Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2344 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Olaylara bakış
Av. Kadir Bayrak

  Sayı: 82 - Ekim / Aralık 2014

HAKAN FİDAN…

Ekranlarda dönen üç dizi dikkat çekiyor. Biri uzun yıllardan beri milli maç edasıyla takip edilen “Kurtlar Vadisi”. Kanal kanal gezerken, esas oğlanlarını yitirse de halen ciddi bir takipçi kitlesi var. Diğeri “Kızılelma”. Daha yolun başında olsa da o da hatırı sayılır bir izleyiciye sahip. Sonuncu ve en yenisi de “Reaksiyon”. İlk bölümlerinde yakaladığı havayı devam ettirebilirse diğer ikisinin tahtını kısa sürede ele geçirebilir…

Niye bu üç diziden bahsettiğim anlaşılmıştır. Hepsinin ortak paydası, Türk istihbaratını ele alıyor olmaları. Zengin kız fakir oğlanın aşkını konu edinen Yeşilçam klâsiklerinden, dönem dizilerine giden yolun son durağı devletin gizli yapılanması.

Dizi deyip geçmeyelim. Toplum tarafından hazmı en zor mesajların, bu nev’iden yöntemlerle verildiği bir gerçek. Batı, bu tip operasyonları film ve dizi sektörünü kullanarak, hem kendi toplumunda hem de idaresine talip olduğu toplumlarda yaptı, yapmaya devam ediyor.

Gerçi bizdeki dizileri millet mi talep ediyor yoksa toplumda böyle bir talep olduğuna dair algı mı meydana getiriliyor, orası tartışılır. Her haliyle bir amaca hizmet ettiği ve bu amacın yanlış olmadığı ortada…

Özellikle Gezi olaylarıyla başlayan süreçte, istihbarat örgütlerinin devlet için ne kadar önemli birimler olduğunu hep birlikte idrak ettik. Bugün anlıyoruz ki 17 ve 25 Aralık operasyonları, Türk istihbaratıyla, kim bilir hangi dost ve müttefik (!) ülkelerin istihbarat birimleri arasındaki savaşın adıymış. Musul’da konsolosluğumuz basılmak suretiyle rehin alınan personelimizin, 101 gün sonra eve dönüşlerini, istihbarat örgütümüzün başarı hikâyesi olarak izledik. Gurur duyduk, göğsümüz kabardı.

Dikkatinizi çekmediyse, çekeyim. Yayın periyodumuza uygun olarak geçmiş üç ayın değerlendirmesini yaptığımız köşemize, istihbarat örgütümüze liderlik eden şahsın ismiyle başladık. Garip değil mi… Oysaki geçmiş üç aylık periyotta ülkenin cumhurbaşkanı değişmiş, başbakanı değişmiş, biz neden bahsediyoruz. Garip bulmayın, bütün bu değişimlerin arkasında, en az cumhurbaşkanı ve başbakan kadar etkili bir ismin olduğuna ve o ismin de MİT müsteşarı olduğunda şüphe yok… Benimki bir his sadece… Öyle zannediyorum ki II. Abdülhamid Han’dan bu yana istihbaratımız en etkin ve millî dönemini yaşıyor. Dedim ya benimki his… Bu zannımla dizileri seyretmeye devam…

Siz yine de İsrailinden Almanyasına, İngilteresinden İranına diğer devlet ve istihbarat örgütlerinin ne düşündüğüne bakın…

 

BAŞBAKAN SÖĞÜT’TEYDİ…

Her yıl Eylül ayının ikinci haftası kutlanan ve bu sene 733.sünü kutladığımız “Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenlikleri”, halk arasındaki ismiyle “Ertuğrul Gazi İhtifali”ne, bakanlarıyla birlikte yeni başbakanımız Sayın Davutoğlu da katıldı…

Başbakan öyle bir insan ki bırakın geldiği ilin idarecilerini, kendisine el uzatan, tebessüm eden herkesi muhatap alıyor, dinliyor. Sanki üç beş yıl önce içimizden ayrılmış, gurbete gitmiş de şimdi geri döndüğü memleketinin taşıyla, toprağıyla, mânâsıyla, insanıyla hasret gideriyor.

Kendileriyle, ziyaretleri esnasında kısa da olsa üç defa sohbet etme imkânı buldum. İlki Söğüt’te protokol alanında gerçekleşti. Ali Erdal Hocamın “Kaynağı Bulan Adam Ertuğrul Gazi” ve “Durun Kalabalıklar” kitaplarını kendisine hediye ettim. İkinci karşılaşmamız Bilecik Belediyesi’ni ziyaretlerinde oldu. Yanıma aldığım kızıma, Hanımefendi ile birlikte gösterdikleri samimi ilgi bizi son derece mutlu etti. Son karşılamamız da Şeyh Edebâli Türbesi’nde oldu. Söğüt’te hediye ettiğim kitaplarda yazarının imzası olmamasına dikkat çekmiş, biz de Bilecik ziyaretlerinde kendisine kitapların imzalı halini arz edeceğimizi beyan etmiştik. Ali Erdal Hocam, kitaplarını hediye ettiğinde, şakayla karışık sabah aldıklarını iade etmeyeceğini, böyle bir âdeti olmadığını, kitapları ancak birilerine hediye edebileceğini söyledi. Kitaba olan hassasiyetine zaten vakıftık ama bu vesileyle buna bir kere daha şahit olduk.

Normalden uzun süren belediye ziyaretleri esnasında kendisine iletilen Bilecik’in bütün meselelerini dikkatle dinledi. Kısa sürede vakıf olduğu ilimiz meselelerini içimizden biri gibi sahiplendi. Yetinmedi, çıktığı canlı yayında Bilecik’in meselelerine nasıl çözüm üreteceğini ve ecdad yadigârı topraklara nasıl hizmet edeceğini kamuoyuna ilân etti.

Daha ne diyelim… Sayın Davutoğlu ve muhterem eşleri Hanımefendi, mütevazı şahsiyetleriyle ve hal lisanlarıyla “biz” dediler, “bu toprağın insanıyız ve sizden biriyiz”. Allah yollarını açık etsin, hayırlı hizmetlerinde her daim yardımcıları olsun…

 

SIRA AKSİYONDA…

Rahmetli Üstad Necip Fazıl, “baş eserim” dediği ve devlet mekanizmasına ait fikirlerini sunduğu “İdeolocya Örgüsü”nün başlangıç kısmında, neredeyse bir kitaplık bölümü Doğu-Batı karşılaştırmasına ayırır ve der ki:

“Ne yapalım; bir zamanlar sonsuzluk ve hudutsuzluk bayrağı altında kendilerini zorlamış olan biz olsak da, hududu çizen, bölümü yükselten ve zorla gözlere sokan onlardır! Ve şimdi biz ifade ve muhasebemizi Doğu-Batı bölümleri dışında hiçbir kalıpta canlandıramıyorsak, kendi öz davâmızın sonsuzluğuna ve hudutsuzluğuna karşı mazur, düşmanlarımıza ve zıtlarımıza karşı da, kendi ayrımlarını kabul eden bir gerçekçi sayılmalıyız!”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 69. Genel Kurulu’nda bir konuşma yaptı.

Konuşmanın yapıldığı esnada genel kurul salonu, yapılan diğer konuşmalarla kıyaslandığında (mesela Amerikan Başkanı’nın yaptığı) boştu. Salonun boş olmasını içine sindiremeyen bir kısım medyanın, haberi sayfalarına taşırken fotoğraf hilelerine başvurma gayretkeşliği, diğer kesim medya tarafından fark edilince bir tartışmadır koptu gitti. Bu hengâmede, konuşmanın muhtevası, esası da hak ettiği kadar gündeme gelmedi, gelemedi…

Oysaki konuşma, dünyayı son iki asırdır idare eden Batı medeniyetini hesaba çeken cümlelerle örülüydü. Birinci Dünya Savaşı ile coğrafyaları, kendi arasında taksim eden Batı’ya, bugün dünyayı yaşanmaz hale getirenin kendileri olduğu daha başka nasıl söylenebilirdi ki:

“Birinci Dünya Savaşı’na sahne olan coğrafyanın, aradan geçen bir asırlık süreye rağmen istikrar, huzur, barış ve refahtan halen yoksun olduğunu üzülerek müşahede ediyoruz. Irak’tan Suriye’ye, Filistin’den Yemen’e, Mısır’dan Libya’ya, Afganistan’dan Ukrayna’ya kadar geniş bir coğrafya, derin krizler içinde insanlığın vicdanını yaralayan görüntülere sahne oluyor.”

Birilerinin, insanların 21. yüzyılda hâlâ açlıktan, salgın hastalıklardan öldüğünü, çocuk ve kadınların savaşlarda hunharca katledildiğini, dünyanın zengin ülkeleri refah içinde yaşarken fakir ülkelerinin açlık, kötü beslenme, salgın hastalıklar, eğitimsizlik sorunlarıyla boğuştuğunu ifade etmesi gerekiyordu.

Birilerinin, “Çocukların öldüğü ve öldürüldüğü bir dünyada, hiç kimse masum değildir, hiç kimsenin can güvenliği yoktur, hiç kimse de sürdürülebilir barış ve refah içinde olamaz. Sadece geçtiğimiz yıl, dünya genelinde, 5 yaşın altında 6 milyon 300 bin çocuk hayatını kaybetti. Suriye’deki savaşta, 17 bin çocuk hayatını kaybetti, 375 bin çocuk yaralandı, 19 bin çocuk en az bir organını kaybetti. Bu yıl içinde, Filistin’in sadece Gazze Şeridi’nde, en modern ve ölüm saçan silahların doğrudan hedefi olarak 490 çocuk katledildi, 3 bin çocuk yaralandı.” demesi gerekiyordu.

Birilerinin, “Daha fazla gecikmeden, daha fazla masum insan hayatını kaybetmeden, küresel vicdan daha fazla yaralanmadan, Birleşmiş Milletler sorunlara ağırlığını koymalıdır. Altını çizerek ifade etmek isterim ki dünya, 5’ten büyüktür. BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülkenin, dünya gerçekleri ile bağdaşmayacak şekilde Birleşmiş Milletleri etkisiz hale getirmesi, küresel vicdanın kabul edebileceği bir durum değildir” demesi gerekiyordu.

Dünyaya ruhunu üfleyen Doğu’dan, insanlığın vicdanı Doğu medeniyetinden bir sesin yükselmesi ve Batı’dan hesap sorması gerekiyordu.

Şükür o ses yükselmeye başladı…

O sesin, bizden birine ait olması ne güzel…

Sıra aksiyonda…

 

KAZASIZ KUL OLMAZ…

İstanbul Gelişim Sanat’ın sanat yönetmeni Zahrettin Çelik tarafından dergimize gönderilen basın açıklamasını dikkatinize sunuyoruz:

“İstanbul Gelişim Sanat olarak 81 ilde eğitsel tiyatro oyunları sahnelemekteyiz. Vatan Şaşmaz sanat danışmanlığında, Toprak Sergen seslendirmesiyle köy okulları ve kimsesiz çocuklara tiyatromuz 5 yıldır resmî kurumlarla destek vermektedir.

Dünyada 3. Avrupa’da 1. olduğumuz iş ve trafik kazaları dramatize ederek toplumu bilinçlendirmek üzere oyunumuzu halkla buluşturuyoruz.

Soma’da gerekli araştırmaları yapmak üzere çalışmalarımızı yürüttük bu araştırma basında yer aldı ve TRT, TRTTÜRK, TV8, TRT MÜZİK vb televizyon kanallarının katılımı sağlandı. Kazasız Kul Olmaz ekibi, “alkışı hak edenler” adı altında takdim edildi.

Hayatımızda kazalara şahit olmuşuzdur. Bu kazalarda sosyokültürel ve sosyoekonomik kaybı yaşamaktayız. Kazalar arkasında bıraktığı aile fertlerini de derinden sarsmaktadır. Yapılan araştırmalarda ailede bir bireyin yaşamını yitirmesi halinde, kazadan sonra ailenin diğer fertlerinde sosyal yaşamda psikolojik tahrip ve adaptasyon problemleri bir hayli yüksek oranda görünmüştür. Yine iş kaybı, verimsiz çalışma, stres yaşam olumsuz etkilemekte ve bu sorunları şuanda bile yaşamaktayız.

Bu sorunlara karşı "kazasız kul olmaz" oyunu 81 ilde sahnelenmektedir.”

 


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Cennetmekân Hemşehrimiz I... - Sayı 91
Türk milleti... - Sayı 90
Müslüman, müslümanın kurd... - Sayı 89
Şeyh'im Edebâli... - Sayı 84
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Eline, canına, yüreğine sağlık olsun hocam. Allah razı olsun Bu güzel için teşekkürler.... osman eroğlu

 Şiirin bestesini firdevs altındaş yaptı ve kendisi okuyor. Sevgiler...... Dilara

 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira


Günümüzde kitaba nazaran paraya rağbeti; mide gurultusunu beyin sancısı zannederek, Tanzimat’tan bu yana, hiçbir şeyin çilesini çekmeden, her şeyi, Avrupa’dan monte eden(alan) yazarlarımıza borçluyuz.
Borcumuzu ödemesek de olur.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Ah
Eşek ve deve


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14638654
 Bugün : 1230
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 632642
 Bugün : 85
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 87
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 2
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim