Öğrencime mektup Ziya Paşa Akyürek Sayı:
68 - Nisan / Haziran 2011
Bir has odadan sevgimi sunduğum Sevgili Öğrencim,
Penceresi kadar düşermiş bir eve ayın ışığı. Zamanın önünde yıkılmayan can seti sevgi imiş yalnızca.
Bilir misin ayaz gecelerde beni ısıtanın ne olduğunu? Ya özlemim, haberdar mısın bilmem? İsmini sayıkladığındır sana sabahı bekleten değil mi?
Senin adına attığım adımların hiç birinden pişman olmadım. Sana dair ne varsa yapmaya çalıştığım veya yaptığım bende bir tohum gibiydi; bugün atılan, yarın olarak yeşerecek tohumlar… Tohum ekmek ne demek bilir misin?
Evvelâ mevsimlerden iyi anlayacaksın. Yazı ayırt edeceksin kıştan, ilkbaharı karıştırmayacaksın sonbaharla. Tohumların toprağa düşme zamanı, güneşle toprağın arasının en iyi olduğu zamandır. Tohum sıcaklık ister, zaman ister can olması için. Her çınarın bir tohumu toprağa salarken unutmadığı, kendisinin de bir zamanlar bir tohum olduğudur. Bunu bilen çınarların gölgesinde yetişir en güzel fidanlar. İşte senin için ne kadar ince bir yoldan geçtiğimi ve tüm mevsimleri içimde nasıl beklettiğimi anlıyor musun?
Bir bahçıvanı, toprağı, mevsimleri en güzel anlatan fidandır sevgili öğrencim. Senin yüzündeki aydınlık bizi anlatacak yarınlara, gözlerindeki ışık söyleyecek bu milletin hayallerini ve değerlerini, attığın adımlardaki emin oluşun haykıracak tarihimizin enginliğini. Sen çok şeysin bizim için.
Yağmurların toprağına düştüğü anı, filiz verecek olan dalların kutlayacak ilkin. Her dalında ayrı neşve olacak. Her biri apayrı salınacak. Yağmurların damlasını zayi etmemek için uzatacaksın tüm varlığınla dallarını, gövdenden zerre kopmayarak. Her dalına düşen ayrı damlalar olacak ve her dalın aslından uzaklaşmadığın sürece uzandıkça uzanacak uzanması gereken yerlere. Seni besleyen toprağın değerlerin, gövden ise öğretmenindir; unutmayacaksın.
Ne kadar demek isterdim sana olan sevgimi her zaman her an… Benim her an senin yanında olmam mümkün değil; ama sen, sana öğretilende göreceksin benim sana olan sevgimi. Uykusuz gecelerimi, dildeki hecelerimi… Odamdaki masamda yazılı kâğıdı okuyacaksın, zifir gecelerde sabah özlemiyle derdini nazma döken adamın halini.
Uykular unuturmuş bazı gözleri
Dillerinde türküsü karasevdalılar varmış
Öylesine severlermiş ki sevdiklerini
Sadece yaşatmak için yaşarlarmış
Bu mısralarda sevgimi, özlemimi, beklentimi, hayatımı hayatın kılmakla neler demeye çalıştığımı sen anlamışsındır zaten. Şiirlerle dost oldum sevdamı söyleye söyleye. Hâl meclisidir okulumuz bilirsin. Her lahza ayrı bir fasıldır. Nedeni karşılıksız sevgilerin çağladığı bir pınar olmasındandır. Hani hep derdin: “Hocam sizi çok seviyorum.” Ben de sana, “Ben de.” derdim. Şimdi sadece sevmiyorum; hem seviyor hem de okuldan çıkar çıkmaz özlüyorum.
Sizde bir gün yemek yeme fırsatım olmuştu. Hani az önce dedim ya; bizi sen anlatacaksın halinle diye. İşte o gün kalinle yani sözünle anlatmıştın sevgimizi. Demiştin ki ben sofraya oturunca: “İşte bugün ailecek bir yemek yiyelim.” Beni de aileden birisi olarak saymıştın. İşte yarım kalan sözüm kafiyesini bulmuş oldu. Bir fidanda bir çınarı görmek ne demek bilir misin? Benim tarif edemediğim mutluluğu sen nasıl anlayacaksın ki?
Sevgili öğrencim, kimsenin yakasında gözyaşı olamayan bu öğretmenin hayatta dimdik durur her zaman. Onun duruşu sizin varlığınıza bağlıdır. Eserlerini gören alkış ister elbet. Benim alkışım sizin yüzünüzdeki sonsuz gülücüklerdir. Tebessümünüze zemheri ayazı değmezse işte o zaman benim gönlümü serinleten poyrazlar esmeye başlayacaktır.
Bir gün anne ya da baba olursan hissettiklerini binlerle çarp ve demek istediğimi az buçuk anlamaya çalış. Yaşatmak için yaşamak yolunda adım attığın ilk gün yürek terlemesi neymiş öğreneceksin. İşte o an ufuklara doğru bakarsan kısık gözlerle ve bir güneşi gurubunda yakalarsan, bir nazlı tebessüm çak kaderden yana. Yüzündeki al olmuş ışıklar bir öğretmenin rüyasıdır, hülyasıdır.
Ey canımdan aziz bildiğim cennetim,
Durulduğu zamanları olur insanın, yorulduğu zamanları olduğu gibi. Ama ömür götüren kırıldığı zamanlarıdır. Mendilinde yaşlarını, gecelerde düşlerini sakladıklarından vefa beklersin. Onların bir hatırlamaları dünyalara bedeldir. Mendili ıslak kalmış hocanı unutmaman dileğiyle… Bu arada sana şiirin devamını da yazayım:
Herkese hep güzeli sunmak adına
Mehlika sultanın köyüne gitmişler
Yaşatmak demişler hayatın adına
Dağılmışlar her yana ve yemin etmişler
Hüzün denizinin dibinde yatan sevgiyi
Çıkarmak için her gün dalacaklarmış
Vurgun dahi yeseler bu yolda yine Bir ömür ant içip kalacaklarmış…
|