Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3114 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Üstad ve mizah
Murat Yaramaz

  Sayı: 92 -

Devrin tek iktidar tenkitçisi Üstad’ın, “mizahımtrak gazete” olarak tâbir ettiği “Borazan” gazetesinin, 1947 yılının Kasım ve Aralık aylarında toplam üç sayısı yayımlanmıştır. Bizler de bu özel sayıda, “Mizah Köşesi”ni Üstad’ın “Borazan” gazetesine ayırmayı uygun gördük. İnternette yaptığımız araştırmalarda, gazetenin yayınlanmış sayılarına ulaşmak mümkün olmadı. Muhtemelen gazetenin orijinal halini zapt edenler çok az ve bunlar da internet ortamına bu değerli hazineyi aktarmamış. Pek çok site ilk sayısının ilk sayfasına yer vermiş sadece. Bunun haricinde yeterli bilgi mevcut değil. “Borazan”a dair bulabildiğimiz tek yazı rahmetli şair-yazar Mustafa MİYASOĞLU tarafından kaleme alınmış. Geleceğin araştırmacılarına ışık tutması düşüncesiyle bu yazıyı aktarıyoruz…

Necip Fazıl’ın Mizah Gazetesi

'BORAZAN'

“Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan!

Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan!”

Üstad’ı tanıyan veya dinleyen hemen herkesin dikkatini çeken keskin bir zekâsı vardı. Bu zekâ zaman zaman müthiş bir ironiyle mizahçı tavrı da sergilerdi. Zor durumlarda ortaya çıkan bu tavır, anlatılması güç olan şeyleri bir çırpıda ifade ederdi. Özellikle de traji-komik durumlarda keskin bir ifade görülürdü.

Üstad Necip Fazıl’ın çıkardığı Ağaç (1936) ve Büyük Doğu (1943) adlı dergilerden herkesin haberi vardır. Büyük Doğu’nun bazı devrelerinin günlük gazete halinde çıktığı da bilinir. Ama Büyük Doğu’nun yayınlandığı günlerde, ayrıca haftalık bir mizahi dergi çıkardığını çok az kişi bilir. Ancak üç sayı çıkan bu gazetenin farklı bir mizah anlayışı var. Yayınlandığı dönem için olduğu kadar, Üstad’ın şahsiyetinin bir cephesinin aydınlatılması ve mücadelesini daha çarpıcı biçimde göstermesi açısından, büyük bir öneme sahip olan bu gazete hakkında kısaca bilgi vermek istiyoruz.

Borazan adındaki haftalık gazete, 1947 yılının Kasım ve Aralık aylarında üç sayı yayınlanır. Borazan yazısının üzerine, yazı ile iç içe bir de borazan resmi bulunan başlık klişesi, üç sayının da genel karakterini ortaya koyuyor: Gür ve pervasız bir ses… Bu üç sayının en belirgin özelliği budur… Gazetenin ilk sayısının sol baştaki ilk yazısı “Yuf” başlığını taşıyor ve bir çeşit çıkış gerekçesi niteliği gösteriyor. Gazetedeki yazıların hemen hepsinde olduğu gibi, bunda da imza yoktur. Üstad’ın kaleminden çıktığı hemen anlaşılan bu yazının ilk cümleleri şöyle:

“Artık iş alaya bindi. Atom bombası devrinde, kestane fişeğinden zayıf ciddiyet utansın (Melânkoli) hastası Prens (Hamlet) Keloğlan’a çıkıyor! Zira Danimarka sarayından entrika, “Kandilleri yakın!” cümlesini “Kan dilleri yakın...” diye manalandıracak hale gelmiştir. Sen, en keskin fikir çilelerinin oyuk oyuk gölgelendirdiği ve kıvrım kıvrım acılaştırdığı içli ve mahzun dava çehresi! Bundan böyle palyaço makyajını öğrenmeye çalış! Sırtına, kıtıklardan bir kambur tümseği yerleştir; başına, kır saçlarını örtecek bir işkembe oturt; bostan patlıcanından bir burun tedarik et ve oldu bitti!”

Yukarıdaki yazıyı okuduktan sonra, Üstad’ın aynı yıl yazdığı Muhasebe ve Destan şiirlerini hatırlamadan edemiyorsunuz. Şu iki beyit Destan adlı şiirinde yer alır:

“Öttür yem borusunu öttür, öttür borazan!

Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan!

Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul;

Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.”

Bu yazının hemen sağında, o günlerin tek parti kurultayından söz eden bir yazı var: “Gülümseyiniz, resminizi alıyoruz!” Kürsüde bir çekiç ve onu tutan el, yol üzerinde tek yön gösteren bir insan kolu ve oklarla, seyyar fotoğrafçı resminin yer aldığı bu yazı, hem bir mizah, hem bir hiciv hüviyetindedir.

“SAMANDAN ADAMA HİTAP”

İlk sayıda yer alan yazı, başlı başına mücerred bir hiciv şaheseridir. “Samandan adama hitap” başlığını taşıyan bu yazının italik dizilen takdimi aynen şöyle:

“Müşahhas hiç kimseyi kasdetmeksizin, süvarilerin üzerinde kılıç talimi yaptıkları insanlar gibi, mücerred ve hayali bir tipe hitabediyoruz. Buna, küfür ve dalaletin mücerred örneği denebilir. Gayemiz hiç kimseyi tahkir ve dava mevzuu teşkil etmeden, içimizdeki büyük fikir öfkesini serbestçe dökecek bir mahreç bulmaktır. Gel berû, samandan adam!”

Benzerine az rastlanacağını sandığımız bu mücerred hiciv ve öfke yazısı kelimesi kelimesine şöyle: “Ey, yükseldikçe hiçbir mahlûkun o kadar alçalamayacağı insanoğlunun en alçağı! Seni, kâinatta mevcut mülevves ve müteaffin maddelerden hangisine benzetseler, yarın o madde Hakk’ın huzurunda benzetenden davacı olur ve mutlaka davasını kazanır. Zira senin yanında ve sana nisbetle bizzat levs ve taaffün, bifiil münezzeh ve mükerremdir. Sen, tek kelimeyle, hayatın, varlığın, var olmak şevkinin, ölmemek cehdinin, ilâhi emirlerinin ve Allah’ın düşmanısın! Bu düşmanlık yüzünden, içinde, bütün ulvi oluşlara hudutsuz bir hınç ve kıskançlık fıkırdıyor! Öyle ki, gördüğü için gözü, kavradığı için idraki, anladığı için ilmi ilga etmeye kalkabilirsin! Zulüm; hakkı lâyık olduğu mevkiye koymamak hırsı, yaratıldı yaratılalı sende bulduğu rütbeye hiçbir zaman ve mekânda ulaşamadı. İşte bütün ruhun, özün, yaptıkların ve yapacakların sadece bundan ibarettir! Ömründe sana bütün bunları yine ezeli iradesiyle takdir eden Allah’ın, bu meydanı, Allah düşmanlarına bırakmaktaki müsadesi kadar. Yarın aynı meydan Allah dostlarının emrine geçtiği zaman, seni didik didik parçalarlar, lif lif yolarlar sanma! Hayır; seni bir camekâna koyarlar, cemiyetlerinin en büyük meydanında teşhir ederler; ve gelip geçene samandan gözlerinle insan dalâletinin hudutsuz hududunu göstermen ve hidayettekileri her ân Allah’a sığındırman için sana maaş bile bağlarlar!”

Necip Fazıl’ın başmuharriri olduğu Borazan’da imzasız yazı büyük çoğunlukta… İmzası olan yazıların çoğu da iktibastır. "Samandan adama hitap” gibi, özel isim zikretmeksizin yazılmış pek çok hiciv şaheseri var. Birkaç yazının ne başlığı var, ne de imzası. Bir kısmı dikkatle okunduğunda, o dönemin tek parti iktidarına karşı Necip Fazıl’ın ne tür bir mücadele verdiğini ortaya koyar. Borazan’ın tavrını yansıtan en çarpıcı cümleler Necip Fazıl’ın üslubuyla yazılmış. O dönemde, bu kadar açık ve keskin bir muhalefet yapan yayın organı –Büyük Doğu dışında- yoktur.

"YÜREKLERİ OKUYAN MAKİNE"

"Dalkavukluğun Köşesinden" başlıklı yazılar o dönemin dalkavuk yazarlarının üslubuyla yazılmış. İkinci sayfadaki "Yürekleri okuyan makine" başlıklı yazılar, üç sayıda da yer alıyor. "Con Ahmet"in icadı olarak anlatılan bu makine ile o dönemin maruf isimlerinin söz ve maksatları sergilenir. İlk sayıda, daha önce Necip Fazıl'ın "Çerçeve" başlığı ile yazılar yazdığı, sonradan iktidarın emrine giren Son Telgraf gazetesinin sahibi Ethem İzzet Benice ile yapılmış bir konuşma yer alır bu başlık altında. İkinci sayıda, o dönemin başbakanı Recep Peker’le, üçüncü sayıda da muhalefetin lideri Celâl Bayar'la yapılan konuşmalarla, sorulara verilen cevapların biri ağzından, ikincisi de yürekten cevap başlığı ile sunulur. Üçü de birbirinden ilgi çekici olan bu konuşmalardan ilk ikisi iktidar ve iktidar yanlılarının düşüncelerini, üçüncüsü de muhalefetin iç yüzünü ortaya koyacak niteliktedir.

İkinci ve üçüncü sayıların ilk sayfasında, yine CHP kurultayı ile ilgili haber ve yazılara yer verilir.İkinci sayının manşeti : "Ko-va-dis, Baylar???" Üçüncü sayının manşeti: "Birkaç yüz kişiye mahkûm 18 milyon" ve altında şu başlık: "Buluştular, söyleştiler, tokuştular, öpüştüler, koklaştılar ve ayrıldılar" Aynı sayfada Neyzen'den alınmış şu beyte de kalın bir çerçeve içinde yer veriliyor:

"Ol kadar har koştular ki asiyabı devlete,

Çiğnemekte birbirini dolab-ı devlet dönmüyor."

Gazetenin ikinci sayısında, Üstad'a ait olduğunu tahmin ettiğimiz iki hiciv örneği var. Biri ilk sayfada yer alıyor ve "Neyleyim?" başlığını, Ozanbaşı imzasını taşıyor. İkincisi, ikinci sayfada, "Senin" başlıklı ve Halk Şairi imzasını taşıyor. "Neyleyim?" başlıklı hicivin ilk iki beyti şöyle:

"Irmak kuru, çeşme kör, sakaları neyleyim?

Nuh’un gemisi lazım, takaları neyleyim?

Ya baş derdi konuşun, yahut hiç toplanmayın

Kurultay kapısında tokaları neyleyim?"

Borazan'ın hangi sebeplerden yayınını tatil ettiğini bilemiyoruz. Yalnız o yıl ve sonraki yıl boyunca Üstad’ın mahkeme koridorlarında "çile üstüne çile" çektiğini biliyoruz. CHP'nin en keskin muhalifi ve muvazaaya yanaşmayan tek münekkidi olmak, kolay atlanamayacak engeller getirir ve 1948 yılında yalnız Borazan değil, Büyük Doğu da tatil edilir. Üstad'ın eserlerine ve yayınlarına göz atanlar, onun Türk edebiyatında eşine rastlanmayacak çapta büyük ve tavizsiz bir dava adamı olduğunu görecektir. Türk basını bir daha böyle pervasız ve çok yönlü bir kalem çıkarır mı, bilemiyoruz; ama bugüne kadar bir benzeri henüz yok... Bu kadar kararlı ve tespitlerinde bu kadar isabetli muharrir az vardır dünya basınında da...

(Mustafa Miyasoğlu’nun Necip Fazıl Kısakürek isimli eserinden)

 


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Çapraz sorgu... - Sayı 122
Masal... - Sayı 121
Artık yeter... - Sayı 121
Öyle mi... - Sayı 120
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (122):
Tarih boyunca izlediği politikalar, güncel meselelerde takındığı tavır çerçevesinde, doğu medeniyetinin aslî unsurlarından İran'a bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 sağlık dileklerimizle, hürmetle...... naci eroğlu

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu


Batılı düşünürler-Tolstoy ve niceleri gibi-mutlak olan bir şeyin olması gerektiğini gayet tabi bir şekilde fark edebiliyorlar. Ama bizim aydınımız (bulundukları yere nasıl geldikleri malum); bırakınız ülkenin dünya üzerindeki sorumluluğunu fark etmeyi, düşünmesi gereken bir beyinlerinin olduğunun bile farkında değiller. Ülkemizde, he sahada yaşanan boşluğu daha başka nasıl açıklayabiliriz?
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Anlam peşinde
Bizim olmayan gemide kaptan olmak
Parlamenter sistem ve mağdurları
Kırk gün bir ölüyü bekleyeceksin
Niye döktün gözyaşımı


Ali Erdal - Anonim eserlerin kıy...
Ali Erdal - Sıradan bir filme bu...
Ali Erdal - Kırk gün bir ölüyü b...
Ali Erdal - Kırk
Necip Fazıl Kısakürek - Kıraat kitabı
Ekrem Yılmaz - Derinlik
Ekrem Yılmaz - Yapamıyorsan hayal e...
Ekrem Yılmaz - Kürtlerin PKK ile im...
Dergi Editörü - Çare
Site Editörü - Anlam peşinde
Necdet Uçak - Niye döktün gözyaşım...
Necdet Uçak - Olacak
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Malazgirtin aslanlar...
M. Nihat Malkoç - Anadolu Türk masalla...
Ayhan Aslan - Yamyam
Mehmet Balcı - Şimdi
Mehmet Balcı - Dönemem
Ahmet Çelebi - Gazzeli çocuğa
Halis Arlıoğlu - Parlamenter sistem v...
Halis Arlıoğlu - İçimde bir yara var
Murat Yaramaz - Artık yeter
Murat Yaramaz - Masal
Mevlüt Yavuz - Sanma ha!
Cemal Karsavan - Seni düşünürüm
Heybet Akdoğan - Gülsema
Emine Öztürk - Hapis
Zekeriya Yılmaz - Bıraktın
Mehmet Ali Metin - Doğu ve Batı’nın hik...
Yaşar Akyay - Bizim olmayan gemide...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14454108
 Bugün : 2417
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 628129
 Bugün : 56
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 75
 121. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim