Cebinde Rüya Taşıyan Adamlar Ziya Paşa Akyürek Sayı:
62 - Ocak / Mart 2010
–Tolga Bey'le görüşecektik
–Odasında sizi bekliyor
–Teşekkür ederim
Okul koridorlarından geçip, koridorun sonundaki merdivenlerden iki kat yukarı çıkan, Tolga Hoca'nın çok sevdiği öğrencisi Semih'in velisiydi. Ara sıra davet eder, öğrenci sorumluluğunu velisine hissettirirdi.
Semih okula ilk geldiği zaman kıymet bilmez bir öğrenci idi. Elindeki anne- baba devletinin farkında değildi. İçinde sevgi dolu kalbini karabulutlar kaplamıştı. Kalbinin anahtarı kayıp, kilidi ise paslıydı. Küçük yaşına rağmen hayattan bunca kopmuşluk insanı şaşırtıyordu. Allah'ın izniyle Tolga Bey'in elinde baharına kavuşmuş bahadır gibi dirilmiş, aslına rücu etmiş ve insanî hüviyetleri tekrar elde etmişti.
Tolga Bey iyi bir eğitimciydi. Dilindeki duasıyla, gecelerdeki sızısı bir olunca uzaklar ona yakın, müşküller kolay olurdu. Yılları ayağına çağırır, öğrencilerin sıkıntılarını tek tek görür, onlara yıllar sonrasını tecrübesiyle fısıldardı. Basiretine diyecek yoktu. Semih'i de elleri arasına almış bir mum gibi hem yakıp hem eritmişti. Yandıkça aydınlatmayı öğretmiş, çeşme başında su taşıma dersi vermişti. Semih de artık bir Tolga'ydı.
Bir babaya daha ne verilir ki evladını yetiştirirken edilen yardımın dışında. Tolga dertlerini daha büyük bir dert ile karantinaya almasını öğretmişti Semih'e.
Semih'e bakan Tolga Hoca'yı görüyordu. Semih'in babası o yüzden Tolgayla Semih'i ayırt etmezdi.
Merdivenleri çıkan Ahmet Bey sağ tarafta Tolga Bey’in odasına doğru yürüyordu. Tolga beyle koridorda karşılaştılar. Her zamanki nezaketi ile karşılayan Tolga Hoca Ahmet Bey'i odasına aldı ve 3–5 dakika müdür beyin odasına gidip gelmek için müsaade istedi.
Ahmet Bey Tolga Hocayı beklerken masasının üzerindeki alıp ona hediye ettiği Çanakkale Şehitler Abidesi'nin maketini gördü. Okulun yaptığı Çanakkale gezisine Ahmet Amca da katılmıştı. Hani her zaman anlattığı dilinden düşürmediği gezi…
Gezi boyunca sessizdi Ahmet Bey. Anlatılan hikâyeler ruhundaki ateşi alevlendiriyor, alıp onu göklere çıkarıyor, sonra sağanak sağanak gözlerden indiriyordu. Yahya Çavuşlardan, Seyit Onbaşılara kadar her kahramanın tesiri bir başkaydı…
Gözlerindeki yaşlar tıpkı oradaki gibi coşkundu.
Tolga odaya dönünce gözü yaşlı buldu Ahmet Bey'i.
–Hayırdır Ahmet Bey bir sıkıntınız mı var?
–Yok hocam Çanakkale'yi hatırladım
Dedi gözlerindeki yaşı silerek.
–Ha öyle olsun. Merak etmeyin o ruhta insanlar yetişiyor hem de sizin çok yakınınızda.
Ona şüphe yok hocam.
Bakın az önce elime birisi bir kâğıt tutuşturdu. Size onu okuyayım isterseniz.
Tolga Hoca cebinden çıkardığı bir tomar kâğıdın arasından birisini alıp okumaya başladı.
“Rüyamda yurt binamızdaydık. Arkadaşlarla yurdun merdivenlerinden aşağıya doğru iniyorduk. Yanımızda Fahr-i Kâinat Efendimiz (sav) de vardı. Bizimle beraber bir salona geldi. Orda oturduk. Sonra öğretmenlerimiz geldi.”
Ahmet Bey iyice karışmıştı. Bu hislerle sadece “Bize dünyada cenneti yaşatan Allah'ım. Ötede de aydınlat bizleri.” diyebildi. Duasına âmin dedi Tolga Hoca.
–Diğer kâğıtlarda rüya mı hocam?
–Evet, onlar da çocuklarımızın gördüğü güzel rüyalar.
–Neden cebinizde taşıyorsunuz?
Onları arada okuyor bize gülleri nasip edene şükrediyorum.
Odada sırlı bir sessizlik vardı. Hislerin coştuğu zamanlarda ariflerin dudakları durmazmış. Kendi hallerince dua ettiler, ne dediler Allah bilir. Sanki ikisi de aynı duayı ediyorlardı. Dertler aynıydı çünkü.
Tolga Hoca:
–Ahmet Bey biliyor musunuz bu rüyayı gören kim?
–Kim hocam ben tanıyor muyum?
–Semih oğlunuz. Ahmet Bey ağlayarak Tolga Hoca'ya sarıldı. Ve ben anladım ki geleceği inşa edecek kahramanların cebinde rüya taşıyan adamlar olacaklar. Demek oğlum sizi kendine babasından daha yakın görüyor ki bunu bana bile söylemiyor size anlatıyor. Allah yolunuzu açık etsin Tolga Hocam…
|