MYLLETY MYLLET, DEVLETY DEVLET, MEDENYYETY MEDENYYET YAPAN RUH Mücahit Koca Sayı:
63 - Ocak / Mart 2009
İnsan, yaratılışının bilincinde mi? Bu soruyu herkes kendine sormalı. Sormakla kalmamalı, bu gerekliliği ne ölçüde yaşayabildiğinin de araştırmasını yapmalı. Hazreti Ömer’in; "Bugün Allah için ne yaptın?" sorusu gibi insanı bu soru devamlı izlemeli. Ders çalışırken izlemeli, yemek yerken, uyurken ve konuşurken izlemeli. Dahası; severken, nefret ederken, siyasetçiyse; siyaset yaparken, sporcuysa; spor yaparken, âlimse; ilim yaparken, şairse; şiir yazarken, ressamsa; resim yaparken, bestekârsa; beste yaparken hep izlemeli.
Bugün Batının yoldan çıkarmışlığıyla uğraşan aydınımız, her şeyin aslına dönmek ve insana aslındaki yüceliği öğretmek yükümlülüğündedir. At izinin it izine karıştığı günümüzde, bilmeden iyi bir şey yaptığını sanmak kadar aptalca bir şey yoktur. Ama gelin görün, etraf milleti bilmeyen milletvekili, devleti bilmeyen bakan, fıkıh bilmeyen imam, tıp bilmeyen doktor, yemek bilmeyen aşçı, motordan anlamayan şoför, velhasıl; şiir bilmeyen şair, Türkçe bilmeyen edebiyatçı kaynıyor.
Bu böyle sürüp gitmez.
Adam gibi adam olmak sorumluluğundayız.
Yeteneklerimize uygun iş ve sanatta karar kıldıktan sonra; onun gerektirdiği bedeli ödemeyi göze almalıyız. Hiçbir iş ve meslek bize altın tepside sunulmaz. Onu biz bazen iğneyle kuyu kazmak misali; uzun didinmelerden sonra elde ederiz.
Dünyanın gelmiş geçmiş en çilekeş insanı Peygamber Efendimiz (sav) değil midir? O, Allah’tan bir görev almış, onu her engelleyici ve zor şarta rağmen tamamlamış değil midir?
Onun direnmesi, kararlığıdır.
O’dur bize cennetler hediye eden.
Bizde her okur-yazarın ilk okuduğu ve dinlediği kahramanlık hikâyeleri Battal Gazi değil miydi? İstanbul kapılarına kadar gelmiş bu veli kahramanın izinde gidenler ve ruhuyla tanışlardır Selçuklu ve Osmanlı’yı kuranlar. Tabiî Osman Gazileri, Orhan Gazileri, Yıldırımları, Fatihleri, Yavuzları ve Kanunileri yetiştirenler.
Mevlâna, deyip geçiyoruz! Bugün Mevlâna’yı oraya getirip oturtan çilenin acaba bilincinde miyiz? Şair Molla Câmi gibi ulu birine; "Peygamber değil ama kitabı var," dedirten Mesnevî’nin yedi yüzyıl sonrasında bile bize ışık tuttuğunu acaba ne kadar biliyoruz?
Mimarımız Sinan, mabedimiz Süleymaniye ve Selimiye diyorsak; İslâm medeniyetinin âbide eserini dünyaya hayranlıkla seyrettiriyorsak –Mevlâna’nın Mesnevî’sini dünyaya okuttuğumuz gibi– Dede Efendi’nin ve İtrî’nin ruhumuzun konuşması olan eşsiz bestelerini dinletiyorsak; şu yer küresinde imanımıza ve dehamıza parmak ısırtıyorsak; bunun sebebi millet, devlet ve medeniyet yolunda bitimsiz çileleri göze almamızdandır.
İlk günden bugüne Allah Resulü’nün ayak izlerinde –her alanda– ne büyükler yetiştirdik!
O büyüklerle Batının her yüz hainine karşı bir kahramanla karşı dikildik!
Bu yetiştirmeler ve dikilmeler olmasaydı dünya bugün ne halde olurdu bir an durup düşüneniniz var mı?
Bu millet, Batının bütün ayartmalarına rağmen hâlâ o ilk günkü ruha bildiktir. Eğer böyle olmasaydı günümüzde de değer olarak bildiğimiz birçok eser ve kahraman olarak bildiğimiz birçok canımız olmazdı.
Bundan sonra da eğer bir adım atılacaksa; o ilk adım, yine o ruhlardan hareketle atılacaktır. Bir gün başarı diye bir şeyden söz edilecekse; onlar mutlaka anılarak başlanacaktır söze...
|