Ameliyatsız, ilaçsız tedavi: Kuru iğne tedavisi Av. Kadir Bayrak Sayı:
70 - Ekim / Aralık 2011
Kamuoyunun ‘TOKLUK KEMERİ’ ve ‘HURMA DİYETİ’ ile tanıdığı Prof. Dr. Mesut BAŞAK’ın, FITIK HASTALIĞININ tedavisinde yeni bir yöntemi var. Ali Erdal ve Eczacı Kevser Fidan'la birlikte hocamızla bu konuda sohbet ettik.
Av. Kadir BAYRAK: Öncelikle Mesut Ağabeyimizin kendisini tanıtmasını arzu ediyoruz ve Bilecik'le irtibatı hangi noktadan onu öğrenmek istiyoruz.
Prof. Dr.Mesut BAŞAK: Böyle bir ortam hazırladığınız için önce hocama, sonra sizlere teşekkür ediyorum. Hem görüşme, hem de sohbet imkânı oldu. 1962 Kütahya doğumluyum. Hocamla tanışmamız ortaokul birinci sınıfta başladı. O zaman Türkçe dersi hocamızdı ve o günden itibaren kendisiyle tanışmış olmamız bize büyük mutluluk verdi. Lisede de derslerimize devam etti. Biz üniversiteye geçtikten sonra hocamızla olan irtibatımızı kaybetmedik. Sağ olsunlar bizleri her zaman kabul ettiler. Bugün de uzak bir yolculuktan gelmeleri sebebiyle kendilerine bir hoşgeldinize geldik aynı zamanda. Bugün tabiî daha çok IMS tedavisiyle ilgili konuşalım, sohbet edelim diye düşündük. Sizin de buyurduğunuz gibi gerçekten toplumda çok yaygın bir hastalık, bu kas ağrıları. Tabiî kas ağrısı deyince vücudumuzda çok sayıda kaslarımız var. Bu IMS (Intramuscular Stimulation) yani kuru iğne tedavisi ya da kas içi uygulama, tüm kronik, müzmin kas ağrılarının hepsinde uygulanabiliyor. Fıtıklar da bu kas ağrılarından etkilendiği için ve kas tedavisinden fayda gördüğü için fıtık tedavisi de bu yöntemle çözülebiliyor. Toplumda ne kadar yaygın dersek tüm insanlar hemen hemen insanoğlunun % 95'i hayatı boyunca bir kez mutlaka en azından bel ağrısı çekiyorlar. Etrafımıza baktığımızda gerçekten her ailede mutlaka bir fıtığı olan var, en az bir kişi yani, değil mi hocam, sizde de var.
Ali ERDAL:.Fıtıkta bu şekilde kuru iğne tedavisini Türkiye'de sadece siz mi yapıyorsunuz, başka yapanlar var mı?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Türkiye'de başka yapanlar da var. Yaklaşık 3-4 yıldan beri ülkemizde bu yapılıyor. Bizim ilk olarak yapma özelliğimiz orjinalliği şuradan kaynaklanıyor; ilk defa 1974 yılından itibaren Kanada'da ve Amerika'da bu tedavi uygulanmaya başlıyor. Çin'den gelen bir tedavi. Malezyalı bir profesör tarafından orada kürsüsü kurulmuş ve şu anda Kanada'da aynı kişi tarafından, Profesör Gunn ismi, bu IMS ile ilgili dünyadaki doktorlara kurs veriyor. Bu tedavi yöntemini anlatıyor. Orada anatomi sınavına giriyorsunuz. Bu tedaviyi uygulama sınavına giriyorsunuz ve size bir sertifika veriyor. Bizim farklı olan yönümüz Türkiye'de ilk defa bu sertifikayı alan biziz.
ERDAL: Müessese mi veriyor bu sertifikayı?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Müessese veriyor. IStop diye bir klinik var. Büyük bir klinik. Orada gidip kursu alıyorsunuz, imtihana giriyorsunuz ve imtihanı geçtikten sonra sertifikayla ülkenize gidip bu tedaviyi yapabiliyorsunuz.
ERDAL: Onun dışında başka sertifika verenler var mı?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Benim bildiğim kadarıyla başka yok. Çünkü, IMS'yi ilk defa ortaya koyan, çıkaran kendisi. O açıdan muhtemelen sadece ona ait gibi görünüyor. Ülkemizde diğer arkadaşlarımız da bunu yapıyorlar. 3-4 kişi Türkiye'de yapıyor. Ama dediğim gibi sertifikalı olarak ilk defa biz başlatmış olduk.
ERDAL: Türkiye'de bir mevkiden veya bakanlıktan ben böyle tedavi yapıyorum diye bir izin alınıyor mu? Yoksa tıp tahsilini yapmış olanlar, doktorlar bunu öğrenip, sertifikasını alırlarsa yapabiliyor mu?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Yapabiliyorlar. Bir tedavi yöntemi aslında. Nasıl hipertansiyonu, şeker hastalığını bir doktor tedavi edebiliyorsa, eğer bunu öğrenmişse bunu bir tedavi olarak yapabilir. Herhangi bir izne gerek kalmıyor. Sertifika yeterli.
BAYRAK: Kuru iğne tedavisi dediniz, Çin dediniz, Uzakdoğu. Akupunkturla bunun bir farkı, benzer yanı var mı?
ERDAL: Bu da bir çeşit akupunktur mu?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Bunu hastalarımız çok soruyorlar bize. Ben öce akupunkturu izah edeyim. Akupunkturda ciltte iğneler uygulanıyor. Cilt üzerinde bizim sinir uçlarımız var. Bu sinir uçları iğneyle uyarılarak, iğne sinir ucuna batırılıyor ve orada belli bir süre kalıyor. 5, 10, 15 dakika durumuna göre. IMS'de ise iğne kasın içine giriyor. Yani ciltle değil, tamamen problemli olan kası buluyoruz. O kas problemli olması sebebi, boyunun kısalması. Biz o kasın içine girerek kası gevşetiyoruz. Gevşeyince de kas eski fonksiyonlarına dönmüş oluyor. Akupunkturdan böyle bir farklılığı var. Biz iğneyi içine girdiğimiz zaman orada kalmıyor. Bunu da hastalarımız çok soruyor. Akupunktur ise belli bir süre orada kalıyor. Biz giriyoruz, 2-3 defa uyarıp oradan çıkıyoruz.
Ecz Kevser FİDAN: Sayın hocam ben uygulama süresi hakkında bilgi almak istiyorum. Uygulama öncesi lokal anestezi gerektirecek bir ağrı oluşuyor mu? Yine uygulama sonrası etkinlik süresinde bir sınır var mı ilaç gibi tekrarlamak gerekiyor mu kür şeklinde?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Hastanın yaşına göre tedavinin sıklığını ayarlıyoruz. Yaşlı olan kişilerde daha seyrek yapıyoruz bunu. Orta yaşlarda ve gençlerde daha sık yapıyoruz. En sık 2 günde bir, 3 günde bir düşünmek lâzım. En seyrek olarak da haftada bir gerekiyor. Süresine ise ben diyorum ki hastalarıma siz karar verin. Hem böyle olunca altında ekonomik bir beklenti olmadığı çok rahat anlaşılmış oluyor, hastaya bir güven veriyor. Nasıl hastaya bırakıyorum? Hasta diyor ki hocam ben rahatladım, ağrım kalmadı. Tamam bırakıyoruz.
ERDAL: Yani bu tedavi olmak mıdır? Rahatlayınca artık tedavi olmuş mudur? Yoksa hasta yanılıyor olabilir mi? Yani geçici bir süre rahatsızlığı gider, tedavi olmadığı halde ağrı duymamış olabilir mi?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Evet dediğiniz doğru. Bazı hastalıklarda bu yanıltıcı olabilir. Ama burada tecrübelerimize göre ve yapılan eski çalışmalara da bakılmış ki gerçekten hasta tamamen ağrıları rahatladığı an tedavi olmuş oluyor. Biz bunu daha sonra MR'larla da kontrol ediyoruz. MR'lardaki patolojide de tam tedavi olmuş mu olmamış mı, 3 ay-6 ay sonra kontrollerimizi yapıyoruz. Şu ana kadar yaptığımız en az 3 tedavi, en fazla da 12 tedavimiz var. Yani hastalarımız 3 ilâ 12 seans arasında iyileşiyorlar hamdolsun.
ERDAL: Yani 1 haftayla 20 gün arasında gibi mi?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Yok. Bu seans sayısı hocam.
ERDAL: Seans sayısı yani ikiye katlanırsa o kadar süre için mi uygulanıyor?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Bazısı 3 günde bir, bazısı 4 günde bir, haftada bir olmuş olabilir. Ama seans sayısı olarak kişinin kaslarının ağrısının şiddetine, problemin yaygınlığına göre bu seansların sayısı artabiliyor. Bir lokal anestezi yapmıyoruz. Çünkü çok ince iğneler kullanıyoruz. Yani bunların çapı 0,3 milimetre. Yani milimetrenin üçte biri kadar kullandığımız iğnelerin çapı. Dolayısıyla normal bir kasa batırdığınız zaman hasta hiç ağrı hissetmiyor. Problemli kasta da biraz ağrı hissediyor ama nasıl bir sivrisinek ısırmış gibi, ya da çok şiddetli bir kas problemi varsa o zaman da penisilin iğnesi ağrısı gibi biraz. Öyle bir ağrı duyabiliyor. Biz bunu yaklaşık 1,5 - 2 yıldır ülkemizde uyguluyoruz. Literatüre baktığımız zaman da hemen hemen aynı. Eğer kişi bizim söylediğimiz hal ve hareketlere dikkat ederse, yeni bir hayat tarzı kendine seçerse, oturma, kalkma, yatma bunların şekillerini söylüyoruz. Bu tekrarlamıyor. Zaten burada eğer fıtıktan bahsediyorsak, fıtık geriye dönüyor, toparlıyor tamamen. Ama tabiî kalkar 50 kiloluk çuvalı kaldırırsa, çok yüksek bir yerden atlarsa, yani o daha evvelki hatalarını yaparsa tabiî ki tekrarlayabilir.
ERDAL: Deriye nüfuzu anlaşıldığına göre 1-2 milim var veya yok herhalde, yani insan bedenine girdiği mesafe iğnenin?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Bu hocam kasın kalınlığına göre değişiyor. Yani iğnelerimizin uzunluğu 2,5 cm.den başlıyor 7,5 cm.ye kadar. Meselâ kolunuzdaki bir kasa yapılacak. Bir örnek vereyim hemen; benim bir doktor arkadaşım trafik kazası geçerdi, yaklaşık 4-5 ay önce, kolunda geçmeyen ağrısı vardı. Bizim yaptığımızı duydu geldi. 2,5 cm.lik iğne ile orayı uyarıyoruz. Diyelim ki bacak kasınıza yapılacak orada biraz daha uzun iğne kullanıyoruz. Kasın kalınlığına göre buna karar veriyoruz, iğnemizi ona göre seçiyoruz.
BAYRAK: İğne orada kalıyor mu?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Kalmıyor iğne orada. İğneyi kasın problemli yerine, hem MR ile hem de muayene ile bunu anlayarak yavaşça giriyoruz. Girdikten sonra iğnenin ucu tamamen çıkmadan 1-2 kez orada manevra yapıyoruz sağ-sol, kasın içini tamamen uyarıyoruz. Bu uyarmayla kasın gevşemesini sağlamış oluyoruz ve ondan sonra çıkıyoruz hemen. Eğer sırt bölgesindeyse bir üst kası, bir üst kası bu şekilde problemi çözüyoruz.
ERDAL: Kasa bir maddenin değmesiyle mi kas kendini gevşetiyor yoksa sizin oraya koyduğunuz maddeden dolayı mı?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Tamamen iğnenin kendisini o kası mekanik olarak uyarmasıyla ilgili. Örneğin halk arasında kulunç var. Kulunç ne demek? İşte sırtımızda bir kas oraya toplanmış. Aslında bunun mekanizması, orada bir ağrı vardır inanılmaz. Oradaki kas uzunken kısalmıştır, toplanmıştır oraya. Ne yaparsınız? Dersiniz yenge hanıma şurayı bir ov bakalım, masaj yap. Hakikaten oraya bir masaj yaparız kas ne olur gevşer ve rahatlar. İşte bu bir mekanik uyarı, kası gevşetiyor. İğne de aynı şekilde. Yani biz fıtıktaki sebep olan kasa elimizle ulaşıp masaj yapamadığımız için oraya bu iğnelerle ulaşıyoruz ve iğneyle masaj yapmış oluyoruz. Oradaki kas da aynı şekilde normal uzunluğunu kaybetmiş kısalmış kaslar. Kas kısalınca kemiği çekiyor, omurgayı. Üstteki ve alttaki omurga çekilince aradaki diskte sinire doğru kayıyor ve fıtık meydana geliyor. Yani bizim diskle sinirle hiç bu bölgeyle alâkamız yok. Biz başlangıçta temel sebebi ortadan kaldırmış oluyoruz. Kası gevşetince omurga kemikleri yerine oturuyor, diskte tekrar eski yerine gelmiş oluyor. Böylece hem ağrı geçiyor, hem de fıtık toparlamış oluyor.
ERDAL: Bunu tespit eden doktora teşekkür etmek lazım. Yani kasın bu şekilde böyle bunlara sebep olduğunu keşfetmiş, ondan sonra da böyle tembihle, iğneyle bunun giderilmesini keşfetmiş.
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Doğru gerçekten inanılmaz bir tedavi yöntemi. Hiçbir riski yok, komplikasyonu yok. Tabiî ehil ellerde olursa. Sinirin, kasın, damarın nerde olduğunu bilen bir kişi yaparsa. Hastalar hakikaten ürkek ve korkak geliyorlar. Nasıl olur bir iğne tedavisi benim fıtığım yok olacak, ağrım kalmayacak? Ama hasta her seanstan sonra rahatlamaya başladıkça başka hastaları size çağırmaya başlıyor. Çünkü güveni artıyor ve gerçekten yaşamak gerekiyor. Sizin de fıtığınız var bilirsiniz hocam, hayat kalitesini çok bozuyor.
FİDAN: 15 yaş üzeri tüm yetişkinlerde uygulanabiliyor yöntem bildiğim kadarıyla. Peki kronik hastalığı olan kişiler var yetişkinler içinde. Onlarda herhangi bir yan etkisi var mı?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Bilakis özellikler romatizması olan benim birkaç vakam oldu, kronik bir hastalığı var, iltihaplı eklem romatizması. Hastanın dizleri, el bilekleri, dirsekleri deformite olmuş, bu da eklem hastalığından biri. Tabi bu deformitin kasları kısalması çok büyük bir problem. Diz ağrısından duramıyor hasta. Dizle ilgili problemlerde üst taraftaki kasların, dirsekte daha yukarıdaki kaslara, el bileğinde koldaki kaslara uygulayarak bu hastaların ağrıları geçiyor. Tabi romatizmaya faydası yok. Bunun altını çizmek lâzım. Romatizma sonucu meydana gelen eklem ağrılarına çok faydası var. Kanserli, diyabetli, hipertansif bir hastaya, kalp hastasına yapılabilir. Buna hiçbir engel yok. Peki kime yapılmaz? Hamilelere yapılmıyor, emziren kadınlara ben yapmıyorum. Tıp müsaade ediyor, ben yapmıyorum. Neden yapmıyorum? Hani bu halk arasında kalpertünel sendromu diyoruz ya, yani kişinin el bileğinden geçen sinirleri var. Bu sinirler çocuğu kaldıra kaldıra sıkışıyor, elde uyuşma, keçelenme oluyor. Müthiş ağrıyor. Şimdi çocuğu kaldırdığı sürece buraya yapsanız da faydası olmuyor. Çünkü dinlenmesi lâzım. Onun için ben diyorum ki çocuğun 4 yaşına gelsin ondan sonra yapalım. Vücudunda protez, pilak, kalp pili varsa yapmıyoruz. Onlar metal, bizim iğnemiz de metal. Tabiî ki tüm organlar arasında bir iletişim var. Kalple ilgili bir takım ritim bozuklukları olabilir, sinir yetilerini etkileyebilir, beklide yan etkili bir şey görünmemiş ama tedbir açısından bu şekilde bir yol izliyoruz.
ERDAL: Hemen hemen %100 uygulanabilir denebilir, yani bunlarda yerine göre aşılabilir?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Evet. Ameliyatlı kişilere, ameliyat derken, meselâ bel fıtığından ameliyat olmuş, size tedaviye gelmek istiyor. Onlara yapmıyoruz. Neden? Çünkü oradaki bel fıtığına sebep olan kaslar tamamen yıpranmış oluyor. Kesiliyor, biçiliyor, plak konuluyor. Orada bizim gevşeteceğimiz kas yok ortada. Fayda görür belki % 30 - % 40 ama bu iş ticarî olur o zaman, doğru olmaz. Böyle bir engel yok ama ben yapmıyorum ameliyatlı olan kişilere. Doğrusu da yapmamak lâzım. Ama belinden ameliyat olmuş, boyun fıtığı var, buradakine yapılabilir, o problem değil.
ERDAL: 1 seansta hem boynu için, hem beli için, hem sırtı için yapılabiliyor mu?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Evet. Onu yapıyoruz hocam. Zaten prensibimiz böyle. Komple, biranda hepsini yapıyoruz. Hasta komple tedaviye başlamış oluyor.
FİDAN: Bunun Türkiye'de sertifikalı olarak lideri sizsiniz. Bu konuda yeni kişilerin eğitim alması için veya üniversitede bir bölüm olması için, uygulamaların yaygınlaşıp her hastanede uygulanabilir hale gelmesi için sizin bir girişiminiz var mı?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Var. Bu hakikaten Türkiye için çok önemli, yapılması da gerekiyor. Bunu Kanada'da yapan ISTOP diye bir merkez var, Profesör Gunn. Biz onlarla yaklaşık 4 aydan beri yazışıyoruz. Teklif ettik, yani ISTOP'un Türkiye temsilciliğini biz kuralım. Onlardan hocalar getirelim, burada eğitim verelim, 10-20 kişilik doktor arkadaşlarımıza ve bunu yaygınlaştıralım. Onların kendi Sağlık Bakanlığı diye bir kurumları var. Şu an ISTOP merkezi orayla görüşme halinde eğer oradan izin alırlarsa, o zaman buraya “ISTOP in Turkey” gibi bir temsilcilik düşünüyoruz inşallah.
ERDAL: Fıtık hastalığı üşüme hissi de meydana getiriyor mu? Fıtık tedavisi bunu da giderebilir mi?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Bu hastalarımızın % 40 - % 50'sinde var hocam. Yani fıtığı olan veya boynunda, kolunda sinir sıkışması olan. Tabiî biliyorsunuz ağrı hisleri sinirlerle beyne gidiyor, dolayısıyla etkileniyor. Orada bir soğukluk oluyor ve kişi üşüme hissi duyuyor. Bunda da toparlama oluyor hocam. Hastalar bu yönden rahatlıyorlar.
FİDAN: Bayan ve erkekler arasında tedavide cevap açısından fark var mı? Fiziksel yapı olarak farkı gözlemleyebildiniz mi?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Gözlemledim. Yaşlılar daha iyi cevap veriyor. Yaşlılar tedavi esnasında hemen hemen hiç ağrı duymuyorlar. Az ağrı duyuyorlar. Meselâ bir hastam vardı 84 yaşında, emekli bir albay. Hiç gık demiyor hasta, ses çıkmıyor. Biz de rahat oluyoruz. Çok az ağrı hissediyor. Bu hastamız 5 seansta pırıl pırıl oldu. Hocam ben çok gezdim bu konuda, çok memnun kaldı, rahat yürümeye başladı, ağrılarım gitti dedi. Bayanlarda tedavimiz biraz daha uzun sürüyor. Bence birazcık psikosomatik yönleri ön plânda. Çünkü kadının toplumdaki sorumluluğu çok fazla. Hele çalışan kadın sayısı arttı. Bence madalyalık, çalışan kadınlar. Ama ne oluyor? Bu sefer kendinden veriyor. Onların tedavi süresi birazcık daha uzuyor. Ama cevap yönünden sonra da erkeklere yetişiyorlar. Boyun bölgesi problemi kadınlarda çok fazla. Yaşam tarzı, meslekler etkili bunda. Hele bilgisayar artık günümüzde o kadar çok arttı ki. Biz oturmayı bilmiyoruz hocam. Yere bir şey düştü mü onu yerden almayı bilmiyoruz. Hatta ben dedim ki, ISTOP'un merkezini açarsak ilkokullara ders koyduralım. Yere bir şey düştü mü, bunu hastalarımıza da söylüyoruz, bacaklarınızı kırın, çömelin, öyle kaldırın. Meselâ bilgisayar karşısında hep yan durmayın. Mümkünse daha dik durmaya çalışın. Yarım saatten fazla oturmayın. Kalkın 5 dakika dolaşın. Yarım saatten fazla ayakta durmayın. 5 dakika oturun. Sabit pozisyonda kalmamalıyız. Çünkü kas kısalmasının sebebi o zaten. Bu tedavimizin çok enteresan bir faydası daha var. Kamburluğa faydası var. Meselâ bugün Bodrum'dan bir hastamız aradı. Habertürk'te çıkan haberimizi okumuş. Skolyozu var hastanın. Yani skolyoz demek, omurganın S halini alması. 55 yaşında bir bayan hasta. Bir hastamız vardı 23 yaşında genç bir mimar. Kürek kemiğinin biri aşağıda biri yukarıda. İnanılmaz hoşuna gitti. Biz ona 9 seans yaptık. Bir başka hastamızın omurga kemikleri dışarı çıkmıştı. Kemikler dışarıdan görünüyordu. Onun da 7 seansta hiçbir problemi kalmadı. Bunlar doğuştan kambur değil. Hafif kamburluk, hafif asimetrik, hafif skolyoz.
ERDAL: Bu zamana kadar kaç hasta tedavi ettiniz?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: 200'ü buldu.
ERDAL: Bunların içinde tedavi görmedim, hâlâ aynı durumdayım gibi şikayetler oldu mu?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Olmadı hocam. Biz hastalarımızı tedavi ettikten sonra bırakmıyoruz. Ne yapıyoruz? Tedavi öncesi eğer fıtıksa mutlaka o bölgenin MR'ını çektiriyoruz. Hastaya gösteriyoruz, burası fıtık, burada kas kasılmış, burada baskı yapmış. Tedaviden 3 ay sonra bir MR daha çektiriyoruz. Gerçekten ilk 3 ay % 30 geriye dönüyor. 6 ay sonra tekrar bakıyoruz. Bu toparlanma % 80'lere kadar varıyor.
FİDAN: Yaşlılarda oluşan boy kısalması, mesela 87 yaşında bir hastamız var, kendisi 1980'de aldığım pantolonumu 20 cm. kısalttırdım, ancak o şekilde denk geldi, boyum kısalmış diyor. Ona rutin bir tedaviyle bu metot uygulanabilir mi?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Boy kısalmasının birinci sebebi omurganın kemiklerinin erimesi, ikincisi dimdik olan vücutta kamburluk meydana geliyor, belde de aynı şekilde kıvrımlar meydana geliyor. Tabii kaslar eriyor. Boyun küçülmesine engel olamayız ama bu kişinin ağrılarını tedavi edebiliriz. Şunu söyleyeyim, mimar olan arkadaşım dedi ki, hocam yakın arkadaşlarım bana senin boyun mu uzadı demeye başladı. Yani yalancı boy kısalığı varsa bu toparlar. Kişi ağrıdan dolayı kendini salmışsa rahatlayınca normal boyuna eriyor. Yalancı boy kısalmasını ortadan kaldırabiliriz.
ERDAL: Biz fıtıktaki ağrılarımızdan dolayı sıkıntımız var deyip doktora gidiyoruz. Aslında ağrılarını hissetmiyoruz ama fıtık yine de olabilir mi? Yani bir fıtık hadisesi var, fakat ağrı çok az olduğu için, üşüdüm de oldu, şunu yedim de oldu, şuraya çıktım da oldu diyoruz. Bu durumda her hangi bir hastanın da MR çektirip size gelerek benim bu durumumda tedaviyi gerektiren bir şey var mı diye sorması da mümkündür herhalde. Siz ona bakıp siz de fıtık yok ama bir tedavi uygularsak daha iyi olur denebilir.
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Tabi. Yani ağrıların hepsi fıtığa bağlı olmayabilir de. Kas spazmı, boynun kısalması da fıtık oluşturmadan da ağrı meydana getirebilir. Meselâ biraz önce dedim, kalper tünel sendromu, kişinin kol bölgesindeki kaslarının boyu kısalıyor, kısalınca bunun tendonları var kirişleri var, o kirişler el bileğinden geçiyor. Bu kirişler yukarı çekilince aralarında sinir sıkışıyor. Sıkıştırınca elde uyuşma, keçelenme, güçsüzlük, buna kalper tünel diyoruz. Biz buradaki kası uyardığımız zaman tedavi edince kas gevşiyor, kirişte inip yerine oturuyor, sinir de rahatlıyor.
ERDAL: Anlaşıldığına göre fıtık dışında da bir takım tedavileri mümkün, yani kas rahatsızlıkları da var başka herhalde?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Doğru. Kronik yani bir kişinin 3 aydan fazla bir yerindeki kası ağrıyorsa bu tedaviden fayda görür. Mesela bir hastamız vardı, genç bir bayan. Ben yemek yerken, konuşurken çene kasım ağrıyor diyor. Bize yeter ki kas gösterin. Kas gösterirseniz tedavi ederiz. Oraya 5 seans uyguladık. Çiğneme kasının en küçük, en ince yerine girdik, uyardık her gün. Hiçbir şeyi kalmadı. 65 yaşında başka bir hastamız vardı. Kalçasındaki kas taş gibi olmuş. Diyor ki ben oturarak namaz kılabiliyorum. O bel fıtığı için gelmişti bize. Ama baktık ki orada da top gibi kas olmuş. Oraya 3 seans uyguladık. Teyzemiz sonra yatıp kalkıp namazını kılmaya başladı. Hiçbir şey kalmadı orada. Uludağ'a kayağa gitmiştik. Orada düştüm. Avuç içi kasım sabahları kalktığımda hem şiş hem ağrılı hissediyorum ama kendime de yapamıyorum. Eşime dedim, gösterdim orayı. Dedim sen burayı bir yap bakalım, benim kontrolümde tabi. Eşim sağ olsun 1 seans yaptı ve hiçbir şey kalmadı. Gerçekten çok harika, etkili bir yöntem. Bu problemin yerine göre, kasın büyüklüğüne göre, şiddetine göre seanslar değişebiliyor.
BAYRAK: Ben son olarak, hastalar size nasıl ulaşacaklar ve tedavinin maliyeti ne olur diye sormak istiyorum?
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Benim İstanbul'da muayenehanem var. Ayrıca Yalova Üniversitesi'nde de öğretim üyesi olarak çalışıyorum ama orada Tıp Fakültesi daha kurulmadığı için şu an hasta bakamıyoruz. Muayenehanem Çamlıca-Ümraniye'de. Hastamızı önce bir muayene ediyorum. Her türlü şikayetlerini dinliyorum. MR'ı yoksa MR istiyorum. Muayene ile kas problemli yerleri buluyoruz. Güzel muayene yöntemlerimiz var. Muayene ücretimiz 200 lira. Yeni profesör olduk belki onu artırabiliriz ama şu anda yok öyle bir durum. Bu IMS tedavisinden her seansta 150 lira alıyoruz. Aslında 45 dakika-1 saatim gidiyor yani o süreye göre 150 lira çok az bir para ama şu an böyle gidiyor. Hastalarımız da bundan memnun.
BAYRAK: Çok teşekkür ederiz.
Prof. Dr. Mesut BAŞAK: Ben teşekkür ederim. ERDAL: Şimdi mucize kelimesini olur olmaz yerlerde kullanıyorlar, bir başkaları belki öyle söyleyecektirler ama çok harika bir tedavi, ilâçsız, narkozsuz çok güzel bir tedavi. Her hastalığın bir şifası vardır diye buyruluyor ya işte bu onun bir belgesi. Bel fıtığı var herkes şikâyet ediyor. Çok da kolay bir çözümü varmış.
|