Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3806 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Türk'ün ayranı kabarsın
Ali Erdal

  Sayı: 84 - Nisan / Haziran 2015

“MÖ. 1274… Kadeş Savaşı… Hitit’le Mısır arasında… O zamana kadarki en büyük iki ordu…” Kelimesi kelimesine ortaokuldaki çalışma notumdan, hatırlıyorum… Yazılıda sorulacağından emindik ve öyle de oldu. Tarihe bakışımızdaki illeti göstermek bakımından numunelik olduğu için hafızama kazındı. O günden beri içimde bir ukdedir… İki bin yıl önceki, bizi ilgilendirmeyen iki milletin savaşını niçin bize okuturlar? İmtihanda soracak kadar hem de?.. O bilgiyi, şifalı ve tılsımlı bir ilâç gibi öğrenen çocuk; o zamanlar, bunu öğretenlerin bir bildiği vardır diye düşünürdü saf saf… Yine de ağrıma giderdi. Zamanla anladım ki, “En büyük dertlerimizden biri Türk tarihinin hâlâ tam mânâsıyla yazılamamış olmasıdır” (Necip Fazıl). Kadeş Savaşı, bu basiretsizliğin, sırtımıza bindirdiği yüklerden sadece biri…

Lisede, derste bir talebe ayağa kalktı ve bir çırpıda şunları söyledi:

“Tanzimat edebiyatını kavramak için İkinci Abdülhamid’i doğru anlamak lâzım, diyorsunuz. Size göre Ulu Hakan… Bir başka hoca geliyor, Kızıl Sultan diyor… Size göre sahte kahraman olan, bir başkasına göre vatan kurtaran aslan… Bizi şaşkına çeviriyorsunuz… Öğretmen odasında konuşacak mısınız, dövüşecek misiniz, ne yaparsanız yapın; ama anlaşıp da karşımıza tek görüşle gelin!” Tarihe bakıştaki, tarihi ele alıştaki arızayı, öğrenciler bile görebiliyor artık. Arızayı hep birlikte yaşıyoruz. Artık susulacak gibi değil... Artık mızrak çuvala sığmıyor.

Halbuki ben, talebeliğimde böyle bir çıkış yapamamıştım… Bir arkadaşımıza “Abdülhamid kafalı” diye hakaret eden hocaya, nefret ve öfkeme rağmen karşı çıkamamış, “Hemşehrim Abdülhamid”i müdafaa edememiştim. O zaman Abdülhamid’e düşman olmamak suçtu…  Kanunu olmayan, kanunda olmayan bir suç... Öyleleri linçi hak ediyordu. Kimin haddine ona “Ulu Hakan” demek!.. Şükür ki, hakikat ilânihaye tersyüz edilemiyor ve gün gün, güneş gibi beliriyor.

Talebeliğimizde bize alkışlatılan Tanzimat Fermanı’nın, devlet adamı ağzıyla milletimizin geçmişine ta’n etmek olduğu artık rahatça söylenebiliyor. Neymiş efendim?.. Vatandaşların can, mal ve namus güvenliği sağlanacakmış… Yargılanmadan kimse idam edilemeyecekmiş… Rüşvet ortadan kaldırılacakmış… Bu hal;“Üç kıtaya adaletle hükmettiği” düşmanları tarafından bile kabul edilen ve söylenen bir milletin kendi geçmişine, kendi devlet adamı ağzıyla, resmen ta’n etmek değil de nedir? “Ta’n etmek” hafif ve yetersiz aslında… Ama daha fazlasını söylemeye, müstahak olduğu halde söylemeye dilim varmadı. Padişahını mahkemede ayakta tutan ve kolunun kesilmesine hükmeden adalete sahip millet adına, sanki ilk defa yargılanmak hakkı veriliyormuş gibi böyle ferman etmek ve bunu övüne övüne anlatmak… Üstelik rüşvet fermanla kaldırılabilecek bir şey değilken… Ahmakça bu bile yazılabilmiş. Rüşvet serbest miydi ki önceden ve rüşvet serbest olabilecek bir şey midir ki, yasak densin? Rüşvet fermanla değil, tedbirle önlenir, diyen çıkmamış. Islahat Fermanı da aynı şekilde… Sadece bir maddesinden bahis yetecek: “Müslümanlarla Müslüman olmayanlar kânun önünde eşit olacaklardır”. Güler misiniz, ağlar mısınız?.. İslâm esaslarına göre hareket eden ve “Kim ki bizim zımmimizdir, onun kanı bizimki kadar kutsaldır, malları bizim mallarımız kadar tecavüzden masundur.” (Hz. Ali) diyen ve bunun örneklerini, onları bizimle yan yana huzur içinde, yüzyıllarca, yaşatarak veren devlet ve millet; biz bu vasfımızı nasıl ve niçin kaybettik diye tefekkür etmiyor da, sanki ilk defa akıl edilmiş ve ilk defa tesis edilecekmiş gibi, eşitlikten dem vuruyor. Batı’dan deva arayacağına, niceleri gibi emri dinle: “Zimmet ehlinin (gayri müslimlerin) cizye vermesi, malları bizim mallarımız gibi, kanları bizim kanlarımız gibi olması içindir” Hz. Ali’nin (ra). Bir zamanlar bizi büyük yapan, söz sahibi yapan değerlerden, ölçülerden kendimizi mahrum ettiğimiz için bu haldeyiz diye düşünmek varken, bizi büyük yapan değerler suçlu görülüyor… “Düvel-i muazzama/muazzam devletler”karşısında nasıl bir aşağılık duygusuna düşmüşüz, görüyor musunuz?.. Bunu da tarihlerimizde Batılılaşma, yenilik, gelişme diye yazıyoruz ve okutuyoruz.

Tarihe bakışımızdaki illet, sadece lüzumsuz bilgilerle zihinlerimizin meşgul edilmesi ve bazı kişi ve olayların yanlış, hattâ tam tersi tanıtılmasından ibaret değil… Asıl problem; tarihi geleceğe ışık tutacak şekilde anlama ve anlatma idrakinden mahrum olmak… Asıl problem bu!.. Ve bu, zamanımızdaki bütün problemlerin doğru teşhisine, dolayısıyla çözümüne engel…

Günümüzün en büyük meselesi terör… Şeyh Bedrettin isyanını, Celâlî isyanlarını, (Jön Türkler)i, İttihat ve Terakki’yi, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasında pay sahibi gizli teşkilâtları doğru anlasaydık ve anlatsaydık, yarım yüzyıla yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ adını bile koymaktan aciz kaldığımız cinayet şebekesi ortaya çıkamazdı. Tarihe bakışı birbirine zıt olan insanların dünyasında anarşi ve küçükken başı ezilmeyince terör olmaz mı?

Tarihimiz; Müslüman oluşumuzu, dünyanın en büyük hadiseleri arasında ele alma şuuru ile yazılsaydı…

İslâm orduları ile birlikte Çin’e karşı savaşmamızın (Talas Savaşı), İslâm’la bu şekilde karşılaşmamızın ne büyük lütuf ve nimet olduğu idrak edilseydi…

Dandanakan, Malazgirt ve benzerleri hakkıyla okunsaydı…

Osmanlı Devleti’nin ne büyük zuhur olduğu hakkıyla anlaşılsaydı…

Fetih hadisinin bize kimliğimizi kazandırdığı bilinseydi… Tanzimat, Islahat ve benzeri şahsiyetsizlikleri yaşamazdık…

Tarih, olayların hikâye gibi anlatılması, tarihlerin zamana göre sıralanması değil; hele övünmek için anlatılan masal hiç değil!.. Milletin, düşünen adamları vasıtasıyla muhasebesini yapmasıdır... Zaaflarını da dile getirmeli ki, gelecek aydınlık olsun:

“(Yeniden doğuş – Rönesans)… Batının en mühim dönüm noktası… (…) Artık kimsenin muhal ifade edici uydurmaları yutmak ihtimali kalmamış gibidir. Hâşâ, münezzeh Allah’ın bir oğlu olsun (…) (Servetüs) ve arkasından gelecek olanlar, bu abeslere karşı, kaybolan, o, kendilerine göre ışıklı dünyanın ilk talipleri, arayıcılarıdır. (…) Kilisenin karşısına dikilirler. (…) Kiliseye, abeslere karşı aklın ilk haklarını almak direnişi… (…) (Lüter), bu Alman mütefekkiri derhal sapıklıkları protesto etti. (…) Bu aynı zamanda İslâmiyet’e bir yaklaşma rotası… Devir 16. Asır… Bizim haşmet ve taarruz devrimiz… Bu zamanda biz oralara fikir misyonerlerimizi göndermiş olsaydık bir anda İslâmiyet hazırdı Batıda… Çünkü tam bulmuştu pundunu, zamanını, mekânını… (…) Böylece (Rönesans) 16. Asırda Hristiyanlığı tam bir tökezlemeye uğrattığı halde bu vaziyet bizde gözden kaçırılmış ve madde kudretimizin yanına ruh gücümüz katılamamıştır. (Rönesans) kapıyı açmış fakat biz içeriye dalamamışız…” (Necip Fazıl).

Rönesans’ı ve fikirdeki zaafımızı anlasaydık; Tanzimat, Islahat komedilerini ve bu çizginin tabiî devamı komedileri yaşamazdık.

Yarın, ‘keşke dün şöyle yapsaydık’ demek istemiyorsak, bugün doğru hareket etmek istiyorsak, artık tarihe bakışımızı ve tarihi ele alışımızı gözden geçirmeli ve tarihimizi buna göre yeniden yazmalıyız.

Türk milletinin savaş meydanlarında imkânsızın bile üstesinden geldiğini ifade için “Türk’ün ayranı kabarmaya görsün”, denir. Artık Türk’ün ayranı fikir kahramanlığı için kabarmalıdır. Üstelik imkânsız da değildir.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Deniz kabarıyor... - Sayı 119
Dünya kralı... - Sayı 118
Olayların akışı her şeyi ... - Sayı 118
Toplulukları idare etme h... - Sayı 118
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Cinayet, hırsızlık, fuhuş, içki, kumar ve uyuşturucu karışımından ibaret düzeni ambalajlayıp medeniyetin ta kendisi diye yutturmak isteyen “tek dişi kalmış canavar”a karşı hani, “iman dolu göğsümüz” vardı?
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Tas tarak
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13191606
 Bugün : 853
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 606209
 Bugün : 28
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 178
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim