İhtilâller ve Millî hınç Ali Erdal Sayı:
90 - Ekim / Aral?k 2016
Fertler gibi, aileden ümmete kadar topluluklar da, şahsiyet sahibi birer varlıktır. Topluluklar da, fertler gibi sevinir ve öfkelenir… Olayları kıyas eder, örnek alır… Hata eder, pişman olur; hayal kurar… Dostunu, düşmanını bilir… Heyecanlanır, duygulanır… Hınçlanır, bilenir… Duygularını, düşüncelerini ileriye atar, gününü bekler… Ve günü geldi mi, harekete geçer. İhtilâller karşısında milletimizin tavrında bu durumu tespit etmek mümkün…
Genç Osman’ın edepsizce hallinden ve Ulu Hakan II. Abdülhamit’in tahtan indirilmesinden milletin haberi olmadı. Dolayısıyle millet, ihtilâlcilere karşı bir tavır gösteremedi. İstenseydi Ulu Hakan için hiç olmazsa İstanbul halkı, harekete geçirilebilirdi. Ama o değil milleti harekete geçirmek; ihtilâlcileri bir kaşık suda boğmak için yalvararak izin isteyen Ertuğrul Alayı’nı bile hareketten men etti. Bu Yahudi güdümlü hareket karşısında akim kalma üzüntüsü ve Hakanının tahtan indirilmesi, millî şuura, ihtilâller yönünden, ilk öfke tohumlarını ekti. Zamanın, unutturarak üzüntüleri giderdiği söylenir. Ama bu sefer öyle olmadı. Devlet ve milletle ilgili her olay, hele sonraki ihtilâller, milletin üzüntüsü ve öfkesini biledi.
Menderes’e, davul zurnayla bir ihtilâlin geldiği söylendi, tedbirler tavsiye edildi. Fakat o, “dediğiniz doğru, ama ben onu yapacak insan değilim” dedi ve boyun eğdi. İhtilâlin tiyatro mahkemesi, bilindiği gibi üç idam kararı verdi. Kendilerine “Millî Birlik Komitesi” diyen “gece baskıncıları”, Menderes’in idamını müzakere halindeyken bir mektup alıyorlar… Anadolu’nun ücra bir köşesinden gayet yumuşak bir tonda ‘NE OLUR MENDERES’İ ASMAYIN’ diye yalvaran bir mektup... Komite tereddütte kalıyor, saatlerce karar veremiyor. Bırakın meydanlara çıkmayı, bu neviden bin değil yüz mektup gelse idamlar olmayabilirdi. Hattâ Menderes dik dursaydı, ihtilâl yapılamayacaktı. Bu akim kalma mahcubiyeti, seçtiği başbakanını koruyamaması, millî şuurun üzüntüsünü ve öfkesini arttırdı. Ulu Hakan’ın halli ile açılan yarasına, tuz basıldı. Millet, Menderes’in idamına karşı çıkmayışına, çıkamayışına yıllardır yanıyor.
Bizim kültürümüze ve zevkimize ait olmayan “şapkasını”, ihtilâlcilerin höt demesi üzerine alıp gitmeyi marifet zanneden zat; kendisini defalarca ve ümitle iktidara getiren millî iradeye sahip çıkmadı. Çıkamadı değil, çıkmadı. Milleti, öksüz ve yetim bıraktı... Hem de kaç defa… Çaresizlik, sadece üzüntüsünü değil öfkesini de arttırdı milletin… Öfke, gününü kollayan hınç oldu… Millî hınç!.. Muhtıralar da bu minval üzere ve aynı sonuçları doğurarak geldi, geçti. Sanki on yılda bir askerin darbe yapması hak... Arada Özal’ın zehirlenme şüphesi… Millet, iktidarda ufacık bir direnme görse, misliyle destek olacak... Yine de her seçim, ihtilâl yandaşlarına tokat attı.
Bugünlere, iradesine sahip çıkılmadığı için kırık gönülle, ihtilâl ateşlerini yakan yurt dışına diş bileyerek, bu zamana kadar bir şey yapamamaktan dolayı da hınç içinde gelindi. Her şey millî hıncın damarına basıyor. Ama içerdeki ve dışarıdaki hainler, ineceği ve tuz buz edeceği hedefi kollayan millî hıncın farkında değil. Birikmiş ve sıkışmış güç, burnundan soluyor… Bir kıvılcıma bakar…
Gelelim son darbeye… Bu hengâmede, bir darbe teşebbüsü!.. 15 Temmuz!.. Kıvılcımdan öte, milletin tankı, milletin üzerine yürütüldü… Milletin üzerine ateş açıldı. Bu zamana kadar ihtilâller, sadece yönetici kadroyu değiştirmeye matuf askerî hareketlerdi. Bu teşebbüs ise sadece idarecileri değil, kimi düşman görürse öldürmeyi, millete darbe indirmeyi hedefledi. Bu zamana kadar, vahim hale gelmiş durumdan memleketi kurtarmak için ve başka çare kalmadığı için mecburen ihtilâl yapmak zorunda kalındığı iddia edilirdi. Yurt dışı tesiri gizlenirdi. Yurt dışı da tesirini gizlerdi. Bunlar, yurt dışındaki ihanet şefinin emriyle harekete geçtiklerini inkâr etmiyorlar. Arkalarında Amerika… Ve her türdeki medyasından devletlilerine kadar bütün Batı… Bunu da açıkça söylemeseler de, güçlerini göstermek için inkâr da etmediler. Dış güçler de, darbeyi kınamamakla kalmadı, yalan yanlış yayınlarıyla destek verdi. Bir Amerikalı yetkili, hainlerden “muhataplarımız tutuklandı” diye bahsetti. Açıkça devletimizi değil, kuklalarını muhatap kabul ettiklerini ifade ve itiraf eden kabalığa ve küstahlığa bakın. Darbeciler, sinsi, ikiyüzlü, askerliği istismar eden münafıklar… Birbirlerine karşı bile gizli bir çete…
Ama bu sefer durum farklı… Şapkasını alıp gidecek veya “Almanya’ya sığınacak” yüreksiz yok karşılarında… Üstelik bir işarete bakan milleti, meydanlara çağırıyor… Günü geldi… İlâhî takdirden izin ve emir... Yıldırım ol, in hainlerin tepesine millî hınç!..
|