Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2154 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Sarhoşun saygısı
Ahmet Mahir Pekşen

  Sayı: 97 -

Namaz sonlarında dua ederken aklıma zaman zaman bir sarhoş çehresi gelir. Sanki bana, “o kadar emin olma...” der. “ibadetlerine fazla güvenme bir kibir kırıntısı, yıkıverir oluşturduğun ibadet kulesini” diye gülümser sırrını fark edemediğim bir tarzda.

Bu sarhoş kimdir?...

Anlatayım.

Bundan belki on, belki yirmi yıl önceydi. Tarihini tam hatırlamıyorum ama aylardan Ağustos olduğunu ve o gün İstanbul’un yakıcı bir gün yaşadığını iyi biliyorum.

Yine garibim İstanbul’da. Herkes bir yerlere koşup duruyor. Bir ben gayesiz, kalbi buruk... Güneş ufuk çizgisinin altına inmesine rağmen hava sıcak. Herkesin el kadar gölge aradığı o saatlerde Beyazıt’tan Lâleliye doğru yürüyorum. O zamanlar metro, tramvay falan yok. Yol boyu çimenler ve çalımsı ağaçlar, lükstrümler var.

Hâlâ genç sayılırım. Adımlarım sert, başım dik. O da ne. Çalıların yanına, çimenlerin üzerine uzanmış bir adam.

Takım elbisesini güneş bozarttığına göre kapalı bir mekâna hasret geçiriyor gündüzlerini.

Ceketinin omuz başı sökük... Bundan çıkaracağım iki sonuç; adamı birileri itip kakmış ve ceketini yırtmış. Ve ikinci sonuç, ceketini dikecek kimsesi yok. Ceketinin altında gömlek yok ya da var ama düğmelenmediği için bir yerlere gizlenmiş. Göbeğine kadar inen bir atlet. Aslı beyaz olmasına rağmen griye ve hattâ neredeyse siyaha çalıyor.

Saç ak... Uzun. Karmakarışık.

Beniz;  bakır yanığı. Ağustos güneşi yaman atmış imzasını bu surata. Temmuz ve belki de Haziran güneşinin de bir miktar payı var bu bronzlukta.

Yırtık pabuçları yanda. Ayak çıplak... Ayaklarını bu pabuçlara sığdırmaya çalışsa muhtemelen iki ayak başparmağı dışarı fırlayacak.  Kirli mi kirli. Bundan da çıkacak sonuçlar var; Bir: Adamın ayağı suya hasret. İki, abdest ve namazla uzun süredir tanışmamış.

Dudaklarımda bir küçümseme. Acıyorum ibadetsizliğine. Ve tam o esnada göz göze geliyoruz.

Gözler hakkında salise salise gelişen yargılar;

İri,

Yeşil,

Kanlı.

Kanlı olmasının sebebi alkol ya da ağlamak. Bir başka şıkkıysa güneşte fazla kalmak.

Bunlar önemli değil ama adam, benim bakışlarımdaki, istemeden yüklenmiş küçümsemeyi fark etmiş gibi.

Kafası bozuluyor. Küçümsenmiş olmayı hissetmekten beter ne olabilir onun için! Sarhoşluğun bile örseleyemediği bir asalet var duruşunda.

Durup beklemiyorum tabii. Ama çok yavaş yürüdüğüm ve düşünceler de şimşek hızıyla yol aldığı için intibalar yüklü oluyor.

Adam sarhoş. Kanında alkol değil, alkolünde kan dolaşıyormuşça zil zurna sarhoş. Bakışlarındaki baygınlık sarhoşluğu hakkında ipucu değil bizzat ipin kendisini veriyor.

Ve bir annenin yavrusunu yağmurdan korumak için gösterdiği özenle ceketinin altına sakladığı şarap şişesini çıkarıyor.

Ağzını açıyor şişenin.

Kendi ağzını da açıyor...

İki ağız birbiriyle birleşirken Beyazıt Camiinin ince minarelerinden bir ses;

“Allah-u ekber... Allah-u Ekber...”

Adam yirmi iki bin voltluk cereyana tutulmuş gibi endişeli. Çekiyor ağzından şişeyi...

Gözleri yüceleri dolaşıyor;

“Büyüksün Allah’ım büyük... Bu kulunu da affedecek kadar büyük...”

Ben yirmi küsur yıldır ne o iri, yeşil kanlı gözleri unutabildim, ne de yüreğimi kanatan bu büyük sözleri...

Şişeyi birkaç dakikalığına olsun gizliyor ceketinin altına. Yine yavrusunu tehlikeden gizleyen bir anne titizliğiyle...

Ey koca şehir; nurlu İstanbul. Sarhoşundaki imânâ bile hayranım.

Son analiz; bu sarhoşun hayatta en çok sevdiği şey; şarabı.

O en çok sevdiği şeyi, en çok saydığı Allah için kenara itiyor.

Ve biz… Daha netçe ve ben; en çok sevdiğim neleri, en çok sevmem gereken Allah için feda edebildim. Namaz kılarken ütüsünün bozulduğuna acıdığım pantolon… Yoksul olduğuna emin olduğum kardeşim için boşaltamadığım cüzdanım… Ve daha nelere nelere, ne büyük faflarıma şahit olan vicdanım… Suratıma suratıma vuruyor suçlarımı. Ve daha neleri neleri…

Ahh küçümsemek.

Seccadelerde baş izi yaptığıyla övünmek.

Şevvalin altı orucu,  teheccüdlerin fazlalığıyla tatmin olmak.

Sonuçta bir sarhoşa kibirli bir bakışla yıkılıvermek.

Hayat doğuştan ölüme sürprizlerle dolu.

Şarap fıçısının dibinde yatan adam dini değerlerden birine duyduğu saygıyla Rabb’in rızasına nail olur da, camileri mekân yapan insan imansız gidebilir.

Sarhoş adam Allah senden razı olsun. Yaman kavradın yakamdan. Yaman silktin. Öte dünyada beni şahit tutabilirsin. Diyebilirsin ki; “Ey Allah’ım… Ben sarhoşun biriydim. Gece gündüz ayık gezmezdim ama ne kadar kendimden geçmiş de olsam ismini duyunca ürperirdim. İşte şahidim; Ahmet Mahir PEKŞEN.”

Son söz rabbimizindir. Kuvvetle muhtemeldir ki, affının büyüklüğü seni de kuşatacaktır. “Rahmetim her şeyi kuşatmıştır” buyuran Rabbim biz de bir şey’iz. Bize de kuşat.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Şiirimde Necip Fazıl etki... - Sayı 120
Kelebeğin Cesedi... - Sayı 117
Apartman Hayatı... - Sayı 115
Allah... - Sayı 112
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (124):
Diyarbakır anneleri...

Son Eklenen Yorumlardan
 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Süleyman Abdulla. Müasir Azərbaycan poeziyasinin ən görkəmli nümayəndəl... Hikmet

 yüreğine kalemine sağlık hayırlı ve bol okurları olsun.🤍✒️...


Batılı düşünürler-Tolstoy ve niceleri gibi-mutlak olan bir şeyin olması gerektiğini gayet tabi bir şekilde fark edebiliyorlar. Ama bizim aydınımız (bulundukları yere nasıl geldikleri malum); bırakınız ülkenin dünya üzerindeki sorumluluğunu fark etmeyi, düşünmesi gereken bir beyinlerinin olduğunun bile farkında değiller. Ülkemizde, he sahada yaşanan boşluğu daha başka nasıl açıklayabiliriz?
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Kudret-i ilahi
Ürəyimin Əsdiyi
Yaşanan pişmanlık
Her şey apaçık
Suriye Türkmenlerinin dilinden
Oğulcan


Ali Erdal - Her şey apaçık
Kadir Bayrak - Nerelisin
Necip Fazıl Kısakürek - Doğuda buhran
Ekrem Yılmaz - Göç mü hicret mi
Ekrem Yılmaz - Zerre
Fatma Pekşen - Mustafa
Dergi Editörü - Hicret şuuru
Site Editörü - Zor sınavımız mültec...
Necdet Uçak - Yüreğim benim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (124) k...
Kardelen Dergisi - Kalem erbabına...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Gittikçe azalıyoruz
M. Nihat Malkoç - Suriye Türkmenlerini...
Hızır İrfan Önder - İstemem
Berna Pak - Gelecek(siz) çocuk
Ayhan Aslan - Dilenci
Mehmet Balcı - Sevda
Mehmet Balcı - Tükür
Ahmet Çelebi - Kaçıncı bahar
Av. Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Halis Arlıoğlu - Gaflet, dalalet ve h...
Murat Yaramaz - Pusula
Murat Yaramaz - Soğuk
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Asırlık mertebe
Suleyman Abdulla - Ürəyimin Ə...
Cemal Karsavan - Hasrete zincir mi da...
Emine Öztürk - Bismillah
Osman Akçay - Gibi
Bekir Oğuzbaşaran - Türküleri seviyorum
Yaşar Akyay - Yaşanan pişmanlık
Yaşar Erim - Firavun düzeni devam...
Cahit Can - Bu insanlar
İbrahim Durmaz - Kar
Sevdagül Aykar Yıldız - Oğulcan
Mehmet Emin Armağan - Kudret-i ilahi
Saltuk Buğra Bıçak - Sarı yapraklar dökül...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15190572
 Bugün : 1614
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 642395
 Bugün : 123
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 122
 123. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 7
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim