Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     774 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Bursa Bağlamında Şehir Olgusu
İlkay Coşkun

  Sayı: 115 -

Medeniyetlerin üst seviyelerini işaret eden şehir olgusu; yazarların, sanatçıların muhayyilesinde hep yerini almaktadır. "İnsanın en büyük erdemi şehir kurmaktır" diyen Platon'a kadar bu anlayışı götürebiliriz. Metin Önal Mengüşoglu da "Bursa Çarşısında Kervan Eğledim" kitabında, şehir olgusuna etraflıca değinmektedir. Kitapta yer alan Bursa şehrimiz üzerine yazılmış yirmi beş yazıda da şehir olgusu, şehirlilik, duyumsanan, yaşanılan şehri içselleştirme, şehirleri anlama gibi birçok kavrama cevaplar aranmaya çalışılmaktadır. Bu çerçevede yazar ile şehir arasında ruhsal bir akrabalık kurulmaktadır. Özellikle Bursa gibi çok kültürlü bir şehri yerli, yerleşik, muhacir gibi olgular üzerinden ele almıştır. Şehirlerin inşası, tarihi, bayındırlık ve sosyal hayatı gibi diğer konular da irdelenmektedir.

Şehirlerin maddî inşasının yanında ruhun inşası da paralel görülmektedir. “Bu bakımdan insanın şehirlinin hayat anlayışını, dünya görüşünü, öte dünya inanışıyla birlikte şehrin inşa ve imarını bu ince hesapla tevhid etmekle ancak saadetin yakalanabileceği” (s 165) olarak görülür. Şehirler tek başına sahip oldukları kimliklerinin yanında şehirler arasında ülkü, kültür birlikteliğinde etkileşim ve benzeşimler olmaktadır. Şehirler arasındaki karşılaştırmalar, şehir olgusunu tamamlar ve bütünler bir taraftan. Yazarın doğduğu yer olan Harput ile Bursa kıyaslamasını buna örnek olarak verebiliriz. Yaşamını sürdürdüğü Bursa ile doğduğu Harput arasında böylelikle bir köprü kurulmaktadır. Bu karşılaştırma daha çok Selçuklu, Artuklu şehir karakteri ile Osmanlı şehir karakteri özelinden konu ele alınmaktadır.

Bütün şehirlerin bir kimliğinin, bir kişiliğinin ve bir karakterinin olması gerektiğine işaret edilir eserde. Şehirleri imar eden mimarlarla beraber, şehir siluetlerinin baş mimarı yine de doğa görülür. "Şehri kucaklamak, şehir tarafından kucaklanmak isteniyorsa bugün de yapılacak iş, şehrin ana mekânı olan tabiatına merhametle yaklaşmaktır. Sularını sürekli akar tutmaktır. Vadilerini değiştirmemektir. Tepelerini toparlamamaktır. Yemişlerinin, ürünlerinin kimyasını bozmamaktır" (s 118) şeklinde fikir beyanları ve olması gerekenler bir bir sıralanmaktadır.

Yaşanılan şehri tarihiyle, kültürüyle içselleştirip şehirli kimliğine sahip olmak gerekmektedir. Bu bağlamda yaşanılan şehre aidiyet ve mensubiyet önem arz etmektedir. Birbirine her bakımdan muhtaç olan insanın bu mensubiyet his sini taşıması elzem olacaktır. Hattâ bir şehri iyi tanımak için onun sokaklarında kaybolmayı dahi göze almak gerekecektir. Başka bir cihetten yazar, şehir-şehirli olgusunu şu şekilde ele alır: "Bir şehir; semtleri, sokakları, yapıları, iklimi, yemişleri ve insan dokusuyla rüya ve hülyalarınıza girmişse, sizin şehrimiz olmuş demektir" (s 103)

Şehirlerin inşasının, şehirlinin üzerindeki etkisini etraflıca ele alır yazar. Meselâ bu duruma bir örnek verelim. Şehirlerdeki dikey mimarinin, komşuluğu yok ettiğine vurgu yapılır. Ama aynı apartman müdavimlerinin, yazlıklarında komşular edindikleri belirtilir. Apartmanın yan duvarındaki komşusuyla görüşmek istemeyen insana ne olmuştur da yazlığında komşu edinmek istemektedir. Yaşama mekânı olarak yazlığın, apartmana nazaran daha insanî olmasını bir etken olarak görebiliriz. "Mekânın insanı yönlendirmesi, bazen yönetmesi, insanın kişiliğine katkıda bulunması işte böyle bir şey olsa gerek" (s 160) tespitleriyle konunun açılımı yapılmaktadır. Şehirlerin inşası, ihyası ve şehirli olgusu birdenbire gerçekleşmez elbette. Süreç ister. Günümüzün yavaş şehir (Cittaslow) anlayışı da buna dâhildir. Başka bir taraftan şehirlinin ahvali, şehrin mekânlarının mahâliyle de ilintilidir. Özellikle şehirlerin inşasında hassasiyetler göz ardı edildiği vakit tabiattan daha vahşi olunabilmektedir. Başka bir değişle yazar şöyle seslenir: "Şehirleri inşa eden mimarlar tabiata estetik bir dokunuşla vahşi ve bakir olanı ehlileştirmişlerdir" (s 167)

Bursa özelinde, özellikle metropol şehirlerin olumsuz gidişatlarına da dikkat çekilir. Bu çok kültürlülük ve çok etnisiteli durum, zenginliğin yanında sıkıntıları da beraber gelmektedir. Bursa ve birçok büyük şehrimiz yerlisini kaybetmiştir. Burada şehirlerin çoğunluğunu oluşturan göçmen/muhacir olgusuna da dikkat çekilmektedir. İbn-i Haldun’un “Bütün büyük medeniyetler, büyük göçler sonrası doğmuştur” sözünü de burada hatırlamak elzem olacaktır. Daha çok şehirlilik bilincinin tam oturmamasına ve yetersizliğinedir itiraz... Göç/hicret sosyolojisi, şehir olgunun tali bir ciheti olarak konunun içeriğine dâhil edilebilir. Ama bütün bunlara rağmen bazı şehirlerin denizler gibi, yabancı unsurları bünyesinde barındırmadığına vurgu yapılır. Bununla birlikte şehir olgusunun özünü oluşturan kavramlar üzerinde çokça durulur. Bunlardan birisi şehir ve kent karşılaştırmasıdır. Ahmet Hamdi Tanpınar "Şehir inşa eder, kent imha" bakışının bir açılımı gibidir adeta. Meselâ bu kentler hava kirliliği denen çağdaş mikropları üretirler. Şehirlerimizin bellek yitimine uğratıldığı başka diğer bir hoyratlık… Yine Tanpınar’a kulak verirsek; “biz şehir mefhumunu kaybettik. İçimizde fukaralığın nizamı kuruldu” demesi, yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz hoyratlıkları özetlemekte adeta.

Şehre dair başka orijinal tespitler ve alıntıları sizlerle paylaşmak istiyorum.  "Baba evi kavramı üzerinde düşününce kimin hatırına apartman dairesi gelir? Apartman dairesinden asla iyi bir baba evi imajı doğmaz. Baba evi olmayanın kendi evi de olmaz" (sayfa 161) Yahya Kemal, Üsküp üzerine şunları söylemiş; "Üsküp'te o çarşılar, camiler, küçük medrese ve tekkeler, kabristanlar, köprüler yaşadığı müddetçe Şar Dağı’nda kaç İskender heykeli yükselirse yükselsin…" (sayfa 90) Başka bir yerde ülkemizde; yer, mekân isimlerine gösterilen özensizliğe dikkat çekilir."... Ne bu acele, kim kovalıyor arkalarından ki insanlar, yerleştikleri mekâna bir isim takmaya vakit bulamadan yahut isim takma zahmetine bile katlanmadan buralara yerleşip, yaşadıklarını sanmaktalar" (s 141)

Bizim şehirlerimizi oluşturan kültürün öncü değerinden biri olan türkülerimize özel bir yer vermektedir yazar. "Halkın yaktığı türküler, tarih boyunca bütün yıkıcıları tarihin tozlu yapraklarında unutulur kılmıştır" der. Başka bir taraftan "Bir halk bir toprağa türkü yakmışsa, o toprağı mülkiyet olarak halkın elinden alsanız bile toprağın ruhu o halk ile beraber yaşamayı sürdürecektir" (sayfa 91) Tam burada bir Harput türküsüne yer verelim izninizle. “Dağlar, dağımdır benim/gam, ortağımdır benim/söyletmen çok ağlarım/yaman çağımdır benim//Dağlar taşıma felek/döner başıma felek/akıbet kuş kondurur/mezar taşıma felek//Şu dağlar kömürdendir/geçen gün ömürdendir/feleğin bir kuşu var/pençesi demirdendir” (sayfa 139)

Ecdat; şehirleri inşa ederken, çınar, köknar, çam, servi ve çiçeklere verdiği kıymetin özünde insanın, canlının özüne uygun doğallık yatmaktadır. Tanpınar’ın Bursa tanımlamasında bu doğallığa vurgu yapılır. “Duvar, kubbe, kemer, mihrap, çini, hepsi Yeşil’de dua eder. Muradiye’de düşünür. Yıldırım’da harekete hazır göklerin derinliğine susamış bir kartal hamlesiyle ovanın üstünde bekler” (sayfa 167) Bu bağlamda su, özellikle akarsuyun ve içerisinden dereler geçen şehirlerin değeri yadsınamaz. Evliya Çelebi’nin “Velhasıl Bursa sudan ibarettir” tespitindeki bu güzellikten anlıyoruz. Bu durumu, “Allah her canlıyı sudan yarattı” ilâhî öğretisinden almaktayız. Su murattır. Murat, sonsuz şifanın, sonsuz huzur ve muhabbetin karşılığı değil midir?

Gün gelecek, insanlar yaşadığı yerlere benzeyeceklerdir. Atalarımızın dediği gibi bal küpünden bal, sirke küpünden sirke sızacaktır bir taraftan. Bursa gibi kadim şehirler, soylu yükselişleri temsil eden dağlar gibi hayatiyetlerini sürdüreceklerdir. Bursa cezaevinde on bir seneye yakın hapis yatmış olan Nazım Hikmet; şehre bakışını şöyle ele almaktadır: "İki şey var ancak ölünce unutulur, anamızın yüzüyle, şehrimizin yüzü" Mamafih, Metin Önal Mengüşoğlu’nun bu güzel anı, hikâye arasındaki ele aldığı şehir yazılarıyla, erdemli şehir arayışının nişanelerini görüyoruz. Göz, zihin ve yaşama zevkini kamçılayan şehirler aranmaktadır. Bursa şehrimiz hakkındaki anlatımlardan daha çok şehre dair derinlikli mülâhazaları buraya taşımaya çalıştım. Yazarın şehre dair yaşanmışlıkları, yaşanılası şehir tasavvuru, hayalleri ve tekliflerini içeren bu güzel eseri okumaya buyurunuz. *Yıldırım Bel, Kültür Yyı, Mayıs 2022


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Ayağa kalk Sakarya... - Sayı 120
Filistin... - Sayı 119
”Ateş Bandosu” Mustafa Ce... - Sayı 118
"SALKIM SÖĞÜT SUYA KÜSMÜŞ... - Sayı 117
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (124):
Diyarbakır anneleri...

Son Eklenen Yorumlardan
 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Süleyman Abdulla. Müasir Azərbaycan poeziyasinin ən görkəmli nümayəndəl... Hikmet

 yüreğine kalemine sağlık hayırlı ve bol okurları olsun.🤍✒️...


Batı; kaybettiği noktanın idrâkinde ve kazanacağı noktanın gafili olduğunu -yalnız kendine- ihtar ederek bugünkü buhranını yaşıyor. Biz; tüm taklitçiliğimize rağmen hem birincisinin, hem ikincisinin gafletindeyiz.
Eğer batı gibi kaybettiğimiz noktanın idrakinde olabilseydik, elimizden kaçırdığımız bunca zamandan ötürü eyvahlar eder; kazanacağımız noktanın gafletinden de sıyrılabilirdik…
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Kudret-i ilahi
Ürəyimin Əsdiyi
Yaşanan pişmanlık
Her şey apaçık
Suriye Türkmenlerinin dilinden
Oğulcan


Ali Erdal - Her şey apaçık
Kadir Bayrak - Nerelisin
Necip Fazıl Kısakürek - Doğuda buhran
Ekrem Yılmaz - Göç mü hicret mi
Ekrem Yılmaz - Zerre
Fatma Pekşen - Mustafa
Dergi Editörü - Hicret şuuru
Site Editörü - Zor sınavımız mültec...
Necdet Uçak - Yüreğim benim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (124) k...
Kardelen Dergisi - Kalem erbabına...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Gittikçe azalıyoruz
M. Nihat Malkoç - Suriye Türkmenlerini...
Hızır İrfan Önder - İstemem
Berna Pak - Gelecek(siz) çocuk
Ayhan Aslan - Dilenci
Mehmet Balcı - Sevda
Mehmet Balcı - Tükür
Ahmet Çelebi - Kaçıncı bahar
Av. Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Halis Arlıoğlu - Gaflet, dalalet ve h...
Murat Yaramaz - Pusula
Murat Yaramaz - Soğuk
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Asırlık mertebe
Suleyman Abdulla - Ürəyimin Ə...
Cemal Karsavan - Hasrete zincir mi da...
Emine Öztürk - Bismillah
Osman Akçay - Gibi
Bekir Oğuzbaşaran - Türküleri seviyorum
Yaşar Akyay - Yaşanan pişmanlık
Yaşar Erim - Firavun düzeni devam...
Cahit Can - Bu insanlar
İbrahim Durmaz - Kar
Sevdagül Aykar Yıldız - Oğulcan
Mehmet Emin Armağan - Kudret-i ilahi
Saltuk Buğra Bıçak - Sarı yapraklar dökül...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15271374
 Bugün : 1461
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 646744
 Bugün : 181
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 129
 123. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 7
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim