Kimin Adyna B?y?k Olmak? Mücahit Koca Sayı:
61 - Ekim / Aralık 2009
Her sanat ve mesleğin sahibine ait bir getirisi vardır. Bakışı manevî olanla maddî olan birinin kazançlarının farklı olması kaçınılmazdır. Bu nakkaş ile bakırcının sanatı arasındaki uçurum gibidir. Birinde sanat varken; öbüründe faydacılık vardır. Akıtılan terin, gerilen ve hafakanlar geçirten aramaların sahibinde yaptığı -görmesini ve almasını bilenlerce takdir edileceği gibi- kelimeleri kifayetsiz kılacaktır. Şiirden 'hat'a, 'musiki'ye, 'ebru'dan 'minyatür'e dek sanat ve ustalık üzerinde hep durulan, konuşulan olmuşsa bundandır.
Büyük olmanın sorumluluğu da büyüktür. Milletler, bugün özellikle sanat ve spor gibi alanlarda yetişmiş büyük kişileriyle dünya önüne çıkmaktadırlar. 'Nobel'den, 'Oscar'a, 'olimpiyat'lardan 'sergi'lere ve 'fuar'lara kadar her yerde bir yarış varsa bu duyulan sorumluluk yüzünden değil midir?
Millet olarak çok büyük ve kanlı badirelerden geçtik. Kendimizi unuttuk; bulduk, unuttuk; bulduk, hâlâ bir ikilem içinde yaşıyoruz. Son yıllarda elmalarla armutları öylesine karıştırdık ki; çık işin içinden çıkabilirsen, demeden edemiyor insan. Ne demek istediğim gayet açık! Açın gazete ve dergilerimizi bir kere daha bakın. Bütün ön yargılardan, taassuplardan arınmış olarak bakın. Muallim Naci gibi bakın, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç gibi bakın. Onların hayat, sanat ve düşüncelerine ne kadar uzak ya da yakınız hesap edin! Bu hesabı sanatçısından siyasetçisine, imamından öğretmenine bütün aydınımız yapmak sorumluluğundadır.
Ben örneğimi şairlerden vermek istiyorum. Büyük şairin yeteneğinin kır atını mahmuzlayarak geldiği yer; hep millet, devlet ve medeniyetin büyüklüğü ile uyuşabilecek bir yükseklik ve büyüklük olmuştur. Fatih Sultan Mehmet'in yanında en büyük iltifata sahip, sohbet arkadaşı, danışman, sırdaş; Şair Mevlâna Kadir ile Yavuz Sultan Selim'in yanında Şair Halimî, Kanunî Sultan Süleyman'ın yanında Baki, velhasıl Sultan III. Selim'in yanında Şeyh Galip, benim büyüklükten ne anladığımı anlatmaya yeter de artar sanırım. Siz, bunu öbür meslek ve sanat alanlarında da örnekleyebilirsiniz.
Örneğini şaşırmak istemeyenler, millet adına büyük olmanın değerini bilenler, sizedir sözüm!
Hıristiyan Batı'nın ve putperest Doğu'nun bağıra bağıra üstümüze geldiği günümüzde; kimliğinin farkında olan her inananın elindeki işini en iyi şekilde yapma sorumluluğu her zamankinden daha çoktur. Şiirin en iyisini yazıp; şairin en iyisi olmak gibi; romancının, hattatın, bestekârın, ebrûzenin, nakkaşın, ressamın ve mimarın da en iyisine sahip olmak zorundayız. Bu; ya ol ya öl, gibi ciddî bir hale gelmiş değil midir bugün?
Karşımızdaki haini artık görelim kardeşim. Tabiî her haine karşı bir değil; on kahraman yetiştirmenin soylu kavgasını da verelim. Materyalistlerin; "İnsan dünyaya bir defa geldiğine göre ölmeden önce bütün zevkleriyle dünyanın tadını çıkarmalı, sözü gibi biz de dünyaya bir defa geldiğimize göre; olanca çabamız ve yeteneğimizle büyük adam ve büyük eser sahibi olma yolunda -en yüksek dağın, en sert zirvesinde- kendimizi mutlaka denemeliyiz. Böyle yapa yapa; dün Fatihlerde, Mevlânalarda, Fuzûlilerde, Bakilerde, Levnilerde, Sinanlarda vb. olduğu gibi yeteneğimizi yeniden olanca zenginliğiyle sergilemiş olacağız! Sergilemekle kalmayacak, millet olarak burçlarda bayrağımızı devamlı dalgalandıran olacağız.
|