Korku Bedran Yoldaş Sayı:
55 - Ocak / Mart 2007
Gece karanlığının bir aba gibi üzerimize yayıldığı saatlerde hayal âleminde gezinmekteyim. Yorgun adımlarım bedenimi ileri götürmekte zorluk çekiyor. Göz kapaklarıma tonlarca ağırlık çöküyor.
Uçsuz bucaksız bir sema; güneş ışınlarını yeni yeni yeryüzüne döküyor. Horoz sesleri ortalığı kaplıyor. Köyde hayat horoz seslerinin işitilmesiyle başlar. Horoz sesleriyle yataklardan kalkılır Herkes işine gücüne gitmek için hazırlık yapar. Kadınlar kahvaltı için hemen işe koyulur. Erkekler hayvanlara bakar. Yemlerini verir. Yaşlılar genç kuşağa önderlik eder. Önerilerini, tavsiyelerini gecenin karanlığında yeni nesle aktarır. Kadınlar kahvaltıdan önce hayvanlarını sağarlar. Taze sütle başlanır kahvaltıya. Ardından sıcak çorba kaşıklanır. Çocuklar uykunun keyfini çıkarırlar. Çünkü en son onlar uyanırlar. Anlayacağınız horoz sesi köy ahalisi için kurulmuş saat görevi görür. Canlılık bu aşamada başlar. Hareket gelir köye.
Ben bilinmezliklerimle baş başayım. Hayat içinden çıkılmaz kör bir kuyu. Dar kalıplara sıkışıp kalıyor bu bilinmezlik çemberinde. Ne yapacağını bilememek, rahmet pınarlarından mahrum kalmak kadar kötü bir şey yok.
Rüya bir köşede mahzun halde beni bekliyordu. Düşünceler beynimde dal budak salmaya, bilinçaltım canlanmaya başlamıştı. Gördüklerim, göreceklerimin aynası olarak önümde dururken tüm duygularıma bulaşmaya başlamıştı kararsızlığım. Yaman bir günün daha başlangıcı bu. Veya ben öyle algılıyorum. Ruhumdaki ateş cismimi de içine alıyor, yakıyor... Ruhum ve bedenim bir bütünlük içinde beraberce yanmakta...
Rahat bir yatakta olmak varken neden ben bu haldeyim diye kendime sorarken; korku bir yılan sessizliğinde sinsice sahneye çıkıyor.
Uzun bir koridordayım. Her taraf ceset dolu. Bu insanları böyle vahşice öldüren canavarı arıyor, bulamıyorum. Görünürlerde yok. Çıkmam lazım bu lâbirentten. Korku. Her yanımda korku... Düşüncelerim bulanık akmaya başlıyorsa da kalbime kadar uzanan arkta ilerliyor.
Korku... Bir zehir gibi dolaşıyor damarlarımda. Her an beni sona yaklaştırıyor. Bilinmeyeni beklemek.
Kapıları pencereleri kontrol ediyorum. Dışarıya çıkmam gerekiyor, çıkamıyorum. Kan, ceset ve korku ve merak. Korkumu yenmek istiyorum ancak başaramıyorum. Hem merak ediyorum burada olanları hem de karşıma çıkacaklardan korkuyorum. Bir ipucu yok. Ölüm anını bekliyorum. Her an bir köşeden bir canavar çıkıp bana saldırabilir.
Evin içine doğru ilerliyorum. Heyecandan kalbim duracak.
Dizlerim titremekte. Ve ben korkarak üzerine yürüyorum ölümün.
Birden kan ter içinde uyanıyorum. Alnımda boncuk boncuk ter damlaları dökülüyor. Boğazım kurumuş. Vücudum halsiz düşmüş. Sanki uzun süren bir savaştan çıkmış gibiyim.
"Bu korkuyu yenmeliyim."
|