120
Armudun Son Çiçeği... - Sayı 115
Cılga... - Sayı 112
Gönül hanım... - Sayı 110
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Batı; kaybettiği noktanın idrâkinde ve kazanacağı noktanın gafili olduğunu -yalnız kendine- ihtar ederek bugünkü buhranını yaşıyor. Biz; tüm taklitçiliğimize rağmen hem birincisinin, hem ikincisinin gafletindeyiz.
Eğer batı gibi kaybettiğimiz noktanın idrakinde olabilseydik, elimizden kaçırdığımız bunca zamandan ötürü eyvahlar eder; kazanacağımız noktanın gafletinden de sıyrılabilirdik…
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14591376
 Bugün : 1917
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630723
 Bugün : 369
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim