AFFEDELYM KY affolunalym Yasin Aslan Sayı:
61 - Temmuz / Eylül 2008
“Affetmek ve unutmak, iyi insanların intikamıdır.”
Geçenlerde ünlü Alman düşünürü Schiller'in bu güzel sözünü okuduğumda, yıllar önceki bir hatıramı sizlerle paylaşmaya karar verdim.
Lisede öğretmenlik yaparken, bir gün derste öğrencilerime şöyle bir teklifte bulunmuştum: “Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?” Benim onları sevdiğim kadar onların da beni çok sevdiğini düşündüğüm öğrencilerim bu teklifimi tereddütsüz kabul etmişlerdi.
“O zaman size ne dersem yapacağınıza söz verin!”
“Tamam hocam!” dediler hep bir ağızdan.
“Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz pazardan birer naylon poşet ve üç kilo patates alıp okula getireceksiniz!”
Eminim ki hiçbir öğrenci, bu işten pek bir şey anlamamıştı. Fakat ertesi sabah hepsinin sırasının üzerinde patates dolu poşetler hazırdı. Bana meraklı gözlerle bakan öğrencilerime şöyle demiştim:
“Şimdi, bugüne kadar affetmeyi reddettiğiniz veya şu anda küs olduğunuz her kişi için bir patates alın ve o kişinin adını o patatesin kabuğunun üzerine kazıyıp poşetin içine koyun!”
Bazı öğrenciler poşetlerine yalnızca bir iki tane patates koyarken, bazılarının poşeti neredeyse ağ-zına kadar dolmuştu. İçlerinden biri “Peki şimdi ne olacak hocam?” diye sorunca şöyle cevap verdim:
“Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu poşetleri yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız odada, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde, yani sürekli size eşlik edecek bu poşetler.”
Çoğunun yüz ifadesinden bu durumdan pek memnun olmadıklarını fark etsem de, yine de söylediklerimi yapacaklarından emindim. Aradan bir hafta geçmişti. Sınıfa henüz girmiştim ki, özellikle yükü ağır olan öğrenciler şikâyete başladılar:
“Hocam, bu kadar ağır poşeti her yere taşımak çok zor.” “Hocam, patatesler çürüyüp kokmaya başladı. Etrafımdakiler tuhaf tuhaf bakıyorlar bana.” “Hem sıkıldık, hem de yorulduk hocam.”
İdealist bir öğretmen olarak öğretmenliğin sadece öğrencilere bilgi aktarmak olmadığını, aynı zamanda hayata dair dersler de vermek olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden hafifçe tebessüm ederek şöyle dedim:
“Aslında insanları affetmeyerek onları değil, bizzat kendimizi cezalandırıyoruz. Dolayısıyla ruhumuzda ağır yükler taşımak zorunda kalıyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.”
Nefreti aşmanın tek yolu affetmektir. Zira hata yapan insanları affettiğimizde biz özgürleşiriz. Nefret ve kin yaşamdan zevk almamızı, insanların güzel yanlarını görmemizi engeller. Affetmek ise insanı manevî yönden geliştirir ve derinleşmesini sağlar. Salt kötülükleri görenler bir süre sonra şüphe, depresyon ve umutsuzluk denizinde boğulurlar.
Affetmek için kişinin ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir. Çünkü affetmek bir seçimdir. Birisinin zorlamasıyla olması mümkün değildir. Affetmeyi seçtiğinizde kimse size borçlanmayacaktır. Yani 'koşullu affetme' diye bir şey yoktur. Bu nedenle karşınızdaki kişinin de sizi affetmesini, değişmesini veya sizin istediğiniz gibi olmasını beklememelisiniz.
Affetmek kolay değil. Fakat özgürleşmek için gereklidir. Çoğu insan affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini zanneder. Oysaki affetmek geçmişte yaşanmış kötü anıların boyunduruğundan kurtulmak, bütün yaşamımızı kontrolü altında tutmasına son vermek demektir. Bir başka deyişle, affetmek affeden kişinin rahatlamasıdır. Unutmayalım ki affetmek,
Affettiğimiz kişiyi sevmek veya kucaklamak değil...
kişiyle konuşmak zorunda olmak değil...
kişiyle ilişkiyi sürdürmek için verilen bir taviz hiç değil...
kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil...
kişiyi tamamen haklı bulmak değil...
kişinin verdiği zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil..
Affetmek, artık acıyı hissetmemektir. Yani kırgınlığın, kızgınlığın, nefretin hapishanesinden barışa ve özgürlüğe kanat çırpmanın adı... Soyadı ise "Duygusal unutma" olsa gerek...
Küçük büyük sayısız günahımızı affeden Yüce Allah'ın (cc) kulları olarak, bizler neden hata yapan insanları bağışlamakta bu kadar zorlanıyoruz! Affedince insan hiçbir şey kaybetmediği halde, çok şey kazandığı kesin. O halde burada affedelim ki, ötelerde de affolunalım!
|