İki Doğu ve iki Batı’nın Rabbi’nin hakkı için Muhsin Hamdi Alkış Sayı:
101 -
Rahman suresi 17 ayetinde “(O) iki doğunun ve iki batının Rabbidir.” denmesindeki gizli hikmetlerden bazıları Elmalılı tefsirinde ifade ediliyor. Doğu ve Batı’nın bir yön olmaktan başka ve aynı zamanda medeniyetleri temsil ettiği de tartışma götürmez bir gerçek. Doğrusunu Allah bilir ancak, kalbimize öyle sıcak geliyor ki “İki doğu ve iki Batı” hem yön hem de medeniyet diye anlamak bizi selâmete yöneltiyor. Mezkûr surenin tefsirinden O’nun hem doğu medeniyetinin hem de batı medeniyetinin Rabbi olduğunu anlamak da -zaten aksi muhal olduğundan- bir apaçıklık.
O halde herhangi bir medeniyetin, kabilenin, toplululuğun Allah’ı ve O’nun nurunu kendilerine hasretmesi de imkânsız olmakla, “Hakk” ismiyle tecelli ettiğinde her medeniyetin tüm eksiklerini tamamlayan ve mutlak hakikatı vaz eden Allah’ın dininin hem Doğu hem de Batı Medeniyetine ve varit ise başkaca her medeniyet iddiasına karşı hakkı teslim edip Mutlak doğruyu ve Hakk’ı vaz edip sistemleştirdiği de aksi iddia edilemez bir hakikat.
Şu halde, Her medeniyetin ve her ilmin de O’nun emirleriyle çelişmeyen O’nun hudutlarına dâhil olan kısmı da hak ve Müslümanın malı olması gerekir. Cihanşümul, Zaman şümul, son ve bozulmaz yeninin ismi İslâm’ın Hakkı için doğu ve batıya eksik ve kusurlarını ihtar edip, doğrularını sahiplenmek de Müslüman’ın hakkı ve vazifesi.
Maddeye hâkimiyeti sistemleştirip mânâyı ona hizmet ettiği veçheye hapsetmiş olan Batı’ya da; mânâyı giriftleştirip ve sistemleştirip maddeye hâkimiyeti ihmal etmiş olan Doğu’ya da gerekli ihtarı ve tashihatı yaparak insanlığın yitik malını bulup eskimez yeniyi vaz etme vazifemize adandığımız kadar HAKka teslim olmuş; bundan uzaklaşıp bir cihete medeniyete ve topluluğa hapsolduğumuz halde de HAK’tan uzaklaşmış oluruz.
Tüm kurumlarıyla tüm veçheleriyle, tüm ilimleriyle maddeye hâkimiyet hususunda ufukları aşmak da, mânâya hâkimiyette de zaman mekân ve insanüstü metod ve muhtevayı arz edip tüm insanlığı HaK’ka çağırmak da insanlığın varoluşundan bu yana aradığı çareyi tatbikata geçirmek anlamına gelir.
Müslümanlar olarak üzerimize yüklendiğimiz vazifeyi her zerresiyle ifa edecek olgunluk ve yetkinliğe ulaştığımızda haykırmalıyız ki:
Ey Batı! Maddeye hâkim olabilmek için insanlığı buhrandan buhrana, sömürüden sömürüye, zulümden zulüme sürükledin durdun da insanlığı huzur ve selâmetten mahrum bıraktın. Yetiştirdiğin tüm kadrolar ve idealleştirdiğin tüm ideoloji ve fikirler bencil nesiller üretti ve materyalizme ve aslında iblise ram oldu.
Ey Doğu! Mânâya hâkim olma iddiasıyla öyle girift ve öyle faydasız ve sadece ferdî ilimlere gark oldun ki maddeye hâkim olamayışınla birlikte sen de sadece bencil ferdi kurtuluşuna ve dolayısıyla materyalizmaya ve aslında iblise ram oldun.
Ey insanlık!
Gerçek ifadesini Allah’ın Resulü’nde bulan maddenin hakikatini -ne eksik ne fazla- olduğu gibi görmek isteyen ve mânânın da gerçek sahibi iki doğunun ve iki Batı’nın da Rabbine ve HAKKA teslimiyette buluşalım, hakkı sahibine verelim ve insanlığın çektiği buhrana son verelim.
|