"KAHRAMAN"MIŞ... Haceloğlu Sayı:
93 - Temmuz / Eylül 2017
Gerçek kahramanlar, “ben kahramanım” demez… İnsanlık budur. Nitekim Batılı şair de bunun şuurunda: “İyi insan ol; fakat bunu kanıtlamak için uğraşma” (Eliot, İngiliz şairi). İnsanlık budur; Müslümanlık haydi haydi… Gereken yapılmıştır. “Benim yerimde kim olsa, aynı şeyi yapar”… Dille övünülmediği gibi yazı, şekil, resim ve benzerleri ile de övünülmez. İma dahi edilmez. (Şekspir) in dediği gibi, “kuvvet mahcuptur”… Övülmeye ve övünmeye ihtiyaç duymaz. Birisi bir toplulukta, kahramanlığını dile getirse, suç işlemiş gibi önüne bakar… Kahramanların yaptığı destanı, kahraman kalemler yazar…
Gerçek elmas, muhafaza altına alınır, ama üzerine “bu gerçek elmastır” yazılmaz.
Gerçek veli, “ben veliyim” demez… Keramet taslamaz… İmam-ı Rabbanî’nin işaret buyurduğu gibi, “veli olan söylemez, söyleyen veli değildir.”
Olgun meyvanın alâmeti olur. Ama üzerine “bu olgun meyvadır” diye bir etiket yapıştırılırsa herkes güler.
Kendine hayrı olmayan sünepenin kahramanlık iddiası; veli olmayanın velilik taslaması, cam parçalarının elmaslık iddiası, ham meyvanın olgunluk iddiası gülünçtür. Sarhoşun, dili dolaşarak ve yalpalayarak “ben sarhoş değilim” demesinden daha gülünç... Sarhoşun üstünlük iddiası yok, normal olduğunu kabul ettirmeye çalışıyor.
Ham meyvanın olgunluk taslamasına kızılmaz, kızılmaya tenezzül edilmez; “doğru, şuna bakın ne kadar da olgun” diye alaya alınır. Velilik taslayanın akıbetine acınır… Cam kırıklarının, elmaslık iddiası karşısında kırmızı görmüş boğalar gibi burundan solunmaz, “vay bee.. buna sahip olmak için bir tır dolusu para vermek gerekir” denilerek gülünüp geçilir…
FETÖ sanıklarından biri, göğsünde İngilizce “kahraman” (HERO) yazan bir tişört giymiş… Kahramanlık iddia etme, kahraman görünmeye ihtiyaç duymuş, kahramanlığa özenmiş zavallıcık. Başbakan Binali YILDIRIM’ın o güzel ifadesi ile: “Alnında hain yazanın göğsünde kahraman yazsa neye yarar?”…
Halbuki o, göğsüne o gâvurca yaftayı takmak yerine mahkeme salonunda hâkime… Yani onun şahsında kendisini yargılayan cemiyete; şöyle deseydi, diyebilseydi:
–Evet darbeye kalkıştım! Bu zulüm sistemini yıkıp, hakkı ikame etmek istedim. Üzüntüm başaramayışıma… Pişman değilim! Hakkı hâkim kılmak isteyeni cezalandırarak, beni haklı çıkarın, zalimliğinizi ispat edin!
Dediği doğru da olsa, yanlış da olsa, hak verilmez ama, dik duruş takdir edilir; kimse bir menfezde fare gibi yakalandın, uyuz eşek gibi kameralara yansıdın bir de böyle mi konuşuyorsun, demez… Köle Spartakus, Roma imparatorlarından daha itibarlı insanlık nazarında
O hain öyle diyemezdi… Zira hainler; fare gibi yakalanır, uyuz eşek gibi teşhir edilir, hak ettikleri cezaya çarptırılır, yaptığına pişman edilir ve tarihin çöplüğüne atılır. Böylelerine özenenlere ibret diye emsal gösterilir sadece... FETÖ’nün “paşası”… Bu da komik bir iddia… Paşaymış!.. Hak etmediği lâkapla anılıyor… Kendisine yakışanı yaptı, cam kırıklarının elmaslık iddiasından, ham meyvanın olgunluk taslamasından daha gülünç hale düşürdü kendini… Daha doğrusu düşürdüler onu… Bir oyuncağın, bir kuklanın göğsüne “HERO” yazıp, ahalinin karşısına çıkardılar… Zavallının iradesi ve aklı yok ki, efendilerine; ‘hiç mi değerim yok nazarınızda, beni gülünç duruma düşürüyorsunuz?’ desin…
Mankurta “kahramanlık” iddia ettirilmesi karşısında, (fiilinin ve faillerin ilgili makamlarca cezalandırılması ayrı konu) seksen milyonun; bu ahmağın ve arkasındakilerin gülünçlüğünü dünyaya göstererek katıla katıla gülmesi ve alaya alması gerekir. Böyle olacağını bilselerdi hainin tasmasının ipini tutanlar buna cüret edebilirler miydi?
|