Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1821 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Tarihin eşiğinde...
Kadir Bayrak

  Sayı: 98 -

"Önündeki taşa, elindeki tek malzemesi daha sert bir taşla, ancak akşama kadar bir yüz kazıyabilen insanın; bir gün bütün yaptıklarının resim gibi, film gibi, ayna gibi, aynen yaşadığımız gibi karşısına çıkarılacağını anlayamamasına, haydi hakkı var diyelim (aslında yok ya...)... Ama bugün koskoca kütüphaneyi bir küçük maddeye görüntülü, hareketli ve sesli kaydedebilen ve onları istediği zaman tekrar tekrar görebilen, uzaklara adını sanını bilmediği insanlara bile anında ve istediği vakit gönderebilen, hattâ üzerinde oynayabilen insanın "Hesap gününde" her şeyin, karşısına çıkarılacağını anlamamaya hakkı yok..." (Ali Erdal, Yeni Bir Diyalektik, 2000)

Rahmetlik dedeme dair hiçbir hatıram yok. Mekânı cennet olsun, doğumumdan yıllar önce ahirete göç etmiş. Şimdi e devlet’ten geçmişimizi öğrenme imkânı var ya açıp baktık. Çektikleri çileler rahmete vesile olsun, 93 Harbi’nden sonra emsalleri gibi Balkanlardaki Türk yurdunu bırakıp kendisine gösterilen Anadolu toprağına; Bilecik’in Pazarcık ilçesinin Esemen Köyü’ne yerleştirilmiş. 7 çocukla ekmiş biçmiş, afedersiniz büyük baş, küçükbaş hayvan bakmış, ömrünü tüketmiş. Suyu çeşmeden taşımış, son anına kadar elektriği bilmemiş…

Rahmetlik babam daha şanslıymış. O, okumuş, büyük şehirde iş bulmuş. Baktığı iki üç tavuk hariç, eti kasaptan almış. Suyu evinin içindeki çeşmeden içmiş, elektrik düğmesine basınca evinin içi aydınlanmış. Ajansı radyodan dinlemiş. Hatta hayatının son demlerinde tek kanallı siyah beyaz televizyona da yetişmiş.

Ben de ilkokul çağlarımda radyodan çocuk programları, şarkıları dinlediğimi hatırlıyorum. Siyah beyaz yayın yapan devlet televizyonunun hafta içi akşam saatlerinde, cumartesi günleri öğle vakti ve Pazar günleri sabah onda açıldığı da hafızamda çok net. İstiklâl Marşı eşliğinde başlayan yayının gece onikide aynı şekilde bittiği de.

Nostaljik bir hislenme olsun diye yazmıyorum bunları. Neticede yazarken bile bir duygu yoğunluğu oluyor ama niyetim bu değil.

Ortaokul yıllarımda renklenen televizyona hem devlet hem özel kanallar eklendi. Panayırlarda, lunaparklarda gördüğümüz atari oyunları evlerin içine girdi. Sabit telefonlarla, merkezî bir santrale bağlanmadan isteyen istediğini aramaya başladı. Bundan daha ilerisi olamaz dediğimiz bilgisayarlarla tanıştığımızda lise yıllarındaydık. Askerden dönünce elimize cep telefonu tutuşturdular.

Çocuklarım, internet çağında dünyaya geldi.

Dünya kuruldu kurulalı dedeyle torun arasında, aynı mekânı paylaşıp da değişen şartlar sebebiyle bu denli farklı hayatlar yaşayan, başka bir nesil var mıdır, onu merak ediyorum. Batılının hayalinde canlandırdığı Atlantis medeniyeti böyle bir tefekkürün mahsulü müydü yoksa? Veya Nuh Tufanı’nın öncesi ve sonrası… Öyle bile olsa onların teknoloji alanında bir ömür boyu görüp geçirdiğinin daha fazlasının bizim gözlerimizin önünde cereyan ettiği muhakkak.

İnternet eliyle teknoloji, yeni bir hayat inşa ediyor. İnsanlık, makineye teslim ediliyor. Milyar dolarlık sermayeleriyle bütün insanlığı güden sosyal medya şirketleri yeni hayatın görünen yüzü. Renkli hayatlar, şehirler, tatil beldeleri, cinsellik, yemek, spor… Nefsin hoşuna giden ne varsa sınırsız sunuluyor, bu dünyada.

Dün petrol başta bütün zenginlikleri sömürülen Doğu adamının, Batının bu yeni icadını nasıl ve ne maksatla kullandığına dair bütün yakınmaları anlamsız kalıyor bugün. Bu cümle, bizim de içinde yer aldığımız dünya için çok iyimser bir düşünce oldu. Doğu adamının, ormanı basan bu yeni canavara karşı kayıtsız kaldığı, hiçbir refleks göstermediği daha doğru bir tespit olur. Küçük ve büyük ölçekte etrafımıza baktığımızda, herkesin hayatından memnun olduğunu görüyoruz zira. Hatta bu gidişatın gidiş olmadığını fikir ahlâkı taşıyan Batılı bizden çok dert ediyor. Daha 19. Asrın sonunda Çarli Çaplin eserlerinde makine meselesine el atıyor:

“Bugünün en büyük problemi makine meselesidir. Şarlo’nun makine ile alayı, o kadar zariftir ki, ancak ruhçu telâkkiye yakışabilir. Mesela, bir filminde, bir fabrikada iş tasarrufu için her şey alete dökülmüştür. Amele, soframsı bir yerde oturur. Makine gelir bir kolla ağzına yemek verir, sonra başka bir kolla da ağzını siler. Makine esasta ahmak… Yemek veren kolu bozulur, havada işler ve yemekler yere dökülür. Fakat diğer kol tarafından aç adamın ağzı silinir.” (Necip Fazıl, Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu)

İlmî çalışmalarından bihaber olduğumuz ve ancak izlediğimiz filmleriyle anlayabildiğimiz Batı’nın, teknolojinin bir ruha bağlanmadan gelişmesi karşısında, Matriks filmiyle başlattığı ve kanaatimce Vol-i filmiyle zirveye taşıdığı tefekkürünün bizim dünyamızdan olması gerekmez miydi?

Rahmetlik dedem ve babam, emredilen ve nehyedilenleri yapmak ve yapmamak noktasından Allah’a karşı mesuldüler. Onlara kadar gelen ve onlardan sonra devam eden hayat, kendilerinden sonra gelecek nesillere karşı bir mesuliyet yüklemedi omuzlarına.

Ama biz, onlardan fazla bir mesuliyetle muhatabız, bugün. Yeni bir hayat şekilleniyor. Bizim icat etmediğimiz enstrümanlarla şekillenen hayat. Bugünkü tavrımız, bizden sonraki nesillere de intikal edecek, emsal olacak. Nerede olursa olsun ilmi almak emrine baş kesenlerin, kendi icat etmedikleri yeniliklere karşı takınmaları gereken şahsiyetli tavrı sergilemekle mükellefiz. Eşyanın hakikatini olduğu gibi anlamak boynumuzun borcu. İlkokullarda hâlâ tarih devirlerini gösteren tablolar asılı mı bilmiyorum, hani ilkçağ, ortaçağ, yakın çağ diye isimlendirdiğimiz. Eğer asılıysa o tabloya bir de internet çağının eklenmesi gerekir, bugün. Teşbihte hata olmasın, Fatih’in müjdeli beldeyi fethettiği zamanda hayat sürenler tarihe karşı ne kadar mesulseler, biz de aynı durumdayız şu an. Bir çağ kapanıp bir yenisi şekilleniyor. Surlara bayrak diken Ulubatlı olmak da elimizde, Fransız İhtilali’ne yol veren “ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler” cümlesiyle meşhur ahmâk kraliçe de…


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Fars irfanı var mıdır?... - Sayı 122
Hesaplaşma zamanı... - Sayı 120
Vah benim halime!... - Sayı 119
Devletimiz daim olsun!... - Sayı 118
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Cinayet, hırsızlık, fuhuş, içki, kumar ve uyuşturucu karışımından ibaret düzeni ambalajlayıp medeniyetin ta kendisi diye yutturmak isteyen “tek dişi kalmış canavar”a karşı hani, “iman dolu göğsümüz” vardı?
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Tevhid yoksa huzur da yok
İranın neye ihtiyacı var?
Gülerek günah işleyen ağlayarak cehennem


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14509323
 Bugün : 257
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 629094
 Bugün : 5
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 168
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim