Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3901 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Ni?in ba?ymyzla u?ra?yyorlar?
Turgay Ertem

  Sayı: 61 - Temmuz / Eylül 2008

Başımızdaki nesne ile uğraşanlar, başımızın içindekine düşmanlıklarını açığa vuruyorlar aslında. Tarih boyunca insanlar, büyük bir çoğunlukla başlarını herhangi bir şekilde örtmüşlerdir. Başın açık olması isteği veya alışkanlığı, 20. yüzyılın sonları ile 21. yüzyılın insanlarında yaygınlaştı. Daha çok şehirlerde baş açık bir görüntü oluştu. Doç Dr. Mesut Başak, dergimizdeki son yazısında erkeğin başını örtmesinin tıbbî faydalarını izah etmişti. Söyledikleri çok önemli şeyler. Belki daha pek çok şey ekleyebilirdi de. Meselâ nezlenin, sinüzitin en önemli sebebi başın üşütülmesi değil mi?

Bizim kültürümüzde, başın açık olması ayıp görülmüştür. Sabah kalkıp başındaki takkeyi başka bir başlıkla değiştirmiştir insanımız. Osmanlı toplumunda, hattâ daha öncesinde başın açık olduğu anlar pek nadirdir. Nitekim Fatih'in gönderdiği elçilerin başlarındaki sarığı çıkarmamasına sinirlenen Kazıklı Voyvoda’nın (Cât Vlad) sarıklarını kafalarına çiviletmiş olduğu rivayet edilir. Ecdadımıza ait bütün belgeler, erkeklerin başlarını sarık, kalpak, takke, papak gibi nesnelerle örttüğünü göstermektedir.

Avrupa ve Amerika'da, daha doğrusu Hıristiyanlar'da, başın açık olması, hattâ şapkalı kişinin şapkasını çıkararak karşıdakini selâmlaması, saygı ifadesidir. Senelerce başında bir başlık taşıyan insanlar, kabul edilen şapka (siper-i şemsli serpuş) kanunu ile yeni bir anlayışla karşılaşmış oldu. Türkiye Cumhuriyeti memurlarına da saygı için başını açması gerektiği aşılanmaya çalışıldı. Hattâ ben, dedemin fötr şapkasını başından çıkararak tanıdıklarına selam verdiğini halâ hatırlarım. Demirel, fötr şapkasını başına pek takmasa da elinden eksik etmez, vatandaşlarını (!) onunla selâmlardı. Cumhuriyetin ilk yıllarında hatta 1960, 70'li yıllara kadar şapka herkesin başında olmuş, hacı takkesi veya başka bir şeyi başına örtmek isteyenler, şiddetle, inkılâp düşmanlığı suçlaması ile karşılaşmışlardır. Köylü şapkası denilen kasket, Ecevit'in halka yakın olduğunu göstermek için kullandığı (simge, sembol) idi. Halâ köylerimizdeki belli yaşın üzerindekiler tarafından kullanılır. Köylümüz, başındaki kasketi adeta Müslümanlaştırmıştır üstelik. Camiye girdiğinde onu ters çevirir. Böylece secde etmesini önleyen siper kısmı arkaya gelir.

Son dönemde Türk erkeği, başına zorla örtülmek istenen nesneye karşı şuuraltında tepki oluşturdu ve başını örtmemeyi tercih etti. Avrupa'yı örnek almıştık bu konuda zaten. Onlar da başlarını örtmez olmuşlardı. Hasta olmak bahasına, kafayı üşütmek bahasına başını örtmez. Bugün ülkemizde halâ yürürlükte olan ama hiç uygulanmayan bir şapka kanunu var. Devlet memurları ve milletvekilleri, bu kanuna göre “siper-i şemsli serpuş” yani şapka giymek zorundadır… Biri bu kanunun artık mânâsı kalmadı dese, hemen lâiklik düşmanı ilân edilir. Çünkü devletimiz hukuk devletidir! Millet razı olmasa da, yanlış olsa da millet adına karar verenler, kadük olmuş kuralları dayatmaya devam ederler. Namazda müslümanın başını örtmesi sünnet olarak kabul edilmiş, sevap kazanılacağı belirtilmiştir. Peygamberimizin (as) başı açık namaz kıldığını kaynaklar belirtmiyor. Buna karşılık başına sarık sardığı, başka şeyler örttüğü rivayetleri pek çoktur. Bunda iklim şartlarının da rolü var elbette. Bugün ise başını namazda örtenler namazdan sonra hemen başlarını açmaya mecbur hissederler. Çünkü cami dışında, çarşıda pazarda onu başındakiyle gören inanç düşmanı kişiler, irticanın hortladığı yaygarasını yapabilirler…

Bu milletin başındakiyle uğraşmak inadı, insanımızın başının içindekiyle, inancıyla, yapılan kavgadan kaynaklanmaktadır. Allah'a iyi kul olma gayreti, devamlı engellenmiştir. Hiç vicdanı sızlamadan genç kızlarımızı okuma hakkından mahrum etmeyi marifet ve zafer zannedenler, Allah'a nasıl hesap verecekler? Son günlerde batılılaşmaktan çağdaşlaşmaktan, laiklikten bahsedenlerin bu kavramları kendi istedikleri gibi anladıkları, yorumladıkları açıkça anlaşılmıştır. Besmele çekmek, elhamdülillah demek, sünnet cemiyetleri düzenlemek bile yanlıştır onlara göre. Allah bizi bu insanlardan korusun ve kurtarsın. Onlara fırsat vermesin. Hesaplarını boşa çıkarsın. Kinleri, nefretleri, iftiraları kendi başlarına dönsün.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Benim de söyleyeceklerim ... - Sayı 92
Çanakkale şehitlerine ith... - Sayı 84
Ertuğrul bey ve Osmanlı s... - Sayı 84
Türk milletinde devlet ve... - Sayı 82
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


Batı; kaybettiği noktanın idrâkinde ve kazanacağı noktanın gafili olduğunu -yalnız kendine- ihtar ederek bugünkü buhranını yaşıyor. Biz; tüm taklitçiliğimize rağmen hem birincisinin, hem ikincisinin gafletindeyiz.
Eğer batı gibi kaybettiğimiz noktanın idrakinde olabilseydik, elimizden kaçırdığımız bunca zamandan ötürü eyvahlar eder; kazanacağımız noktanın gafletinden de sıyrılabilirdik…
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Annelerin zaferi
Hayatın merkezi anneler
İddiamıza arşivimiz delildir


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15719427
 Bugün : 2557
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 656519
 Bugün : 432
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 1079
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim