Adalet yerini bulsun Hidayet Diler Sayı:
79 - Ocak / Mart 2014
Mustafa Balbay ve diğer tutuklu milletvekilleri, uzun süre tutuklu kaldıkları için yargılama usulüne uyulmadığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdular. Önce Mayıs 2013’te Haberal, sonra Aralık 2013’te Balbay, sanki hiç hüküm giymemiş gibi tahliye edildi, meclise gidip yemin ettiler. Oysaki Haberal’ın 12,5 yıl, Balbay’ın da Yargıtay safhasına gelmiş 34 yıl mahkûmiyeti var. Yargıtay da onaylarsa ne olacak? Milletvekilliği kazanılmış hak mı olacak? Suç işleyenlerin veya suçlananların milletvekilli olması durumunda aklanmış gibi farklı muamele görmesi hukuka uygun olabilir ama adalete, hakkaniyete uygun olur mu?
Her hangi bir şekilde suçlandıkları sırada milletvekilliğine aday gösterilen ve milletvekili seçilenler, haklarındaki hüküm kesinleşince, onlarca yıl mahkûmiyet alacak şekilde suç işlemişlerse, milletvekillikleri düşürülmelidir. Nasıl ki rütbeli bir askerin suçlu bulunması halinde rütbesi sökülüyorsa, bu da aynıdır. Aksi halde adalet duygusu büyük yara alır. Üstelik bu şekilde milletvekili olanlar kıyak emeklilik denen uygulamayla ömür boyu milletvekili maaşı ve imkânlarını kullanacaklar. Usul yanlış olduysa, suçlu suçsuz mu sayılacak? Yahut hak ettiği ceza verilmeyecek mi? Bu mudur ADALET? Hukuk anlayışımızı usul ve kurallara o kadar boğmuşuz ki adalet uçup gidiyor.
17 Aralık 2013 günü İstanbul emniyeti önemli bir operasyon gerçekleştirdi. Bakanların ve bakan oğullarının ve üst düzey bürokratların da adının geçtiği büyük bir yolsuzluk operasyonu, “Soruşturmanın gizliliği ihlâl edildi” diye yolsuzluk görmezden gelinerek, operasyonu yapanlardan 40 tan fazla şube müdürü “görevi kötüye kullanma” suçlamasıyla görevden alındı. Başka yerlere tayin edildi. İstanbul Emniyet Müdürü merkez valisi yapıldı. Aksaray valisi, yeni İstanbul Emniyet Müdürü olarak Başbakanın uçağıyla İstanbul’a geldi.
Soruşturmayı koordine eden savcının (Zekeriya Öz) yanına güya yardım etsin diye iki savcı daha tayin edip, başsavcı tarafından da “bundan sonra operasyonlarınızı en az iki imza ile yapacaksınız” emri verildi! Üç imza ile tutuklama talebi geldi. Üstelik savcı Zekeriya Öz, Ergenekon savcısıydı. Onun gayreti ve cesaretiyle Ergenekon soruşturmasında pek çok hakikat ortaya çıkmıştı. Öte yandan İstanbul Emniyet Teşkilâtı, gezi olaylarındaki fedakârlıkları nedeniyle ikramiye ile ödüllendirilmişlerdi!
Başbakan, yolsuzluk iddialarının en ciddi şekilde incelenip üzerine gidilmesi yönünde talimat vermek yerine, komplodan, hükümetin hedef alındığından, adalet ve emniyet içinde paralel devlet olduğundan söz etmiştir. Komplo; iftira ve suç uydurma yoludur. Ayakkabı kutularında bulunan milyonlarca dolar mı, bulunan para kasaları mı komplodur? Oğlunun evinde altı para kasası bulunan iç işleri bakanı, istifası istenene kadar, bir haftada emniyet içinde bine yakın tayin gerçekleştirdi. Gerekçe; görevi kötüye kullanmaktı. Tayin edilenlerin görevi nasıl kötüye kullandıkları hâlâ açıklanmadı.
Hükümetin bu uygulamaları hukuka ne kadar uyuyor bilmiyorum ama adaletin yerine gelmesi, suçluların cezalandırılması, devletin imkânlarını, makamlarını kullanarak menfaat sağlayanların yaptıklarına pişman edilmesi nasıl olacak? Yetimin hakkını kim koruyacak? Kanun ve kurallar adaleti sağlamak yerine başka maksatlara hizmet ediyorsa o ülkeye yazık olur.
|