Seçimler bitti!.. Av. Kadir Bayrak Sayı:
69 - Temmuz / Eylül 2011
24. dönem milletvekilliği seçimleri kazasız belâsız tamamlandı. Asılan bayrak, dağıtılan broşür sayısına, dolayısıyla ortaya çıkan çevre kirliliğine, çıkarılan gürültüye baktığınızda eskileriyle kıyaslanmayacak ve eskilerini aratacak derecede sade ve sönük geçen bir seçim kampanyasıydı. Hafızalarda partilerin propaganda müzikleri en çok da türküler kaldı. Denebilir ki türkü seçimini güzel yapan ipi göğüsledi.
Kaset skandalları, başbakanın konvoyuna yapılan silahlı saldırı, Yüksek Seçim Kurulu'nun seçim öncesi ve sonrası kamuoyunda yankı bulan ve çok tartışılan kararları, Hopa'da yaşananlar, anamuhalefet liderinin bol küfürlü miting konuşmaları, Bahçeli'nin dillere pelesenk olan “püskevit” telâffuzu da bu seçime dair unutulmayanlar arasında yerini aldı.
Anket şirketlerini yanıltmamış ve sürprizi az olsa da neticesiyle ve üstlendiği beklentilerle siyasî hayatımızın mihenk taşlarından biri olmaya aday Haziran 2011 seçimleri, bir iktidar partisinin üst üste girdiği üçüncü seçimden oylarını arttırmak suretiyle galip çıkması sebebiyle Türk ve dünya demokrasi tarihindeki yerini şimdiden aldı.
MHP
Kamuoyu önünde yer alan insanların hele siyasîlerin hiçbir şekilde izah edemeyecekleri, mazeret üretemeyecekleri bir şey, tam da seçim öncesi MHP'nin her biri genel başkan yardımcısı sıfatlı milletvekili adaylarının başına geldi. Bütün haklı tepkilere, milletin beklentilerine rağmen inatla temsil ettiği mânânın uzağında politika üreten üç hilalli parti, bu skandallardan sonra ciddi sıkıntılar yaşadı. Adayları istifa etmek zorunda kaldı. Barajı aşamayacağı yönündeki tahminler haklı çıkmasa da, oy oranında ve çıkarttığı milletvekili sayısında meydana gelen düşüşü iyi tahlil etmek gerekiyor.
Özel hayat, mahremiyet, kasetlerin kimler tarafından çekilip servis edildiği hususlarında bugüne kadar haklı olarak dile getirilenlerin aksine söylenecek sözümüz yok. Ne var ki, genel başkan yardımcısı etiketli, millet iktidar verse yarının bakanı olacak ve millet namına ülke idare etmeye namzet bu tip insanların MHP içinde yuvalanmasının da bir izahı olmalı. Sayılarının çokluğuna bakıldığında ve kasetlerin devamı olduğu imaları da dikkate alındığında üstteki idarî kadronun genelinin aynı tıynetteki insanlardan kurulu olduğunu tahmin zor değil…
Seçim hengâmesi içinde bu mesele -MHP'liler tarafından suçluluk psikolojisiyle, diğerleri tarafından MHP lehine mağduriyet meydana getirmemek için- yeterince konuşulup çözüme kavuşturulmadı.
Bizce bu meselenin halen ele alınmayı bekleyen iki yönü var; ilkini millet iradesinin tecelli ettiği meclisin görev vereceği hükümet, diğerini MHP'nin temsil ettiği mânâya gönül verenler çözmeli. Bunlardan ilki; birileri alenen, göz göre göre milletin iradesini tam da seçim arifesinde şekillendirmek istemiştir. Mademki ipotek altına alınmak istenen, tecavüz edilen millet iradesidir, o zaman kaset komplosunu kuran, bunları servis eden her kim ve/veya kimler ise bunların vakit geçirilmeksizin tespit edilip kamuoyuna ilân edilmesi gerekir. Bu vazife de millet iradesinin tecelli ettiği meclise ve onun görev vereceği hükümete düşer. Elverir ki kaset komplolarının ardından gizli servisler çıkmasın.
Meselenin çözüm bekleyen ikinci yönünün muhatabı ise MHP'ye gönül vermiş parti tabanıdır. İlk kaset rezaletinde görüntüler bir yana asıl orada söylenenler önemlidir. Seçmenini, milliyetçisi olduğunu iddia ettiği milletinin değerlerini hor, hakir gören, insanları, dinî kurum ve kavramları hafife alan, onlarla alay eden bir klik partinin merkezine çöreklenmiş, orayı istilâ etmiştir. Bu istilâ son bulmazsa MHP de bu seçimde pek çok örnekleri görüldüğü gibi yok olup gider. Parti tabanı, kasetlerin kimler tarafından ve nasıl çıkarıldığını, mağduriyet edebiyatını bir yana bırakıp, üç hilâlin taşıdığı mânâya uygun insanları genel merkeze getirmenin hesaplarını yapmalı…
CHP
Bu seçim de gösterdi ki CHP'nin kalıpları genel başkanına dar geliyor. Genel başkan ne söylese, söyledikleri bir sonraki gün hattâ çoğu zaman aynı gün ya inkâr ediliyor ya kamuoyu tarafından yanlış anlaşılıyor ya aslında o söylediğini kastetmemiş oluyor ya…
O da bunun farkında olsa gerek bu seçimde ağzını fena bozdu. Daha sonra basit kelime oyunlarıyla inkâr etse de Zonguldak'ta başbakanın anasına sövdü. Gittiği mitinglerde partililerinin hazırladığı pankartları okuma bahanesiyle ülkenin başbakanına, onun partisine oy verenlere türlü hakaretlerde bulundu, Bursa'da Ak Parti seçmenine beyinsiz dedi. Seçim sonuçlarını bir çeşit akıl tutulması olan “Stockholm Sendromu”yla izaha yeltendi, gelen tepkiler üzerine bunun şaka (!) olduğu belirtildi.
Velhasıl yeni CHP'nin yeni genel başkanının bu ve benzer şakaları millet nazarında pek komik bulunmasa gerek seçim sonuçları kendilerini güldürmedi.
Aslında CHP tartışmalı genel başkan değişikliğinden sonra bir ivme yakalamıştı. Kılıçdaroğlu'nun Baykal'a kıyasla halka daha yakın olması, sözde kalsa da özgürlüklerden bahsetmesi, vatandaşın cebini doğrudan ilgilendiren ekonomik vaatlerde bulunması bunda etkili olmuştu. Ama Ergenekon davasının hemen bütün tutuklu sanıklarının milletvekili adayı olmak için CHP'ye başvurması, bu başvurulardan bir kısmının kabul görmesi ve seçilecek yerlerden aday gösterilmelerinin bir neticesi olacaktı elbette. Meydanlarda darbe karşıtlığı ve özgürlükler hususunda nutuk atanlar, darbecilerin ağababalarına partilerinde yer açmalarının izahını yapmalıydılar.
Yine referandum sürecinde Tunceli'de vaat edilip Ankara'da geri adım atılan “genel af” polemiği benzeri bir çam bu kez Hakkâri'de “özerklik” vaadi olarak devrildi. Yeni CHP'nin doğu ve güneydoğu politikasının da sinyallerini veren ve yeni yönetimin bilinçaltını yansıttığına inandığımız bu örneklerden en çok kemikleşmiş seçmeninin muzdarip olduğunu tahmin etmek zor değil…
AK PARTİ
Tereddütsüz seçimin tek galibiydi. İktidar partisi olarak girdiği üçüncü genel seçimden de oylarını arttırarak çıkmayı bildi. Yüzde elli gibi Türk ve dünya demokrasilerinde az rastlanır bir oy oranı yakaladı. Bir bölgenin, belli bir kesimin partisi olmadığını seçim akşamı ekranlara yansıyan Türkiye haritası izah etti. Toplumun her kesiminden, ülkenin dört bir yanından oy aldı. Anayasayı değiştirme iddiası seçimin en büyük vaadiydi. Oy oranı artmasına rağmen elde ettiği milletvekili sayısı tek başına bu değişikliği yapmasına izin vermeyecek.
|