Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3355 kez okundu.     1 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Kilid'?l Bahir Tefekk?r?
Sadettin Kaplan

  Sayı: 56 - Nisan / Haziran 2007

Yıl 1915...


Mart ayının onsekizi... Hava güzel, rüzgâr sakin... Dallar, bahara el sallamakta. Tomurcuklar patladı patlayacak...
Boğaz'ın üzerinde nazenin bir sis, bir gelin duvağı gibi efil efil... Ve sabahın çok erken saatleri...
Ertuğrul tayyaresi bir keşiften dönüyor. Kilitbahir'in burçlarında martılar dönüyor. Ve dünya, her zamanki seyriyle dönüyor.


Ertuğrul keşif uçağının getirdiği haber, kızıl bir hançer gibi. "Bozcaada açıklarında, devasa bir filonun, sinsi bir sırtlan gibi Çanakkale Boğazı'na yaklaşmakta olduğu tesbit edilmiştir..."


Bre bu nice iştir?.. Sormaya, sorgulamaya zaman mı var?.. Rapor açıklayıcı bilgilerle devam ediyor:
"Bir denizaltının dümen suyunda; altı adet İngiliz zırhlısıyla, dört Fransız savaş gemisi ve onları izleyen bir nice gemi, boğaza doğru yaklaşmakta..."


İş bellidir... Frenk gemileri gelişinden bellidir... İngiliz'in dostluğu gözlerinden bellidir. Gemilerin mensup oldukları milletler bellidir. Ya gemilerdekiler?.. Ya o çığlık çığlığa çakal gibi uluyanlar, "Hurra!" nidalarıyla çıldıranlar?.. Onlar kim?..
"Kimi Hindu, kimi yamyam bilmem ne belâ!..."

Ve geldiler...
Boğaz'ın sularına girdikten sonra, üç gruba ayrılarak, tarihte eşine rastlanmayan bir barbarlıkla; cehennem ağızlı toplarını, patlamak üzere olan bahar tomurcuklarının böğrüne patlattılar...


Olan olmuştu... Yeniden çemkirmişti çakallar... Bu milletle oyun oynanamayacağını bile bile, yeni bir denemeye girişmişlerdi. Çaresiz... Çanak- kale'de bir destan daha yazılacaktı...


Tarih kıyama durmuştu. Bekliyordu elinde kalem... Ve biliyordu; bu defa da zafer Türk miletinindi Allahu âlem... Tarihe geçecek bu altın sayfanın altında da yine Türk mührü, bağrında 18 Mart 1915 tarihi, dünya durdukça ibretle okunacaktı...


Bir kez daha şahlanmıştı Mehmed'im!.. Yarabbi, o ne ihtişamdı öyle, o ne salvetti, o ne kudretti?.. Bu savaş nice bir ibretti?.. Haç ile Hilâl'in savaşıydı bu... Batı medeniyeti denen, bu medeniyetten nasibini almamış barbarlar güruhunun milliyeti yoktu bu savaşta... Hilâl'e saldıran bu sırtlanların başlarında aynı taç, boyunlarında aynı Haç vardı... Kapkara bir haç bulutu, Hilâl'in üstüne ağlıyordu... Çanakkale'nin tertemiz semâlarından, küfrün cehennemi yağıyordu... Ve güllere, kara bağırlarını siper eden yiğitler, Hilâl'in gölgesinde bir şanlı destan daha yazıyordu...
Susmuyordu keferenin topları... Yağmur gibi yağıyordu kurşunlar... Gülleler, düştüğü yeri sarsıyordu. Kan, barut, alev ve bu cehennem içinde gülerek ölüme koşan yiğitler...

"Çanakkale içinde aynalı çarşı,
Ana ben gidiyom düşmana karşı,
Gençliğim eyvah!.."

***

Yekin bre Seyid Onbaşı!.. Ne var ikiyüz onyedi kiloluk güllede? Ağırlığının üç katıysa ne çıkar?.. Çek besmeleyi, al Tekbir'i hele!...

Yekindi Seyid Onbaşı... Yeniden gürledi toplar. Ve şahlandılar cihana parmak ısırtan kahramanlar... Ezineli Yahya Çavuşlar, Hasan Mevsuflar ve daha nice isimsiz yiğit...

Biliyordu bu yiğitler. Biliyorlardı ki, asla yalnız değiller... Ve duyup görüyorlardı. Mohaç ovasından, Tuna boylarından, Yemen çöllerinden kanatlanan şüheda ervahı da onlarla birlikte Tekbir alıyor, tek bir yumruk oluyorlardı...

Ölüm, bir özge nefesti onlar icin... Ölüm, sonu değildi hayatın. O savaşta ölmek, erebilecekleri mertebelerin en yücesiydi. Biliyorlardı bunu...

Gülerek, "Bir gül bahçesine girercesine" giriyorlardı savaşa... Ak alınlarında gül açıyordu kanları...

O yiğitler ki; düşmanlarını bile öldürmeye kıyamıyorlardı...

O yiğitler ki; süngüyle devirdiklerini sayamıyorlardı...

O şehitler ki; Allah yolunda şehid olmaya doyamıyorlardı...

***

Ve gömülenler gömüldü sulara... Toprağa düşenler hak ile yeksan oldular...Kaçanlar canlarını kurtarırken, uzaktan uzağa Bogaz'ı seyrediyorlardı...

Akşamın laciverdi, Bogaz'ın mor sularında yıkanırken, çareyi kaçmakta bulan Haçlı güruhu, sulara gömülmekten kurtulan tekneleriyle canlarını kurtarmanın telaşı içindeydiler... Ve başlarındaki kumandan, makina başında, maniple tıkırtılarıyla Başkomutanlarına şu flaş raporu geçiyordu:

"ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!..."

***

Ve Çanakkale Zaferi, yanık bir türkü oldu...

Çanakkale geçilemedi ama, yiğitler serden, sevenler yardan geçti... Bir zamanlar kervanlar çok uzaklardan geçti... Conk Bayırı'nda bulutlar ağlarken,kafesli pencerelerin arkasında, elinin kınası solmamış gelinler, alnı nurlu analar, gençliğine doymamış giden bu yiğitlerin sessiz türküsünü söylediler gözyaşlarıyla...


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : Durmu? Kaya    21.04.2007
Yorum : Hocam size bu sayfalarda tesadüfen karşılaşmak ne güzel.. Umarım hatırlarsınız... Selam ve sevgilerimi gönderiyorum...





 
DİLEKÇE... - Sayı 62
Duy Beni!... - Sayı 60
O'NU YA?AMAK...(1)... - Sayı 60
Kilid'?l Bahir Tefekk?r?... - Sayı 56
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


Batı; kaybettiği noktanın idrâkinde ve kazanacağı noktanın gafili olduğunu -yalnız kendine- ihtar ederek bugünkü buhranını yaşıyor. Biz; tüm taklitçiliğimize rağmen hem birincisinin, hem ikincisinin gafletindeyiz.
Eğer batı gibi kaybettiğimiz noktanın idrakinde olabilseydik, elimizden kaçırdığımız bunca zamandan ötürü eyvahlar eder; kazanacağımız noktanın gafletinden de sıyrılabilirdik…
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Annelerin zaferi
Hayatın merkezi anneler
İddiamıza arşivimiz delildir


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15720601
 Bugün : 3731
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 656527
 Bugün : 440
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 1079
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim