Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2770 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

STANDART SAHİBİ OLMAK
Mücahit Koca

  Sayı: 44 - Nisan / Haziran 2004

Bugün modernizmin kazandırdığı olumsuz alışkanlıklar yüzünden insanımız büyük bir bunalım içindedir. Bu bunalım en çok da müslüman dava adamlarını yormaktadır. Sorumluluk duyan, kendini müslüman kimliği ile tanımlayan aydınlar laik toplum yaptırımları karşısında kılıktan kılığa girmekte olan halkların bunalımlarını çözmek için büyük gayret sarf etmektedirler. Bunlardan biraz sağlıklı düşünenler, kendilerini kurtuluş sahiline doğru yönlendirdiklerinde; başlarına gelmedik kalmamaktadır. En başta bu kişilerin kendi evlerinin içinden muhalefet görmelerine şaşmamak lâzım değil midir? Çünkü bu modernist inanıştan en çok etkilenen de onların aileleri değil midir? Belli bir standardı olmayan; okuldan, camiden, medya ve sokaktan elde edilenlerle oluşmuş bu müslüman anlayışı yıkmak sanıldığı kadar kolay değildir. Zaten en zor yıkılacak şeyin kurulu düzen gibi kazanılmış alışkanlıklar ve anlayışlar olduğunu bilmiyor muyuz?

Bizi biz yapan şey buyruklarla oluşan standartlarımızdır. İnanışımızdan, namazımıza, örtümüzden sakalımıza, taraf olmamızdan, kardeş olmamıza kadar olan her müslümanca davranış ve yaşayış bu standardımız olan kanunlarla ortaya çıkar. Biz farzları, sünnetleri ve müstehapları bilmezsek; haramı, helâlı tanımaz ve inandığımız gibi yaşamazsak nasıl gerçek ve derin anlamı ile müslüman olabiliriz? Bugün marjinallikle suçlanan müslümanları mı ayıplamalı, yoksa dinî bir folklor gibi algılanan sıradan müslümanları mı? Bizi öbür batıl inanış ve anlayışlardan ayıracak olan inancın pratiğini ilkelerine uygun olarak yaşamak değil de nedir Allah aşkına?

Hazret-i Ömer, Ahnef b. Kays ile yemek yemekteydi. Tek çeşit yemek yemişlerdi. Bu Ahnef b. Kays’ı meraklandırmış; Hazret-i Ömer’e “Halife olduğunuz halde, tek çeşit yemekle mi yetiniyorsunuz?” diye sormuştu. Ömer standardını bulmuştu: “Elbette tek çeşitle yetiniyorum, hem de şükrediyorum bu halime… Benden önceki Halife Ebubekir böyleydi. Onun örneği olan Hazret-i Peygamber de böyleydi. Bizler örneklerini şaşırmayanlarız. Sen sorunu örneklerini yitirenlere sor. Ey Ahnef, sofradaki haramsa; cezası var ve eğer helâlse bu defa da hesabı var. Bunu unutma, hesabını büyütme…” demişti. Bugün müslüman standardı sayılması gereken örnekleri ideal anlamı olan yere; gerçek örneğimiz olan Sahabelere, yani Asr-ı Saadet’e kadar götürmek gerekir. Ben böyle durumlarda hep en yakınımdaki örneklerden başlayarak; geriye geriye; bizim asıl kimliğimizi oluşturması gereken ideal örneklere kadar gitmeyi savunmuşumdur.

Bugün insanımızın en büyük yoksulluğu örneklik sıkıntısı değil midir? Şairinden, sporcusuna, siyasetçisinden, işverenine, bilim adamına, mimar, hattat ve ressamından, bestekârına kadar bugün şairlerden başka gerçek anlamıyla ideale yakın bir örnek gösterilebilir mi?

Düşünüyorum da standartlar dikkatle alınmayıp; ilkeler çiğnenince ne kötü çığırlar açılmış! Osmanlı’nın gerileme sürecine girmesiyle başlayan; yıkılmasıyla ise ne çok şeyler kaybedilmiş! Müslümanın standartlarını verebilecek kurumlar olan camiler, medreseler, tekkeler, loncalar, vakıflar gibi kurumlar ya yok olmuş yahut da asıl görevlerini yapamaz olmuşlardır! Dahası yerlerine kurulanların hepsi de Batı standartları üzerine yetişmiş İslâm’a yabancılaşmış kimseler tarafından kurulduğundan ve yönetildiğinden; hiçbir zaman tarihindeki görevini yapamamıştır. Bu yüzden sanki özlerinde bozulmuş dinlerin değerleriyle; kurulu düzene hâkim olan kimselerin esiri birer eşya gibi olmuş çıkmışlar. Aslında siyasetinden ekonomisine, sanatından edebiyatına, dinî hayatından eğlencesine kadar bizi farklı kılan İslâm, tam ve eksiksiz yaşandığında Asr-ı Saadet İslâm Devleti, Emevîler, Abbasîler, Endülüs Emevî Devleti, Selçuklu ve Osmanlı Devletleri gibi İslâm medeniyetinin emsalsiz eserleri olmuştular; insanlığa mutluluk getirmişlerdir. Ne zaman standartları unuttular; kaynaktan uzaklaştılar işte o zaman yokluğa mahkûm olmuşlardır.

İşte asıl sorun da buradan başlıyor. Giderek; “Müslüman” olduğunu söyleyenler bile bugün Batı değerleriyle yaşamakta; işledikleri günahları bile sevap olarak görmektedirler. Belli başlı İslâmcı düşünürler ve bilim adamları dışında bu konuda İslâmî kurumların da verdikleri bir şey olduğunu söyleyemeyeceğim. Delili de, dünyada müslüman milletimize karşı yapılan akıl almaz tacizlere ve aşağılamalara karşı gösterilen müslüman refleksin bir anlam ifade etmemesi olacaktır. Aynı durum acaba Asr-ı Saadet döneminde nasıldı diye biraz düşünelim mi? Resulüllah zamanında yaşayan Ka’b. Eşref Yahudilerin büyük şairlerindendi. Şiirleriyle Hazret-i Peygamber’i eleştiriyor; İslâm ve müslümanları geri ve kötü olarak tasvir ediyor; aleyhinde yazdıklarıyla genç İslâm Devleti’ne büyük zararlar veriyordu. Hazret-i Peygamber büyük İslâm şairi Hassan b. Sabit’i Eşref’in kötü propagandasını yıkmak; yalancılığını göstermek için şiirler yazmakla görevlendirildi. Şair Sabit, Eşref’i şiirleriyle hicvetmeye başladı. Bu şiirler öylesine etkili olmuştur ki; Mekkeliler Eşref’i bir bir evlerinden kovdular. Şair Sabit, Müşrik şair Eşref’in peşini bırakmadı. Sabit’in şiirinin etkisiyle Mekke’de bütün kapılar yüzüne kapanmıştı. Koca şehirde gidecek yer bulamadı kendisine…

Bugün çok büyük çapta İslâm aleyhtarlığı yapıldığı halde bunlara bırakın engel olmayı; müslüman halkları tatmin edecek cevaplar aydınımız tarafından verilememektedir. Hükümet olunduğu halde iktidar olunamayışındaki sebep de burada değil midir? Eğer müslüman aydın bugün standardını kaybetmemiş olsaydı; ne bugünkü medya manyakları, ne Batı taklitçisi siyaset ve edebiyat adamları bu kadar rahat konuşur; ne de iş çevreleri devlette bu ağırlıkta söz sahibi olabilirlerdi.

Mesele standart meselesi… Bu da yalnızca savunma ile de ilgili değil. Her konuda standardımız olmalı… Elmalılı Hamdi Efendi, bir surede müşriklere “Fıkıhsızlar” denilişini tefsir ediyor. İşin acısı o fıkıhsızlar şu anda bizim de içimizde… O, fıkıhsızlar, bugünkü “Ben de müslümanım” diyenler gibi değiller miydi? Hem, bu konuda olsun bir İslâmî standart olsaydı, müslümanlar edebiyattan sanata, siyasetten ekonomiye bu kadar parçalı bulunurlar mıydı?

Yine de büyük gelişmeler olmuyor değil! Her ne kadar hükümet olunup iktidar olunmasa da; her geçen gün yaşantımız Batı’nın ilkelerinden izler de taşısa; yine de birçok konuda yeni adımlar atılmıyor değil. Yine de bilim adamlarımızın ortaya koydukları İslâmcı performans alkışlanmaya değer. Gönül ister ki, ideal anlamına uygunluk her alanda örneklerin çoğalmasıyla; daha doğru bir ifadeyle unutulan sünnetlerin diriltilmesiyle daha fazla insanımızda ve kurumlarımızda yer bulsun.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Mistik dağcılık hikâyesi... - Sayı 77
Mistik bir dağcılık hikây... - Sayı 76
Mistik bir dağcılık hikây... - Sayı 75
Mistik bir dağcılık hikây... - Sayı 74
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Cinayet, hırsızlık, fuhuş, içki, kumar ve uyuşturucu karışımından ibaret düzeni ambalajlayıp medeniyetin ta kendisi diye yutturmak isteyen “tek dişi kalmış canavar”a karşı hani, “iman dolu göğsümüz” vardı?
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14592695
 Bugün : 3236
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631037
 Bugün : 683
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim