TEZATLAR Ahmet Çelebi Sayı:
62 - Ocak / Mart 2010
Donuk duvarlar, sanki birazdan yıkılacak
Ben dünü de yarın gibi beklemiş adam
Buğulu sesler görünür dikilir karşıma
Odamın penceresi küskün kapanacak
Ben ne olursa olsun
Gözyaşına yaslanmamış adam
Ne olursa olsun yaslanmamış adam
Saatler çıldırmış aynalar asi, yollar karanlık
Gelecek sevgiliyi beklerim hep bekleyenler gibi
Sevgilinin gidiş vaktine rastlanmış
Benim doğuş vaktim
İki sevgilinin davası bu, bu dava asırlık
Hayat tezatlar yurdu, sukutta büyük mesaj
Benim sevgilim hep sessiz hep suskun
Ben durmadan konuşan divane mecnun
İnsan bu, dünle yarını toplayıp bu günü olmayan
Gözyaşını ölüm sanıp kahkahaya sarılan
İnsan bu, başlangıcı yokluk, sonu olmayan varlık
Benim sevgilim vuslat mı yoksa
Düşmanım hasret desem, niye bu kadar tatlı
Hayat tezatların yurduymuş
Irmaklar denize, sesler kulağa, şekiller göze
Her giden kavuşuyor bekleyene
Söyle ey! Kalem, ben bekleyen mi giden miyim?
Bekleyensem neyi, gidensem nereye
Tüm umutlar yarına ait hatalar düne
İşte hayat bu tezatların ülkesi
Tren gider yol kalır, yolcu gider şehir kalır,
Bu gün biter, yarın gelir, dün kalır
Biri gider insanın biri gelir, insan kalır
Düşün ki insanın varlığı hatıradır
Asırlık hatıralar saniyelik hayale mahkum
Mahkum olan ben sonsuzluğa mahkum
Zaman içinde zaman saniyeler asır
Ömür dün ile yarının arasındadır
Sevgili yeter bu tezatların arasında kaldığın Ya sen geç git, ya ben erken doğayım
|