Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2001 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Tarihin eşiğinde...
Kadir Bayrak

  Sayı: 98 -

"Önündeki taşa, elindeki tek malzemesi daha sert bir taşla, ancak akşama kadar bir yüz kazıyabilen insanın; bir gün bütün yaptıklarının resim gibi, film gibi, ayna gibi, aynen yaşadığımız gibi karşısına çıkarılacağını anlayamamasına, haydi hakkı var diyelim (aslında yok ya...)... Ama bugün koskoca kütüphaneyi bir küçük maddeye görüntülü, hareketli ve sesli kaydedebilen ve onları istediği zaman tekrar tekrar görebilen, uzaklara adını sanını bilmediği insanlara bile anında ve istediği vakit gönderebilen, hattâ üzerinde oynayabilen insanın "Hesap gününde" her şeyin, karşısına çıkarılacağını anlamamaya hakkı yok..." (Ali Erdal, Yeni Bir Diyalektik, 2000)

Rahmetlik dedeme dair hiçbir hatıram yok. Mekânı cennet olsun, doğumumdan yıllar önce ahirete göç etmiş. Şimdi e devlet’ten geçmişimizi öğrenme imkânı var ya açıp baktık. Çektikleri çileler rahmete vesile olsun, 93 Harbi’nden sonra emsalleri gibi Balkanlardaki Türk yurdunu bırakıp kendisine gösterilen Anadolu toprağına; Bilecik’in Pazarcık ilçesinin Esemen Köyü’ne yerleştirilmiş. 7 çocukla ekmiş biçmiş, afedersiniz büyük baş, küçükbaş hayvan bakmış, ömrünü tüketmiş. Suyu çeşmeden taşımış, son anına kadar elektriği bilmemiş…

Rahmetlik babam daha şanslıymış. O, okumuş, büyük şehirde iş bulmuş. Baktığı iki üç tavuk hariç, eti kasaptan almış. Suyu evinin içindeki çeşmeden içmiş, elektrik düğmesine basınca evinin içi aydınlanmış. Ajansı radyodan dinlemiş. Hatta hayatının son demlerinde tek kanallı siyah beyaz televizyona da yetişmiş.

Ben de ilkokul çağlarımda radyodan çocuk programları, şarkıları dinlediğimi hatırlıyorum. Siyah beyaz yayın yapan devlet televizyonunun hafta içi akşam saatlerinde, cumartesi günleri öğle vakti ve Pazar günleri sabah onda açıldığı da hafızamda çok net. İstiklâl Marşı eşliğinde başlayan yayının gece onikide aynı şekilde bittiği de.

Nostaljik bir hislenme olsun diye yazmıyorum bunları. Neticede yazarken bile bir duygu yoğunluğu oluyor ama niyetim bu değil.

Ortaokul yıllarımda renklenen televizyona hem devlet hem özel kanallar eklendi. Panayırlarda, lunaparklarda gördüğümüz atari oyunları evlerin içine girdi. Sabit telefonlarla, merkezî bir santrale bağlanmadan isteyen istediğini aramaya başladı. Bundan daha ilerisi olamaz dediğimiz bilgisayarlarla tanıştığımızda lise yıllarındaydık. Askerden dönünce elimize cep telefonu tutuşturdular.

Çocuklarım, internet çağında dünyaya geldi.

Dünya kuruldu kurulalı dedeyle torun arasında, aynı mekânı paylaşıp da değişen şartlar sebebiyle bu denli farklı hayatlar yaşayan, başka bir nesil var mıdır, onu merak ediyorum. Batılının hayalinde canlandırdığı Atlantis medeniyeti böyle bir tefekkürün mahsulü müydü yoksa? Veya Nuh Tufanı’nın öncesi ve sonrası… Öyle bile olsa onların teknoloji alanında bir ömür boyu görüp geçirdiğinin daha fazlasının bizim gözlerimizin önünde cereyan ettiği muhakkak.

İnternet eliyle teknoloji, yeni bir hayat inşa ediyor. İnsanlık, makineye teslim ediliyor. Milyar dolarlık sermayeleriyle bütün insanlığı güden sosyal medya şirketleri yeni hayatın görünen yüzü. Renkli hayatlar, şehirler, tatil beldeleri, cinsellik, yemek, spor… Nefsin hoşuna giden ne varsa sınırsız sunuluyor, bu dünyada.

Dün petrol başta bütün zenginlikleri sömürülen Doğu adamının, Batının bu yeni icadını nasıl ve ne maksatla kullandığına dair bütün yakınmaları anlamsız kalıyor bugün. Bu cümle, bizim de içinde yer aldığımız dünya için çok iyimser bir düşünce oldu. Doğu adamının, ormanı basan bu yeni canavara karşı kayıtsız kaldığı, hiçbir refleks göstermediği daha doğru bir tespit olur. Küçük ve büyük ölçekte etrafımıza baktığımızda, herkesin hayatından memnun olduğunu görüyoruz zira. Hatta bu gidişatın gidiş olmadığını fikir ahlâkı taşıyan Batılı bizden çok dert ediyor. Daha 19. Asrın sonunda Çarli Çaplin eserlerinde makine meselesine el atıyor:

“Bugünün en büyük problemi makine meselesidir. Şarlo’nun makine ile alayı, o kadar zariftir ki, ancak ruhçu telâkkiye yakışabilir. Mesela, bir filminde, bir fabrikada iş tasarrufu için her şey alete dökülmüştür. Amele, soframsı bir yerde oturur. Makine gelir bir kolla ağzına yemek verir, sonra başka bir kolla da ağzını siler. Makine esasta ahmak… Yemek veren kolu bozulur, havada işler ve yemekler yere dökülür. Fakat diğer kol tarafından aç adamın ağzı silinir.” (Necip Fazıl, Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu)

İlmî çalışmalarından bihaber olduğumuz ve ancak izlediğimiz filmleriyle anlayabildiğimiz Batı’nın, teknolojinin bir ruha bağlanmadan gelişmesi karşısında, Matriks filmiyle başlattığı ve kanaatimce Vol-i filmiyle zirveye taşıdığı tefekkürünün bizim dünyamızdan olması gerekmez miydi?

Rahmetlik dedem ve babam, emredilen ve nehyedilenleri yapmak ve yapmamak noktasından Allah’a karşı mesuldüler. Onlara kadar gelen ve onlardan sonra devam eden hayat, kendilerinden sonra gelecek nesillere karşı bir mesuliyet yüklemedi omuzlarına.

Ama biz, onlardan fazla bir mesuliyetle muhatabız, bugün. Yeni bir hayat şekilleniyor. Bizim icat etmediğimiz enstrümanlarla şekillenen hayat. Bugünkü tavrımız, bizden sonraki nesillere de intikal edecek, emsal olacak. Nerede olursa olsun ilmi almak emrine baş kesenlerin, kendi icat etmedikleri yeniliklere karşı takınmaları gereken şahsiyetli tavrı sergilemekle mükellefiz. Eşyanın hakikatini olduğu gibi anlamak boynumuzun borcu. İlkokullarda hâlâ tarih devirlerini gösteren tablolar asılı mı bilmiyorum, hani ilkçağ, ortaçağ, yakın çağ diye isimlendirdiğimiz. Eğer asılıysa o tabloya bir de internet çağının eklenmesi gerekir, bugün. Teşbihte hata olmasın, Fatih’in müjdeli beldeyi fethettiği zamanda hayat sürenler tarihe karşı ne kadar mesulseler, biz de aynı durumdayız şu an. Bir çağ kapanıp bir yenisi şekilleniyor. Surlara bayrak diken Ulubatlı olmak da elimizde, Fransız İhtilali’ne yol veren “ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler” cümlesiyle meşhur ahmâk kraliçe de…


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Mukaddes beldelere-2... - Sayı 126
Çocuk toprak gibidir... - Sayı 125
Anneme...... - Sayı 124
Nerelisin... - Sayı 123
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (127):
Sünnete uygun beslenme...

Son Eklenen Yorumlardan
 Bugün 18.11.2025Konu nedir? ...

 Deprem kuşağında yer alan ülkemizde: çok katlı yapılar yerine, tek katlı bahçeli evlerde yaşamak asl... yusuf

 Muazzam bir çalışma olmuş,tebrik ediyorum.... Ahmet Durmuş

 yukarıdaki hikayeyi ve eklemeleri yazan kişi biraz zorlamayla günün modasına uymuş işi dış güçlere a... HALİL KÖSE

 test"... test


Tüm gazetelerimizin toplam tirajı, 70milyon nüfusa karşılık, 3,5 milyon…
Elâlemin memleketinde tek gazete bile çift rakamlı tiraja sahip. Mesela Japonya’da günde 13 milyon satan gazete var.
Bizde nüfus artıyor, gazete tirajları yerinde sayıyor, hattâ azalıyor. Demek ki “basın” diye piyasaya sürülen kâğıt parçalarına millet güvenmiyor. Bu güvensizliğe rağmen basından ödleri kopanlara yazıklar olsun!
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Ehl-i gönül
Nesl-i muazzez
Nereye kadar?
Gazze, ümmetin imtihanıdır
Gelecek sayı (127) konusu


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16324954
 Bugün : 6139
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 694351
 Bugün : 262
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 165
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim