VURGUN Bedran Yoldaş Sayı:
49 - Temmuz / Eylül 2005
Ruhunu aleve terk etti sıla
Gecenin ocağında islenerek
Küle
Boğazlanan boğa canhıraşıyla
Uzanır eller karanlıklarda
Yıldızları sökmek,yol bulmak
Kehkeşanlara
Kişneyen atın nefesine tutunarak
Uzat ellerini ellerini
Bir kelebek, bir tüy hafifliğiyle
Yüklensin günahlarımı Dicle’de
Ağlasın
Beyaz çizgiler parlasın yakalarda
Karanlıklar saklansın
Saklansın kucağında babilin
Gözleri görmesin yarasalaşan
Dünyanın
Istırap yüklendi dağlar gibi
Taşından
ellerine dökülen ırmak
Sular gönlünü kana kana
Buğulu aynaya yansıyan
Ferahlık fersah fersah kaçar
Gelinlik kız endamıyla kızarır yanakları
Debisi artar hazı, döner başı
Yokuş yukarı taşar
Güller dururken goncaya
Yaralı baykuş gözlerini diker
Diken-mekan karanlığa
Yastık kocaman taşlardan kafasına
Sis bulutu acımtırak bir gölge
Gökyüzünde parlayan yıldızlar
Gülümser her dem rüyasında
Acem uşağına
Fır döner devran
Aşk gezegeninin sakinleri
Sahi yaşam var mı ki
Odalarında fezanın
Bıçak sırtında mı güzellerin elleri
Soyarken meyveleri
Yırtınan vech
Yırtınan elbise
Yapıştı Züleyha’nın
Yusuf’u gören güzeller
Aşkından
USULCA BİR EL UZANIR
Bedran YOLDAŞ
Usulca bir el uzanır karanlık basmadan
Ayaklarıma değin uzanan hayalinden
Kanatlanarak afaka kanat sallayan köse
Dalgalara yufka açan sıtmaya tutulmuş adam
Bir koşuda yetişir tüten zaman
Terekesine biner Azrailin
Teneşirse uzaklara yollanan selam
Bir göz etrafı seyreder yusuftutan
İçimi yakan kırmızı ateş tüylerine yansıyan
Avuçlarıma dökülen yolunmuş zaman
Badireler
Atlarken develer hendekten
Ortada kalan
Bir ben miyim ellerimde yanan köz
Gözlerimden dökülen acılar közümü ıslatan
Usulca bir el uzanır karanlık basmadan
Yüreğime abanan
Kusmadan hayat
Izdırabından sarhoş
Dürüstlük pompalamadan, damarlarına dolanan
Yargıç acemi karada aciz
Kalemler kırılmadan az önce
Şafaktan hemen önce etrafına boyanmadan güneş
Gelincik boy atar yaslı harmanda
Dövündükçe
Bulanık yüzünde dökülen kezzap
Ahu zarda kalır sapla saman
Bilgin usulca uzatarak elini
Onarır yaralı kalbimi
|