Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4304 kez okundu.     2 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

M?sl?man Olmak Yetmez, M?sl?man Gibi Ya?amak L?zym
Mücahit Koca

  Sayı: 57 - Temmuz / Eylül 2007

İnsanlığın bugün yaşadığı bunalımın farkında olmamaktan daha büyük bir aptallık olur mu? Bugün İslâm coğrafyasında insanımızın yaşadığı kederleri düşününce; neyin farkında olup olmadığımız daha da iyi anlaşılacaktır sanırım.
Ben, Müslüman olarak kutlu bir görevin sorumluluğunu hep sırtımda taşıyor muyum, diye kendime sormadan edemiyorum. Bazı işyerlerinde bilinçle asılmış bir tabelâ görürsünüz; “Bugün Allah için ne yaptın?” sözünün altında Hazret-i Ömer’in ismi vardır. Bence, işte bu yaklaşımdır her saniye kendini sorgulayıp; sorumluluğunun bilincinde bir Müslüman gibi bizi yaşatacak olan…


Kardeşin Kardeşe Ettiği İslâm Değil…


Müslümanlar, son yıllarda Avrupa ve Amerika kaynaklı büyük bir saldırının baş hedefi oldular. Propaganda savaşı öylesine yoğunlaştı ki; bizler kendi kardeşine bile düşman gözüyle bakar olduk. Irak’taki işgalci suçlu Amerika’yı ve İngiltere’yi bıraktılar; Şiî ve Sünnî, diye kardeşler birbirini âdeta boğazlama yarışına girdiler.
Yıllardır Irak’ta dünyanın gözü önünde cereyan eden bir vahşet yaşanıyor.


Eğer İslâm Konferansı Örgütü, öncülük etmeseydi; aynı şeyler Filistinli kardeşler arasında da yaşanacaktı. Yani Bay Filistin ünvanlı Yaser Arafat taraftarları El-Fetih mücahitleriyle Şeyh Yasin’in manevî başkanlığını yaptığı Hamas’ın mücahitleri birbirlerini boğazlayacaktı. Bu düşmanlıklar Irak’ta Amerika’nın, Filistin’de Yahudi’nin ekmeğine yağ sürmek değil de neydi?


Benim asıl değinmek istediğim konu inanmakla kalmayıp; inancını her plâtformda yaşayan Müslümandı.
İnsanın birincil görevi inanmaktır. İnancının gereğini eksiksiz yapmaktır. İnanmayan insan bir hiçtir, biliyorum.
İnanan, inancının gereğini altın tartan terazi misali terazilerde tartarak uygulamalıydı. Tabiî kimsenin hakkı kimseye geçmeyecek şekilde kılı kırk yarmalıydı.


İşkence Hayvana da Yasak
İnsan olsun, hayvan olsun haksızlık edilmesine izin vermeyen ve zarar verilmesini şiddetle yasaklayan bir yolumuz var bizim. Hazret-i Peygamber, hayvanlara eziyet edilmesini yasaklamıştı. Hayvanlara damga vurulurken bile en duygusuz organının seçilmesi buyruğu gelmişti.


Gazetelerde bir haber gözüme ilişti; Güneydoğu’da mayınlı arazilerin temizlenerek başta tarım arazisi olmak üzere ekonomiye kazandırılmasına yönelik çalışmalar çerçevesinde ne yapabiliriz konusunun görüşüldüğü ve üst düzey bürokratların katıldığı bir toplantı yapılıyordu. Toplantıda İslâmî kimliğiyle Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu başkanlığı da yapmış bir zat, vecize gibi bir söz yumurtluyor: “Şanlıurfa’da ekonomiyi canlandıracak ve Habur Sınır Kapısı’nın yükünü hafifletecek Akçakale Sınır Kapı’sını açabilmek için geç bile kaldınız. Size bir teklif; elli eşeği mayınlı araziye sürün; arazi mayından bir anda temizlensin.”


Bunun nasıl yapıldığını yetmişli yılları yaşamışlar iyi bilir. Kaçakçılar, eşeğin kuyruğuna bir şeyler bağlar; mayınlı araziye sürerlerdi. Belki patlayan mayınlarla eşeklerden ölenler olurdu ama kaçakçılar da kendilerine bir yol açarlardı mayınlı arazide…


Kuş gribi şüphesiyle öldürülen tavukları gördünüz. Onlar, Müslüman bir ülkede dünyayı ayağa kaldıracak bir katliama uğradı.


Onları diri diri yakmak da ne oluyor? Diri diri kuyulara doldurup üzerlerini örtmek anlaşılır gibi değildi. Oysa İslâm fıkhında önce onlar fetva ölçüleriyle boğazlanır, ancak öldükten sonra gömme ve yakma işlemine tabi tutulurdu.
Hindistan’da yılanın kıymetli derisi bozulmasın, diye diri diri soyulurmuş üzerinden… Bunlarla eşeklerin mayınlı araziye sürülmesi, tavukların diri diri gömülmesi ve yakılması arasında ne fark var?
Sûrnâme’den; “Eskiler kurt kuş hakkı der, gözetirlerdi,/mahsul kalkarken hayvanı bile düşünürlerdi./Osmanlı, hayvanlara eziyete kanun koydu,/bir kuş bile olsa işkence edende suç buldu.”(x)
Nereden nereye geldik!..


Müslümanlık, inancını gereği gibi yaşamakla ve dava adamı olmakla insanda anlam kazanır. Bu noktaya gelmek elbette kolay değildir. Bedel ödemek gerekir. Zorda denenmek gerekir. Bugün başımıza ne geldiyse; zorda denenmeyenler yüzünden gelmedi miydi?


(x) Sûrnâme: Mücahit Koca, Sur Yayınları, 2006, İstanbul.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : Enver ilhan----------------------------ENNNNNNNe    03.10.2007
Yorum : Müslüman olmak yeter.




Ekleyen : handan ?elikay    17.07.2007
Yorum : Mücahit Bey,evet haklısınız .Kardeşin kardeşe etiği islam değil.Peygamber efendimiz bir hadislerinde " iki haslet vardır ki ondan daha kötüsü yoktur.Allah'a şirk koşmak ve müslümanlara zararlı olmak.."Müslümanlara eziyet şirkle bir tutuluyor..gerisini siz düşünün.





 
Mistik dağcılık hikâyesi... - Sayı 77
Mistik bir dağcılık hikây... - Sayı 76
Mistik bir dağcılık hikây... - Sayı 75
Mistik bir dağcılık hikây... - Sayı 74
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Batılı düşünürler-Tolstoy ve niceleri gibi-mutlak olan bir şeyin olması gerektiğini gayet tabi bir şekilde fark edebiliyorlar. Ama bizim aydınımız (bulundukları yere nasıl geldikleri malum); bırakınız ülkenin dünya üzerindeki sorumluluğunu fark etmeyi, düşünmesi gereken bir beyinlerinin olduğunun bile farkında değiller. Ülkemizde, he sahada yaşanan boşluğu daha başka nasıl açıklayabiliriz?
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14591906
 Bugün : 2447
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630900
 Bugün : 546
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim