O'NU YA?AMAK...(1) Sadettin Kaplan Sayı:
60 - Nisan / Haziran 2008
O, on dört asır önce dünyamızdan ayrılıp, çok sevdiği ve sevildiği sineye, Yüce Mevlâ'ya döndü. "Ümmetim" dediği bizler yaşıyoruz bu fânilikte. Zamanı gelince bizler de gideceğiz...
O'nun sûreti değil de, sîreti ile daha çok ilgilenmeliyiz. Yüce Rabbimiz, "Habibim" dediği birini elbette yaratılmışların en güzeli ve en seçkini olarak halketmiştir. Mübârek sûreti niceydi, ne yer, ne içerdi, boyu ne kadardı, acaba esmer miydi gibi düşünceler yerine; Allah'ın kitabı olarak bize bıraktığı Kur'ân'a, "Hadis-i Şerif" dediğimiz ibret dolu mübârek sözlerine ve mümtaz ahlâkına kafa yorup, hayatımızı O'nun hayatına benzetmemiz ve her işimizde O'nu örnek almamız gerekmez mi?..
O'nu bilmek, O'nu anlamak, O'nu anlatmak, O'nu yaşamak gerek... İnananların görevi budur. Allah Resulü'nün sadece gezdiği yerlerin adlarını, kendisine izafe edilen ve telaffuzu dilimizi kanatan ünvanlarını motamot ezberlemek O'nun ümmeti olarak gururlanmamıza yetmez. Kalben ve ruhen O'nu anlamak ve rüyalarımıza kadar O'nu yaşamakla O'nun şefaatlerine mazhar olunabilir ancak...
Ey inanan! Gönül kapın çalınıyor. Seslensene idrakine bir kez:
"Kimdir O?.." Ezelden ebede uzayıp giden zamandır O.. Hem geçmiş, hem gelecek, hem yaşanan andır O.. Her çağdan çağrılan, her mekânda mihmandır O.. Döndükçe küre-i arz, devreden mekândır O.. Dert ne ki, çile ne ki; her derde dermandır O.. Kurtuluş çağrısına İlâhî fermandır O.. Mümkün olmayan işte, yetişen imkândır O.. Yüce Rabbin emrini canlı bir ilândır O.. Mahşerin alev okyanusunda sığınacak limandır O Bizi felaha çağıran beş vakitte ezandır O.. Ölçü-tartı hata yapar, hatasız tek mizandır O.. Allah'a ulaşmak için tek ümit, tek gümandır O.. Yüce Rabbin affı için kullandığı beyandır O.. Öneren O'dur ilmi, koşulacak irfandır O,.. Topraktır seccademiz, mescide mekândır O,.. Kur'ân'ı getirdi bize ve aynıyla "Kur'ân"dır O!.. Yaşamak...
Kelimenin ifade ettiği anlamda, verilen bir süre içinde hayat bulmaktır... Bu ödünç sürenin kısa veya uzun olmasından çok, anlamlı ve dopdolu olması önemlidir.
Yaşamak, sadece bir ömür içinde kendi hayatını sürdürmek değildir. Kendi hayatı sırasında ve sonrasında çevresine, insanlığa ve geleceğe güzel hizmetler, güzel eserlerle güzel bir ad bırakmaktır...
Şu imtihan dünyasında, şu ödünç süreyi kullanırken; Yaratan'ı, var oluş gayesini bilerek, Allah rızasını gözetip, ebedî hayattaki mutluluğu kazanmak amaç edinilmelidir...
Bu dünyada da, ebedî hayatta da mutlu olmanın sırrı; Allah Resulü'nü sevmekten, O'nu düşünmekten, O'nun gibi düşünmekten, O'nu anlamaktan ve O'nun yüce ahlâkının feyziyle ahlâkını güzelleştirip, O'nu her hâl ve tavrıyla özümleyerek O'nu yaşamaktan ibarettir...
Çalışmak, sürekli öğrenmek, öğrendiklerini öğretmek, sağlığımızın, çocuklarımızın, üzerinde yaşadığımız toprakların, dünyanın ve atmosferin, kısaca her şeyin bizlere birer Allah emâneti olduğunu bilerek bunları korumak, bunları bizden sonrakilere temiz ve daha gelişmiş olarak bırakmak için gösterilen gayretle geçen bir ömür, O'nu yaşamaktır. O'nu yaşamak ise, aynıyla Kur'ân'ı yaşamaktır...
O halde, yapacağımız en önemli şey, bir yığın teferruatın içinde boğulmaktansa; O'nun yüce ahlâkını, hayat tarzını, sevip sevmediklerini bilip, bunları hayatımıza uygulamaktır...
Elbette imkânlar ölçüsünde O'nunla ilgili her şeyi öğrenmek çok güzel bir uğraştır. Ancak, daha güzeli O'na âşık olmaktır... O "Hâtem-i Enbiyâ"dır. Yani son peygamberdir. Sonu yakın olan şu fani dünyadan, bizleri sonsuz âlemdeki sonsuz mutluluğa götürecek tek kılavuzdur O... O sevgililer sevgilisi, sevdâların özüdür.
Yüce Mevlâ'yadır niyazımız, nazımız O'nadır... "Şefaat Ya Resulallah" avâzımız O'nadır... "Hâsıl-ı Kelâm" O'dur, en güzel kelâm O'nadır... Habib-i Kibriyâ'dır O, salat ve selâm O'nadır... (1)O'NU YAŞAMAK, Sadettin KAPLAN, Alioğlu Yy-İst. S 42-45
|