Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2659 kez okundu.     1 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Kardelen nasıl doğdu?
Özgür Alkan Alkış

  Sayı: 100 -

Filmlerdeki gibi hafızamda geri dönüş (flashback) yapıp 1989-1990 yılına filmi geri sardığımda Kardelen dergisinin doğuşu ile ilgili anılarımı tazelediğimde söyleyebileceklerim şunlar.

Bilecik Anadolu Lisesi 1. sınıftayız. Okulumuz Osmanlı’dan kalma tarihî eser niteliğinde bir bina.. Bahçesinde tarihî saat kulesi ve hemen vadinin aşağısında seyrek ormanın bitiminde Şeyh Edebâli, türbesi görünüyor.. Tarihin genç dimağlarımıza ve bilinçaltımıza işlendiği ve ruh halimizi de biz fark bile etmeden tesir altına aldığı bir mekân...  Çocukluktan çıkma ergenlik devresi.. Kendimizi çok mühimsiyoruz. Dünyayı değiştirebileceğimize inanıyoruz. Fen matematik ağırlıklı bir sınıf olmamıza rağmen Ali Erdal öğretmenimizin edebiyat dersleri en sevdiğimiz ders. Ders demek aslında ortamı anlatmaya yetmiyor. Ezber, peşin kabul, postülalara teslimiyet yok. O dersler Bir akademi, felsefe okulu, edebli tartışma ortamı.. Sorgulayıcı eleştirel akılla beynimizi nasıl kullanacağımızı öğrenme eğitimi.. Sanki Sokrates’in diyalektik metoduyla tedrisat gören bir felsefe okulu.. Yani birlikte düşünme, sorgulama, müzakere etme, düşünmeyi, derin düşünmeyi öğrenme. Bahar aylarında bazıları bahçede bile ciddiyetle yapılan her ders, sanki ülkenin yönetimi bize verilmiş de kararları biz alıyoruz gibi bir ciddiyetle geçiyor. Zamanın o kesitinde ne olduğumuzdan çok neye inandığımız önemli.

Bir duvar gazetesi çıkarmaya karar veriyoruz. Yazılar, mizanpaj, hangi konuların nasıl işleneceği ve bir fikir etrafında ve o fikri derinleştiren metodla sunulacağı konuşuluyor. Ders araları okul dışı zamanlar bile bu çabayla dolu.. Aşama aşama öğretmenimize sunuyor istişare edip fikirlerini alıyoruz.

Yazılar, çiziler, karikatürler, resimler tekemmül ediyor.. Gazetenin ismi hakkında müzakereye geliyor sıra.. Yine bir edebiyat dersi.. Forum gibi.. Hatırladığım kadarıyla Anafor, Girdap, Çare, Deva, Hamle, Çığır, Dava, Kalem, Sakarya vesair pek çok isim müzakere ediliyor.   Ali Erdal Öğretmenimiz müzakereleri dikte etmeden yeni fikirlerin önünü açan ve yönelten her zamanki tarzıyla: “Kardelen, narin haline rağmen, kışın sonuna doğru açıyor ve baharı müjdeliyor. Siz de fikirsizlik kışında açan kardelenler olabilirsiniz. Özgür arkadaşınızın köşesi için düşündüğü isim olan Kardelen’i duvar gazetesi için düşünmez misiniz?” diye soruyor.  Tam o esnada kimseden cevaba mahal olmadan sınıfın yaşı küçük, şiiri ve poetikası büyük şairi Cahit AY arkadaşımız ayağa kalkıyor ve o anda yazdığı bir beyti okuyor:

Önümüzde duramaz gökle birleşse deniz,

Fikirsizlik kışında azimli Kardeleniz!

Alkış kıyamet.!!

Öyle anlar vardır ki bir topluluk, bir toplum bir cemiyet, bir toplum haline gelip BİR olur ve tek bir bilinç gibi hareket eder. Söze gerek kalmadan hattâ lâfına bile gerek kalmaksızın sözsüz anlaşma ve BİR oluş halidir. İfade edilmez sadece sezilir ve hissedilir. İşte öyle anlardan biriydi. O sezgisel BİRLİK evvelden beri var olan dostluk kardeşlik bağına istinad ediyordu ancak bu sayede bambaşka  bir ŞEY’e dönüşmüştü.

Dostlar, gönüldaşlar, dergimizin ilk sayısı ve ismi böyle doğdu!

İsim meselesi de gönül ittifakıyla halledildikten sonra ilk sayımız yayınlanıyor. O zamanki fikir ikliminin kısırlığında bazı fikir düşmanlarını harekete geçiriyor ve baskılar başlıyor. Okulda fikir dergisi çıkarmak sizin neyinize? Fikir yüzünden başlarının derde gireceğini sanan kafasızlara dert anlatamıyoruz. Okulda dergi çıkarmamız engelleniyor.

Bu baskılar, vazgeçecek yılacak yerde, gönüldaşlık ve duygudaşlık pekişerek ikinci hamleye yol açıyor ve BİZ karar veriyor:  Madem ki azimli kardeleniz dedik:

Basılı dergi çıkaracağız!

Sonraki sayı fotokopiyle çoğaltılan basılı dergi..

Akabinde ilk matbaa baskısı dergi..

Sonra yine BİRliğimizi dağıtmak için başka türlü türlü baskılar... Öğretmenlerimizi değiştirmek, disiplin kurulu tehditleri.. Hepsine karşı bir dik duruş ve kurallar içerisinde protesto yöntemleri geliştiriyoruz. Bu duruşumuz muhatapları daha da kızdırıyor. Son sene, son dönem… Birimize atılan tokat ve dersleri boykot… Aslında boykot değil bizim duruşumuza saygı olarak hiçbir hocamız biz ayrılmayı müzakere ederken ders işlemeyi düşünmüyor bile.. Gelip bizi ikna için müzakeremize katılıyorlar. Okuldan topluca ayrılarak başka okula geçmeyi müzakere ediyoruz. Sevdiğimiz öğretmenlerimizin araya girmesi.. Tokadı atan el sahibi kafasızın gelip tüm sınıftan özür dilemesiyle okuldan ayrılmamaya ikna oluyor ve okulumuzdan mezun oluyoruz.

Üniversite sınavı stresi bile dergiyi düşünmekten dergi çalışmalarından bizi alıkoyamıyor.

Kardelen bizi birbirimize bağlayan en etkili BAĞ ve AĞ oluyor.

*

Örnekleri pek çoktur. Bazılarını anlatmaktan hicab ederiz. Ancak yeni nesillere de örneklik olsun düşüncesiyle,  birkaç anektodla bu BAĞ’ı ifade etmeme izin verir misiniz? 

KARDELEN HESABI:

Sadaka taşını bilirsiniz… Bilmeyenler için kısaca anlatalım. Eskiden cami avlularında sadaka taşları varmış. İçi oyuk bir taş.. Hayır yapmak isteyenler gizli bir şekilde sadaka taşına sadakasını bırakır. İhtiyaç sahipleri de gururu incinmeden kimseye görünmeden ihtiyacı kadar alırmış. Veren el alan eli bilmez ama cemiyet dayanışmasıyla herkes birbirini kollarmış. Mezun olup her birimiz ayrı şehirlere üniversite tahsili için gideceğimiz zaman  bizi birbirimize bağlayan gönül ve dostluk bağının evvelden beri devam eden yardımlaşma fikrinin bir gereği olarak edebiyat derslerimizde üzerinde çok konuştuğumuz “Sadaka taşı”ndan mülhem bir fikir geliyor aklımıza.. Üniversitede okurken maddî sıkıntı çekilebilir..  Oradan buradan kimse burs aramasın. Ne idüğü belirsiz grupların tasallutuna maruz kalmasın.. Kardelen bağış sandığı diyebileceğimiz bu fikirde herkes ihtiyacından artanı bir hesaba yatıracak, ihtiyacı olan arkadaşımız da ihtiyacı kadarını çekebilecek. Fikir harika.. Ancak bankaya gittiğimizde hayatın acı gerçeğiyle karşılaşıyoruz ve böyle bir hesabın mümkün olmadığını, bankacılık sisteminde böyle bir şeyin tasavvur dahi edilemeyeceğini öğreniveriyoruz. O halde, bir güvenilir arkadaşımız üzerinden bu yürüsün ve verenin de alanın da sırrını o saklasın deniyor ve bir süre de böyle yürüyor. 

KARDELEN FİKİR SANAT DERNEĞİ:

Acı acı gülümseten bir anektod da şudur: O yıllarda Kardelen Fikir ve Sanat Derneği kurmak için işlemlere de başlıyoruz. Dernekler masasından bir emniyet mensubu bizi çağırıyor. “Ne derneğiymiş bu kurmak istediğiniz dernek?” diyor. “Fikir sanat derneği .. Derin düşünce.. Fikir sanat dergisi olan Kardelen dergisini çıkaracağız.” diyoruz.  O da tekrar cevaben “Bırakın bu lâfları kumarhane yapacaksanız değil mi?” Bu cevap o esnada taşra sayılan Bilecik’te fikir dergisi çıkarmanın ve fikir sanat için bir dernek kurmak istemenin tasavvur dışı olduğunu gösterecek traji komiklikte.

Devamında bizi BİRleştiren Kardelen hepimizin toplamı ama bizden ayrı bir mefhum olarak kendi kaderine yürüyor. Kendi iklimini oluşturuyor. Kardelen çevresi denebilecek bir kültürel iklimde bizden sonra genç arkadaşların katılımıyla büyüyor ve gitgide olgunlaşıyor.. Sonradan tüm katılan arkadaşlarımız dergiyi daha da mükemmelleştiriyor. Hattâ Bilecik Anadolu Lisesi 1 sınıf öğrencileri olan bizlerin çabaları bir tohumsa şimdi dergi koca bir çınar ağacına dönüşüyor.

Dile kolay 29 yıl. Hattâ duvar gazetesiyle birlikte düşünürsek daha da eski. Bizi BİRleştiren ve kendini sizlere takdim eden dergimizin iki sayfada anlatılıveren özetin de özeti hikayesi bu..

Dostlar, gönüldaşlar, Meydana çıkan sadece bir dergi miydi? Aslına bakarsanız sadece biz bir dergiyi doğurmadık. Aramızdaki dostluğu ve kardeşliği gönüldaşlığa dönüştürerek Dergi BİZ’i de doğurdu.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : Sinan AYHAN    16.04.2019
Yorum : Tatlı yutkunmalarla okudum yazını sevgili Kardeşim, bizi douranKardelen'in tatlı hatıra ve hatır lokmaları olmalı bunlar, içe dokunan bir yazı olmuş, tebrik ederim Özgür, Allah razı olsun...





 
Kardelen nasıl doğdu?... - Sayı 100
Bilgelik çağına doğru... - Sayı 98
Medeniyetler Bul(a)?masy-... - Sayı 43
(Quo vadis) DÜNYA NEREYE?... - Sayı 40
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Sonsuz karanlıklarıma gömülüşümü anlamayıp bilmeden kendi karanlıklarına denk sayanlar tarihin karanlığında boğulmaya mahkûmdurlar.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14594154
 Bugün : 4695
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631158
 Bugün : 804
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim