4-6 YA? ?OCU?UNUN DYN? D???NCESYNYN GELY?YMY VE E?YTYMY Ayşe Sena Ünsal Sayı:
63 - Ekim / Aralık 2008
"Kim demiş çocuk küçük bir şeydir,
Bir çocuk belki en büyük şeydir..."
Abdülhak Hamid
Çocuklarımız bizim geleceğimizdir. Ancak onları güzel eğittiğimiz takdirde; güzel yarınlara ulaşabiliriz. Güzel yarınlara ulaşabilmemiz; karakter ve kişilik sahibi bir nesil yetiştirmemiz de eğitimi tek taraflı düşünmediğimiz takdirde mümkündür. Çocuğun eğitiminde dinî motiflere de yer vermemiz gerekmektedir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav) şöyle buyurdular; "Her çocuk İslâm fıtratı üzerine doğar. Fakat çocuğun annesi ve babası onu kendilerine döndürürler. Yahudi iseler Yahudi, Hıristiyan iseler Hıristiyan, Mecusî iseler Mecusî yaparlar." (Buharî). Yani her çocuk Müslüman olarak doğar ve yetiştirilme tarzları sonucu dinleri değişir. Her çocuk ailesinin dini ne olursa olsun Allah inancını keşfedecek şekilde yaratılmıştır. Tıpkı Hz. İbrahim Peygamber gibi...
Çocukların 2 yaşları saadet dönemleridir. Büyüdüklerini ve kendilerini ifade ettiklerini fark ederler. Peygamber Efendimiz(sav); "Çocuklarınıza ilk söz olarak 'La ilahe illallah'ı öğretiniz" demiştir. Bundan maksat, çocuğun dili ilk önce bu sözle açılsın kelime ve cümlelerden ilk öğrendiği bu olsun. Kelime-i Tevhid hem İslâm'ın hem de imanın başıdır.
3 yaş nitelikli sözlerle birlikte, korku endişe ve heyecanın baş gösterdiği yıllardır. Biz ilk çocukluk, yani okul öncesi dönemi inceleyecek ve 46 yaş aralığındaki çocuklara dinî düşünce nasıl verilmeli onu irdeleyeceğiz.
"Hiçbir baba çocuğuna güzel edepten ve terbiyeden daha güzel bir şey bağışlayamaz." (Hadis-i Şerif/Tirmizi).
"Çocuklarınıza ve ev halkınıza hayır ve iyilik öğretin; onları edepli yetiştirin." (Hadis-i Şerif/Abdürrezzak).
"Çocuklarınızı üç iyi hal üzere edeplendirip onlara terbiye verin: Peygamberinizi (sav) sevmek, O'nun (sav) aile ve yakınlarını sevmek bir de Kur'ân okumak. Çünkü Kur'ân okuyup (Onu göğsünde) taşıyanlar Allah'ın gölgesinden başka gölgenin bulunmadığı günde Allah'ın arşının gölgesinde olurlar." (Hadis-i Şerif/Taberanî).
Bu hadis-i şeriflerden de çocuğun eğitimine ne kadar önem verilmesi gerektiği anlaşılıyor.
Gelelim 4 yaşındaki çocuğa... 4 yaş, hayallerinin güçlenmeye başladığı çağdır. Bu dönemde çocuklar gerçek ile hayalleri birbirine karıştırırlar. Bundan dolayı da hayallerini gerçek gibi anlatmaya çalışırlar. Bazen bu çocuklar yalancılıkla itham edilir. Modern psikolojiye göre 4 yaş öğrenmenin en hızlı ve aktif olduğu dönemdir. Antoine Vergote'a göre ise 4 yaş dinî dünyaya ilginin altın yaşıdır. (Din Psikolojisi/Çocuk ve Din) Fakat soyut düşünceye daha geçememiştir ve her şeyi somut bir şeyle özdeşleştirir. Meselâ annesi lâmbayı yakar, Allah ise yıldızları... Somut düşünce daha etkindir. Meselâ çocuk sorar; "Öğretmenim Allah o kadar büyük, o kadar büyüktür ki ayağı bu sınıf kadar vardır değil mi?" Allah'ı bazen büyük bir adam, bazen de bulutların üzerinde oturan ak sakallı dede olarak tanımlar. Bu tehlikeli bir durum değildir. Zaman içinde somut düşünce yerini soyut düşünceye bırakacaktır. Bu düşünceler olağan ve geçicidir. İyi bir eğitimle çocuk Allah(cc)'ın görülmeyen, resmi çizilemeyen ve her yerde olan bir varlık olduğunu anlayacaktır.
4 yaşında eğitimin İslâm Dininde ve Osmanlılar'da da yeri vardır. Âmin Alayı ve Bedii Besmele diye bir şey duydunuz mu? Osmanlılarda çocuk sünnet olduğu inancıyla 4 yaş 4 ay 4 günü doldurduğunda özel kıyafetler giydirilir, türbeler eş dost ve akraba eşliğinde ziyaret edilir ve törenle çocuk hocasının karşısındaki minderine oturtulurmuş. İlk besmelesini atması sağlanır ve hocaya emanet edilirmiş. Bu olaya da "ÂMİN ALAYI" veya "BEDİİ BESMELE" denirmiş. Yani; İLK BESMELE...
45 yaş aralığındaki çocuklar, sebep sonuç ilişkisini kavrayabilirler.
56 yaş aralığındaki çocuklar ise; farklı bardaklardaki aynı su miktarını kavrayamazlar. Onlar için uzun olan dar olsa dahi büyüktür. Kurabiyelerde dahi tombul ve büyüğü değil de uzunu seçerler ve sınıflandırma yapamazlar.
Bu yaş çocukları tüm kelimeleri kavrayamasalar da büyüklerinden duyduğu gibi tekrarlayabilirler. Çocuklar; "Allahu Teâlâ, Cennet, Cehennem, Bismillah, Elhamdülillah" sözlerini olduğu gibi öğrenebilirler. Anlamasalar da bu onların aşinalık kazanmalarını sağlar. Duaları telkin yoluyla öğrenebilirler.
Çocukları eğitirken hiçbir noktayı gözden kaçırmamalı. Bir ağaç fidesi gibi kollayıp gözetmeliyiz. Onlara ehemmiyet göstermeliyiz. Onlara Peygamber Efendimiz'i (sav) ve ailesini tanıtmalıyız ki sevgisi artsın. İlgi çekici olmak için Efendimiz'den (sav), sahabelerden, gül devrinin gül çocuklarından hikâyeler anlatmalıyız. Biz sevmeliyiz ki onlara da sevdirebilelim.
İslâm âlimlerine göre "Lâilahe illallah" sözü ile başlayan eğitim Kur'ân ile devam etmelidir. Bir çok İslâm âlimi çocuklara ilk önce Kur'ân öğretilmesinde fikir birliği etmişlerdir. Çünkü Kur'ân yüce kitabımızdır, dinimizin kitabı. Kur'ân okumak ise dinin gereklerindendir. Kur'ân okumak inancı yerleştirip pekiştirir, kök salmasını sağlar. Çocuk Kur'ân kelimelerine alışır, ruhu şereflenir yücelir, kalbinde şüpheye yer kalmaz. İbn-i Sina: "Çocuğa bedenî, aklî yeteneği elverdiği takdirde henüz küçük yaşta iken Kur'ân-ı Kerîm öğretin, okumasını sağlayın. Hem dinde en esaslı sözlük sayılan Kur'ân kelimelerine aşinalık sağlanır, hem de iman belirtileri ruhunda kök salıp derinleşir." Bütün İslâm âlimleri bu konuda söz birliği etmişlerdir. İbn-i Haldun MUKADDİMESİ'nde; İmam-ı Gazalî ise İHYA adlı eserinde çocuklara Kur'ân-ı Kerîm, hadisler, iyi ve yararlı kişilerin hayatlarını sonra da dinî bazı hükümleri öğretmeyi tavsiye etmektedir.
Osmanlı Devletinde hafızlık yapan öğrencilere her gün 21 kuru üzüm tanesi yedirilirmiş. Zekâyı açsın diye... Çocuklar bu minval üzere eğitilirse; iman veren, güven sağlayan bir eğitim ve öğretime sokulursa şüphesiz çok köklü bir iman üzere yetişirler. Fazilet ve ahlâk sahibi olurlar. Ona daha sonra helâl ve haram hükümleri öğretilmelidir ki; çocuk gözlerini ilâhî buyruklar üzerine açsın onlara uyup amel etmeyi gönül bahçesine işlesin.
İman Esaslarına Gelince:
1-Çocuğa önce Allah'a iman öğretilmeli, O'nun mucizevî kudreti, bitki ve hayvanların, tabiat olaylarının (rüzgâr, yağmur vs), güneşin ve yıldızların direksiz duruşları, bizim odamızı bile bir gün temizlemesek kirleneceği oysa Allah'ın yeryüzünü nasıl temiz tuttuğundan bahsedilerek anlatılır. Meselâ; rüzgâr temizler, yağmur yıkar, güneş kurutur. Hiçbir fırsat kaçırılmaz. Allah'ın varlığı ve birliği güzel bir şekilde verilir.
2-Çocuklara Allah'ın bizi her zaman ve her yerde gördüğü kavratılır. Biz O'nu görmesek de O bizi görmektedir. Peygamber Efendimiz(sav) buyurdu ki; "İhsan Allah'ı görür gibi ibadet etmendir. Eğer sen O'nu görmüyorsan da şüphesiz ki sen O'nu görmesen de O seni görüyordur."
Ahlak Kurallarında ise; Üç kötü huy belirtilmiştir:
1-Açıktan yalan söylemek: Aile bireyleri ve eğitimciler asla yalan söylemezlerse çocuk da yalanı öğrenmez. Mutlaka çevresinde söyleniyordur. Veya hayal ile gerçeği karıştırıyordur. Abdülkâdir Geylânî Hz.leri'nin hikâyesi anlatılmalıdır.
2-Açıktan hırsızlık yapmak... Hırsızlıkta da ailenin dikkatsizliğinin önemli bir payı vardır. Çocuğun getirdiği şeylerin kaynağı sorulmazsa daha kötü durumlar meydana gelebilir. Hz. Ömer devrinde "Süte su katan kadın" hikâyesi etkili olabilir.
3-Kötü sözler söylemek... Bu ise ya büyüklerden ya da arkadaş çevresinden geçer. Kendi konuşmamıza her an dikkat etmeli ve arkadaş çevresini kontrol etmeliyiz. Çocuk güzel sözler söylediği zaman ödüllendirmeliyiz.
Çocukta dinî düşüncenin geliştirilmesi için yararlanılan metotlar
1.İyi örnek olmalı:
Bu konuda ilk örnek anne baba ve ailedir. Çocuklar bazen arkadaşlarından da çok şey kaparlar. O yüzden örnek arkadaşlıklar kurmasına çalışılmalıdır. Çocuk gördüklerini taklit etmek isteyecektir... Kur'ân-ı Kerim okumak, abdest almak, namaz kılmak, oruç tutmak, iftar sofrası, sahur yemeği, bayram günleri, yemek duası... Dinine bağlı bir ailede yetişen bir çocuk diğer çocuklara oranla daha şanslıdır ve birçok kavramı zorlanmadan çözer. Akabe b. Ebi Süfyan'dan bir örnek: Akabe çocuğunu hocaya verdiği zaman demiştir ki; "Çocuğumu ıslaha başlarken önce kendini ıslah et, kendini örnek duruma getir. Çünkü çocukların gözleri senin gözlerine bağlı sayılır. Ona göre iyi ve güzel şey senin iyi ve güzel kabul ettiğin şeydir. Onlara göre çirkin ve kötü senin çirkin ve fena kabul ettiğin şeylerdir." Sorumluluk aileyle birlikte eğitimciye de aittir.
2.Sorularından yararlanılmalı:
4 yaşındaki çocuklar nereden geldikleri ve Allah ile ilgili soru sorarlar. Fakat cevaplarıyla ilgilenmezler. Meselâ sorar; "Anne, dedemin dedesi varmış, dedesinin de dedesi varmış. Bu böyle nereye kadar gidiyor?" Anne cevaplar; "Anneannenin de anneannesi var, anneannesinin de anneannesi varmış." Çocuk durur ve "Ben bunu düşünmemiştim" der oyuna devam eder. O cevabı merak etmez sadece paylaşmak ister.
56 yaşındaki çocuklar ise sorularıyla herkesi bunaltırlar. Bazen soruların cevaplarını bilmediklerinden, bazen ise nasıl yanıtlayacaklarını bilmediklerinden başlarından savarlar. Fakat bu yaş çocuğu cevapları merak eder. Eğitimciler her türlü soruya karşı hazırlıklı olmalı ve çocuğun bütün sorularını cevaplandırmalıdır. Burada dikkat edilecek bir diğer husus ise onların anlayacağı dilden ve kısa ve öz cümlelerle açıklamaktır. Çocuk cevapta kendisini bulsun. Yine Efendimiz (sav) dediler ki; "İnsanlara akıllarının alacağı dilden konuşunuz." (Aclunî). Unutmamalısınız ki bilgi de gıda gibidir. Çocuk aç bırakırsanız bakımsızlaşırken, gereğinden çok verirseniz de hazımsızlık yapar. Dengeli ve özenli olacaksınız. Peygamberimiz buyurmuştur: "Kolaylaştırınız güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz." (Buharî)
Cevap verirken;
?Neyi sorarsa ona cevap verin.
?Çocuğun tecrübe ve anlayışına göre ayarlayın.
?Cevapta samimi olun.
Yine hikmet erbabından birisi demiştir ki; "Çocukları bir ilimde sağlam bilgi sahibi olmadan diğer bir ilime çıkarmayın."
3.Uygun zaman ve ortam gözetilmeli:
Yemekten önce ve sonra ellerin yıkanması gerektiği,
Yemekten önce besmele çekilmesi, bitince elhamdülillah demesi gerektiği,
Konuya uygun hadisler ve sünnetler çocuğu sıkmadan verilmelidir.
4.Sevgi ile yaklaşılmalı:
Korkunun yerini güven, merhametsizliğin yerini ise sevgi almalıdır. İslâmî terbiye metodu budur. Namazda aksıran sahabeye Peygamberimiz (sav) ne kadar güzel ifade etmiştir. En başarılı eğitimci O'dur (sav).
Bazen büyükler çocukları cehennemle korkutmaya çalışırlar. Bu ise çocuğun benliğinde büyük yaralar açar. Çünkü çocuklarda doğuştan Allah korkusu yoktur. Zaman içerisinde öğretilir. Bir çocuk muayenehanede devamlı oyuncak silâhıyla gökyüzüne ateş ediyor. Sonradan anlaşılıyor ki; büyükanne devamlı şöyle yaparsan Allah seni cezalandırır diyormuş. Salzmann Yengeç Kitabında der ki; "Eğer onları Allah'tan soğutmak istiyorsan devamlı O'nunla korkut amacına ulaşırsın." Hikâyede gök gürlediği zaman annenin bakın çocuklar Allah kızdı demesi yıllar sonra çocukta dinsizliğe sebep oluyor.
5.Alternatifler getirilmeli:
Yaramaz Rafi'ye Peygamberimiz (sav) demiştir ki; "Ağaçları taşlama, altına dökülenleri ye.". Asla günahtan bahsetmemiştir. Bir şeyi yasaklarken de başka bir alternatif sunun. Meselâ bir çizgi filmi seyretmesini istemiyorsunuz; o zaman siz İslâmî olanını bulun ve onu izlettirin. Asla boşluk bırakmayın. Çünkü boşluklar mutlaka doldurulur. Sen yapamazsın edemezsin demek yerine nasıl yapabileceğini öğretin. Önünü açın.
6.Hikâye ve masallardan yararlanılmalı:
Çocuklar hikâye ve masal kahramanlarıyla özdeşleşeceklerinden konular iyi seçilmeli. Baştan sona iyice okunmalı, verilmek istenen tespit edilmeli. Amacımıza yönelik bir materyal seçilmeli. Kültürümüzü ve dinimizi örnek gösteren hikâyeler seçilmeli. Peygamber kıssaları gibi... Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'den faydalanılmalı. Bitkiler, hayvanlar dini bayramlar gibi... Meselâ Robinson Cruso'yu herkes bilirken Hay b. Yekzan'ı kimse bilmemektedir. İbn- Tufeyl'in yazdığı ilk ıssız ada romanıdır.
Çocukların dikkati dağınıktır. İlgilerini canlı tutmak için katılımlarını sağlamak, bitince onlara da anlattırmak, yarım bırakıp tamamlatmak, hikâye hakkında sorular sormak gerekmektedir ki onun için anlamlı hale gelsin ve tecrübelerini geliştirsin. Gerekirse hikâyeyi onların seviyesine uyarlayıp; OKUL ÖNCESİ ANLATILARI haline getirilmelidir.
7.Kutsal yerlere, camilere götürülmeli:
Mesela Mevlevileri yakından tanıtmak, o havayı solutmak için Karabaşî Tekkesi Mevlevî Dergâhı hoş bir gezidir. Yalnız ve anlaşmalı gidilmek kaydıyla.
8. Hastalık ve ölüm olaylarından yararlanılmalı:
Allah(cc) herkesi yaratmış. Her canlı doğar, büyür ve ölür. Sonra Cennete gider. Biz de gideceğiz ve orada onlarla buluşacağız. İnşallah GÜL DEVRİ'nin GÜL ÇOCUKLARI gibi tertemiz bir nesil yetiştirelim.
|