Bir gönül yarası Halis Arlıoğlu Sayı:
84 - Nisan / Haziran 2015
İçimde bir yara var, kaynıyor bulgur gibi. Yanarak küle döndüm, eriyen bir mum gibi. Niçin karardı ufkum, gözlerimde hüzün var. Kaldım çaresiz burda, etrafımda duvarlar. Ufuklara baktıkça, hicranlarım artıyor.. Mazi bana hep böyle, derdime der t katıyor.. Teselliden nasibim, niçin yoktur bilemem. Dünya gülüp-oynarken, ben gamzede gülemem.. Dalga dalga geliyor, üstüme hicran seli… Her taraf kap-karanlık, esiyor bu sam yeli. Kurudu nev-baharım, kış oldu yazım-güzüm. Kendi gönlümden başka, kimseye yoktur sözüm.. Bir vefasız yar için, düştüm gurbet ellere. Her dertten yıkılmazdım, iflâh olmam bu kere. Aşırdın dağdan dağa, şu naçiz bedenimi… Sakladım yıllar yılı, bu ıstırap elemi. Çektiğim acıların, tarifleri imkânsız… Dile gelmez saymakla, nasıl kıydın insafsız? Bu hicran ateşleri, sinemi böyle yaktı.. Kuruyan bu gözyaşım, işte sel olup aktı.. Sevgiden yok nasibim, hep hicran yaşattınız.. Yaralı şu kalbime, binlerce taş attınız… Bir sen vardın anlayan, benim bu dertlerimi.. Çekilmez siteminle, artırdın kederimi.. Duydum, yıllar sonra; yine “gelsin” demişsin. “Yarım kalan şarkıyı, tekrar çalsın” demişsin. Şimdi çok uzaklarda, “gel” denilen kademsiz.. Duyulmuyor şarkılar, besteler hep düzensiz.. Geçti o sürûr devri, dönülmesi imkânsız.. Verdiğin acıları ; çekmekteyim süresiz.. Bu gönül yarasını, bıraktın içime sen!.. Fayda etmiyor artık, şimdi neler söylesen. Hicranımı artırdın, yıllar-yılı sen benim. Beklenen bu değildi, yıkıldı emellerim. Uçurdun can kuşumu, şimdi yoktur kafeste.. Zonkluyor işte başım, bu vücudum hep hasta. Kalmıştı uzaklarda; tebessümsüz bakışın. Boş yere sitem etme!, Hâlâ duruşun haşin!.. Bahara hasret kaldım, hep güzü yaşadım ben. Şimdi neler diyorsun, unuttun mu onu sen? Fırtınaydın denizdin, bir gün pınar olmadın! Yaralı şu gönlüme, keşke merhem olaydın… Ben sana “gülüm” derken, sen bana hep “diken”din.. Geçti artık o yıllar, kalmadı tuzun-tadın. O güzel yıllarımız, uçtu-gitti havaya. Bilinmeyen mutluluk, benziyor batan aya. Açmıştı güllerimiz; bir ‘hiç’ için soldurdun!.. İşte o “hiç” yüzünden; böylece nâdim oldun!..
|