Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     24 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Fars irfanı var mıdır?
Kadir Bayrak

  Sayı: 122 -

Hendek gazvesi esnasında verilen müjdelerden biri de İran’ın fethiydi…

Medine’nin etrafının, bir savaş stratejisi olarak, insan ve bineklerinin geçemeyeceği derinlik ve genişlikte kazılması fikri Farslı bir sahabeye aitti; İslâmın çocuğu Selman’a (ra)… Nitekim fetih müjdesi de onun şahsında bütün ümmete verilecekti.

İran, o gün orada bulunan, şehirlerini korumak uğruna hendekler kazan, Medine’ye sıkışmış kutlu topluluk için bir ufuk çizgisiydi…

Çok değil, müjdenin verilmesinden 20 yıl gibi kısa bir zaman sonra İran, Hz. Ömer’in hilafeti döneminde fethedildi.

Fetihten önce İslâm orduları kumandanı Sa’d bin Ebî Vakkas’ın (ra) gönderdiği elçi ile Sasanî elçişi arasında geçen konuşma, İslâma girdikten sonra bile değişmeyen aykırı Fars karakteri hakkında fikir vermeye yeter. Kendilerini İslâma davet eden elçiyi ve sözlerini küçümseyen, ikibin yıllık medeniyetlerini yıkmaya gelen ordunun kılık kıyafetine bakıp hor, hâkir gören ve içinden çıktığı medeniyetin kibirden yana zaafını açığa döken Sasanî elçisi, savaş başladıktan birkaç saat sonra “baldırı çıplak” diye aşağıladığı ordunun zaferini gördüğünde ne hissetti acaba…

Kibir, şahısları ve toplumları kör eder. İran ve mücerret olarak Fars, tarih boyunca bu körlükten kurtulamadı.

“Bir milletin kimliği, apaçık olaylar ve yetişmiş meşhur kişileri kadar, hattâ bazan onlardan çok, halkta tezahür eder.” (Ali Erdal, Türk Kimliği, sayfa 46)

Biz sosyolojik anlamda Fars milletini değerlendirebilecek akademik bir seviyeye veya İran’ın medeniyet sahasında boy gösterdiği ilk andan günümüze kadar geçirdiği süreçleri anlatacak tarih bilgisine sahip değiliz. Zaten bu yazının da böyle bir iddiası yok. Böyle olmakla birlikte okuduğumuz, dinlediğimiz, gördüğümüzden süzülen ve böylece meydana gelen kültür, içinden çıktığımız milletin bakış açısı, ortak millî şuur ve yarım asra yakın hayat tecrübemiz, aynı coğrafyayı paylaştığımız, izlediği politikalar devletimizi ve milletimizi derinden etkileyen İran üzerine bir şeyler söyleme hakkını bize veriyor.

İran için işin başında söylenebilecek belki en doğru söz, en doğru tespit onun tarih boyunca hiçbir zaman “tez” olamamasıdır. O hep hâkim görüşün “antitez”i olmayı -bilinçli olarak- tercih etmiştir. Her anlamda “teslimiyet” olan İslâm’a girişi bile pazarlıkladır. Anayoldan ayrılıp yan yollara sapmak, potansiyelini çıkmaz sokaklarda heba etmek de ikinci bariz vasfı.

İslâm’a girdikten sonra onun aslına, itikatına, iman esaslarına aykırı olmadan, uygulamada milletinin şahsiyetine uygun hareket anlaşılır hattâ takdir edilir. Devletin idare şekli, mimarî, hat, kıraat, terminoloji ve benzerinde milletlere göre farklılıklar olması doğaldır, zenginliktir, medeniyetin gereğidir. Hazır Müslüman olmuş, böyle bir lütfa ermiş Fars’ın ise yeni girdiği dine bir “antitez” uydurmak istercesine “Şiilik” “Şia” gibi bâtılı icat etmesi anlaşılır gibi değildir.

Bâtıl “Şiilik” anlayışı kendi sınırları içinde kalsa, onlar adına yine üzülür, yanlışlarını anlatmaya, doğruyu göstermeye gayret eder, yine de iflah olmuyorsa kaderine terk ederdik. İran, tarih boyunca, bâtıl fikrini, İslâm topluluklarını ayrıştırmada, birbirine düşman etmede kullanmayı tercih etti, bu anlayışı bir devlet politikası olarak benimsedi. Hal böyle olunca, medeniyetin zirvesinde olduğumuz dönemlerde karşısında bizi, Türk milletini buldu.

Kendini olduğundan büyük, güçlü görme ve gösterme… Kibir… Doğruyu bile pazarlıkla kabul etme, tavır alma… Tez olamama… Potansiyelini haktan yana değil çıkmaz sokaklarda heba etme… Onun bu karakterini ve zaaflarını gören, doğru tahlil eden Yahudi, bizim de güçten düştüğümüz şu zamanda ona yeni bir kılık biçti… Sözüm ona İslâm devrimi sonrasında kurdurulan devleti… Kâğıttan gemi, kartondan dev… Yahudiye lâzım olan etkisiz düşman… Kendi cumhurbaşkanını korumaktan aciz, sahte kabadayı…

Merak ettiğim, bugünkü devletlerinin “kâğıttan bir kaplan” olduğunu anlayan bir Fars irfanı var mı? Eğer varsa, benim bildiğim ve tanıdığım en büyük İranlı, en büyük Fars olan İslâm’ın çocuğu Selman-ı Farîsî’yi onlar ne kadar tanıyor, biliyorlar. Hizayı ondan, ehli beytimdendir buyrulan Selman’dan almamanın akıbetinin farkındalar mı?


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Fars irfanı var mıdır?... - Sayı 122
Hesaplaşma zamanı... - Sayı 120
Vah benim halime!... - Sayı 119
Devletimiz daim olsun!... - Sayı 118
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Öğretmen ve öğrenciye “okul sigortası” hakkı verilmiş. Pek yerinde, artık disiplinsizlik yüzünden okutmak da, okumak da “risk unsuru” taşır oldu. 
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Tevhid yoksa huzur da yok
Gülerek günah işleyen ağlayarak cehennem
İranın neye ihtiyacı var?


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14506642
 Bugün : 1151
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 628969
 Bugün : 48
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 134
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim