ÜSTAD, “DÜŞÜNÜN!" Dedi, DÜŞÜNDÜM Zaimoğlu Sayı:
40 -
Eskiden (15-35 yaş arası) düşüncenin önemini kavrayamazdım. Tabiî kavramak isterdim, “derin” düşünmezdim. Şimdiye düşünceleri kendimden olsun, dışımdan olsun dikkate alıyorum ve önem vermeye çalışıyorum. Zira her şey düşüncede başlayıp, bitiyor. Her şey düşüncede cereyan ediyor. Bu yüzden olacak, adam; “Düşünüyorum, öyle varım”, demiş ve “niyet” de düşüncenin bir aksiyonu... Ötesi var mı? Bütün yeryüzü ziyneti, düşüncenin bir alt kümesi değimli? Daha düşüncede “var” olup da şu veya bu sebepten dünyaya inmemiş sayısız “şeyler” mevcut hem fizik ve hem ruhi açıdan... Ve hele “aksiyon” açısından... Bir mühendisin tasarladığı bir çay bardağı veya kaşığı bile önce zihinde oluşuyor. Sonra sözde ifadesini buluyor (niyet, plân olarak) sonra kâğıda dökülüyor (taslak olarak), daha sonra numune ve en sonunda mamul ürün ortaya çıkıyor karşımıza. Burada şöyle bir süreç, proses izlendi: Zihin (düşünce boyutu) Söz, Yazı(taslak, Proje) ve Eşya(yani ürün)... Yani bardak veya kaşık üretilmeden önce, tasarlayıcısının zihinde vardı. Sonra birkaç üreç halinde eşyaya dönüştürüldü. İşte onun için artık genel olarak düşünceleri ve özle olarak düşüncelerimi ciddiye alıyorum ve biliyorum ki, düşünceler kişiye isabet ettiği kadarı ile “Kalpleri evirip çevirenin” bir lütfu... Ve her şey düşüncede başlayıp, düşüncede bitiyor. Allah bile mükâfatı insanın niyetine, yani düşüncesine göre veriyor; “Ameller niyetlere göre”... Ve siz istemeseniz bile düşünme aparatı durmuyor, elinizde olmadan düşünüyorsunuz. Düşünceyi şuurlu yapmayınca “can sıkıntısı” dene hal zuhur ediyor insanda. Düşünmeye mahkûmuz! Onun için isteyerek iyi şeyler düşünelim. Farkında olmadan ve istemeye istemeye her hangi “bir şey” düşünmek yerine!..
|